Dünya, ABD’nin başkenti Washington DC’de düzenlenen NATO Zirvesi'ni izliyor. 1949 yılında kurulan ittifak, 75. yılını kutlarken, zirvenin gündeminde Ukrayna’daki savaş, Rusya ve Çin’e karşı alınması düşünülen önlemler, ittifakın savunma ve caydırıcılığının artırılması ve üye ülkelerin savunma sanayisinde yapılması düşünülen işbirliği var.
Sadece öne çıkan bu konu başlıkları bile, NATO’nun nasıl bir ittifak olduğunu ortaya koyuyor. Konuyu açalım…
Sıklıkla vurguluyoruz, ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO; sadece savunma ve güvenlik örgütü değildir. Çok daha fazlasıdır. İdeolojik yönü ağır basan, çok net ekonomi politik tercihleri olan bir örgüttür. ABD’nin güdümündedir. Kapitalizmden ve liberalizmden bağımsız düşünülemez. Dahası NATO; salt SSCB’ye, komünizme, Varşova Paktı’na karşı kurulmuş da değildir. Eğer öyle olsaydı, 1989 – 1991 yılları arasında, Varşova Paktı’nın dağılmasından, Doğu Blokunun çökmesinden, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından, SSCB’nin dağılmasından sonra, NATO’nun da tarihe karışması gerekirdi. Öyle olmadı. Çünkü NATO asıl; üye ülkeleri ABD hizasında, ABD’nin güdümünde tutmak içindir. ABD adına gerektiğinde bu ülkelerde istikrarsızlık yaratmak, terör örgütlerini desteklemek, hatta darbe yapmak içindir NATO. Üye ülkeleri, ABD silah sanayisi başta olmak üzere ABD malı ürünlerin sadık müşterileri yapmaya yaradığı da unutulmamalıdır.
NATO zirvelerinde hep, ittifakın savunma ve caydırıcılık kabiliyetinin geliştirilmesinden bahsedilir. Üye ülkelerin savunma sanayilerinin işbirliğinin önemi anlatılır. Üyelerin, gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYİH) en az yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırmaları gerektiği üzerinde durulur. Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore’ye karşı atılması gereken adımlar, alınması gereken tedbirler ele alınır. Son yıllarda bu konu başlıklarına NATO’nun Asya Pasifik’teki ortaklarının, yani küçük NATO’cukların, yavru NATO’ların önemi de eklenmiştir. O yüzden bu yılki zirveye 32 NATO üyesinin yanında, Ukrayna, Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore’nin katılmasına bu gözle bakmak gerekir, AUKUS ve QUAD ittifaklarını fonda tutarak elbette.
Zirvede gördük; ABD Başkanı Biden ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg; Ukrayna’ya tarihi önemde hava savunma sistemi sağlayacaklarını açıkladılar. NATO’nun, tarihin en uzun ömürlü ittifakı olduğunu söylediler. 32 üyeden 23 tanesinin GSYİH’lerinin yüzde 2’sini savunmaya ayırdıklarını vurguladılar. ABD Başkanı, kendisi açısından Beyaz Saray’daki posta memurundan farkı olmayan NATO Genel Sekreterine, ülkesinin en yüksek sivil onur ödülü olarak anılan Başkanlık Özgürlük Madalyası takarken, onun sadakatini ve hizmetlerini övdü. Konuşmalarda, ittifak üyelerinin birbirlerine çıkar, tarih, gelenekler ve değerlerle bağlı olduğu vurgulandı. Rusya’nın Ukrayna’da durmayacağı, NATO’nun onu durdurmak zorunda olduğu anlatıldı.
NATO’nun ABD’deki zirvesi bir kez daha gösterdi ki, dünyada barışın, istikrarın, güvenliğin, özgürlüğün önündeki en büyük engel olan NATO’ya, ABD’nin ihtiyacı var, siyasi, askeri, iktisadi ve diplomatik gerekçelerle. O yüzden de, ABD ve NATO’nun hedefinde olan ülkelerin, kendi aralarında daha çok dayanışma ve ittifaka yönelmesi zorunlu.
Barış Doster