Geçtiğimiz 3 Kasım Pazar günü İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki Atlas 1948 sahnesinde, kalabalık seyirci kitlesi önünde geleneksel Japon komedi sanatı “Raguko”dan örnekler sergilendi. Türkiye ile Japonya arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 100. yıldönümü nedeniyle gerçekleşen etkinlik The Japan Foundation ve Komedi Kulüp’ün işbirliğinde düzenlendi ve Japonya’dan Kimie Oshima, Shinoharu Tatekawa ile Türkiye’den Halit Mızraklı, Sarp Apak gibi sanatçıların katılımıyla izleyenlere keyifli anlar yaşattı.
Raguko, bir tür eğlendirici sözlü Japon oyunu ve bizdeki meddahlığın Japon versiyonu olarak nitelenebilir. Günümüzde “stand-up” olarak tanımlanan modern sanatsal etkinliğin Japonya’daki kökü olduğunu söyleyebiliriz. Tarihsel olarak 17. yüzyıla dayanıyor ve tek sanatçının sadece bir yelpaze ve küçük bir mendil kullanarak, oturuşunu hiç bozmadan, uzun, karmaşık, komik bir hikaye anlatmasından oluşuyor. Hikaye genellikle iki ama bazen de daha fazla karakterin diyaloglarını içeriyor. Karakterler arasındaki farklılıklar sadece seste ton değişikliğiyle ve başın hafif bir şekilde sağa-sola döndürülmesiyle gösteriliyor.
Sahnede dört temel beceri
Geleneksel Uzakdoğu sanatları birbirlerini çağrıştırır. Raguko gösterisini izlerken de aklıma, ister istemez Çin’deki karşılığı “Xiangsheng” geldi. Yıllar önce Çin’deyken televizyonda denk geldiğim, diyaloglardan hiçbir şey anlamasam da sanatçıların performansından çok etkilendiğim, kökü yüzyıllar öncesine dayansa da bağımsız bir sanat dalı olarak 1850’li yıllardan itibaren kurumsallaşan Xiangsheng meddahlığın Çin’deki karşılığı olarak yer etmiş durumda belleğimde. Raguko ya da meddahlıktan temel farkı nadiren tek kişi olsa da sahnede genellikle iki sanatçının yer alması. Bir mizah ve hiciv sanatı olarak Xiangsheng, ilk başlarda tek kişilik bir gösteriyken daha sonra iki sanatçılı bir biçime dönüşmüş ve sanatçıların Raguko’daki gibi bir mindere oturarak değil, ayakta konuştukları bir hal almış. Hızlı, şakacı, sözcük oyunları içeren, müzik entrümanlarının da dahil olduğu, günümüzde Çince rap müziği de bünyesine katabilen, popülerliğini koruyan bir sanat dalı var karşımızda.
Modern Xiangsheng dört temel beceriden oluşuyor:
Birincisi, uzun konuşma ve diyaloglarla mizahi bir hikaye anlatmak. Bol şaka ve tekerlemeler içeren konuşmalar Xiangsheng’in ana malzemesi.
İkincisi, taklit becerisi. En çok taklit edilen de Pekin operalarındaki belli başlı karakterler ve onların konuşma biçimleri, hareketleri, aksanları.
Üçüncüsü, alay etmek. Xiangsheng’in ruhunu oluşturan bu beceri, imparator ve ailesi dışında herkesi ve her şeyi kapsarken günümüzde de hicvetmek için sanatçıların önünde geniş bir alan mevcut.
Dördüncüsü, şarkı söylemek. Raguko konuşmalarındaki ton farklıkları ve sesin yükselip alçalması, Xiangsheng’de de önem kazanıyor ve aynı sanatçı sahnede kadın-erkek sesi çıkarabiliyor.
Çin’in Charlie Chaplin’i Hou Baolin
Yakın tarihe baktığımızda, “Çin’in Charlie Chaplin’i” olarak anılan Hou Baolin (1917-1993) 20. yüzyılın en büyük Xiangsheng ustası olarak kabul ediliyor ve Çin tarihi, Çin sanatı konusundaki zengin bilgisiyle bu sanatı yüksek düzeye taşıdığı belirtiliyor.
Modern zamanlar öncesinde tümüyle bir sokak performansı olan Xiangsheng, günümüzde ağırlıklı olarak tiyatrolar, çayevleri, radyo ve televizyonda sergilenerek varlığını sürdürüyor. İlginçtir ki Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1949’da kuruluşundan sonra popülerliği birden artmış ve proleter sanat olarak tanımlanarak teşvik edilmiş, politik içerik yoğunlaştırılmış. Kültür Devrimi sırasında yasaklanan bu sanatın, Kültür Devrimi sona erdikten sonra Dörtlü Çete’nin faaliyetlerini eleştirmek amacıyla yükselişe geçtiği biliniyor. Son olarak, Malezya, Singapur gibi ülkelerde de geleneksel sanat olarak süregelen Xiangsheng’in 2008 yılında Çin’deki somut olmayan kültürel mirasların ulusal listesine eklendiğini de belirteyim.
Tunca Arslan