Güney Amerika ve Afrika halkları, dans etme konusunda haklı bir üne sahiptir bilindiği gibi. Oralarda dans, sanki yaşamın bir parçası gibidir, adeta yaşamla iç içe geçmiştir. Yeşil sahada gol atan Kamerunlu bir futbolcunun sevinci de, Kenya’da bir protesto mitingindeki tepki de dans figürleri aracılığıyla ifade edilir. Brezilya’nın sambası ve Arjantin’in tangosu da dans denilen eylemin şahikalarıdır.
Açık söylemem gerekirse, Çin’e gidinceye kadar Çinlilerin dansla ilişkileri konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Yıllarca seyrettiğim hemen her Çin filminde dans görüntüleriyle ve dans sanatının ruhuyla karşılaşmış olsam da
“Çin’de dans” denilince aklıma ilk gelen görüntü, geleneksel Ejderha dansıyla sınırlıydı. Oysa gerçek hiç de bundan ibaret değildi.
Kışın çok soğuk olan iki üç ay ve yazları aşırı yağmur yağan bazı günler dışında, Çin’in her kentinde yalnızca geceleri değil, gündüz saatlerinde de açık havada dans eden topluluklara rastlamak mümkündür. Rahatlıkla söylenebilir ki Çin dans eden bir ülkedir, gerçek bir dans ülkesidir.
Uyumlu toplum için dans
Çin kentlerindeki irili ufaklı bütün parklarda, geniş kaldırımlarda, metro istasyonlarının önlerinde, kısacası biraz genişçe ne kadar alan varsa, akşamları belli bir saatten sonra kalabalık gruplar halinde dans edilir. İşten çıkanlar, apartman ya da sokak komşusuyla, iş arkadaşıyla, eşiyle dostuyla bir iki saat dans ettikten sonra gider evine. Sabahları tai-chi yapan Çin, akşamları da değişik ezgiler eşliğinde dans eder. Büyük zarafetleriyle yaşlılar, orta yaşlılar, gençler, süzülüp dururlar gecenin içinde... Genellikle kırmızı rengin hâkim olduğu mendillerini ya da yelpazelerini sallayarak geleneksel danslar da yapılır, bana nedense hep Hong Konglu yönetmen Won Kar-Wai’nin “Aşk Zamanı” adlı filmini hatırlatan, biraz daha “Batı tarzı” danslar da... Müzikler ise hep Çin’e aittir.
Bir savunma sanatı olan Kung-fu’yu danstan ne derece ayırabilirsiniz... Büyük fırçalarıyla Çin yazı sanatını gerçekleştirenlere dikkatli bakın; dans eder gibidirler. Dünyaca ünlü
Pekin Operası, dans sanatının tüm ihtişamını sunar izleyenlere… Çinlilerin dans tutkusu eskilere dayanırsa da günümüzde bu tür etkinlikler bir yandan da “uyumlu toplum” hedefi doğrultusunda mahalle komiteleri tarafından desteklenip özendirilmektedir.
Ve dansın şiirselliğine her yerde tanıklık etmenin mümkün olduğu Çin’i şimdilerde yeni bir dans çılgınlığı sarmış durumda:
Kemusan!
Guangxi'nin kültürel dokuları
Güney Çin’deki Guangxi Zhuang Özerk Bölgesi’nden yayılan, tıpkı Kore’nin
“Gangnam Style”ı gibi sosyal medya aracılığıyla dünyayı da sarmaya başlayan Kemusan dansının kökeninde Guangxi’nin kültürel dokuları yer alıyor. Bölgenin geleneksel törenlerinden yansıyan şarkı söylemek, pirinç eriştesi yemek ve dans etmek şeklindeki ritüelleri, Batı’nın disko ritimleriyle birleşerek başta gençler olmak üzere toplumun her kesimini etkilemiş durumda. Hızlı bilek bükme hareketleri ve çeşitli el hareketleri yaparken dizleri yana doğru sallamak, basit ama canlı ve eğlenceli bir dans biçimine dönüşmüş bulunuyor. Söylendiğine göre Kemusan dansını ilk kez, ehliyet sınavını kazanan bir öğrenci kutlama amacıyla yapmış ve videoyu sosyal medyaya yükleyince olanlar olmuş, dans hızla “bulaşıcılık” kazanmış.
Uzmanlar, gençlerin yaptığı sokak danslarının apayrı bir alt-kültür oluşturduğu, filmlere vb. konu olduğu Çin’de Kemusan dansının doğal olarak bir süre sonra moda olmaktan çıkacağını belirtse de Çinlilerin dans etmekten hiç vazgeçmeyeceği çok açık. Çünkü Çin, bir dans ülkesidir.
Tunca Arslan