ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Beyaz Saray’daki buluşmasının ana başlıklarından biri de Türkiye’ydi, Türkiye ile İsrail’in Suriye’de karşı karşıya gelmesiydi…
Trump bu konuda Netanyahu’ya güvence verdi: “Türkiye ile yaşadığınız her sorunu çözebileceğimi düşünüyorum.”
Peki nasıl çözecekti, sorunu mu ortadan kaldıracaktı? Şöyle yanıtlıyor Trump: “Erdoğan’la çok iyi ilişkilerim var. Basının, Erdoğan’ı sevmeme kızdığını biliyorum ama ben seviyorum, o da beni seviyor ve hiçbir sorunumuz olmadı.”
Trump’ın “Erdoğan’la birbirimizi seviyoruz” dediği saatlerde, Türkiye’de propaganda aygıtları kesintisiz çalışmasını sürdürüyordu: “AKP yerli ve milli, CHP ise Amerikancı, İngilizciydi!”
Türkiye ve İsrail karşı karşıya gelmek istemiyor
Trump’ın bizzat devreye girmesini Netanyahu istedi, 7 Nisan’daki Beyaz Saray buluşmasında açık açık söyledi: “Türkiye ile çatışma istemiyoruz.”
Netanyahu, “Trump’la, Türkiye’yle çatışmayı nasıl önleyebileceklerini konuştuklarını” da belirtti.
Gerçi üç gün önce, 4 Nisan’da, benzer açıklamayı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da yapmıştı: “İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz.”
Böylece geçen hafta Türkiye ile İsrail arasında Suriye’de yükselen tansiyon, Fidan ve Netanyahu’nun karşılıklı ”karşı karşıya gelmek istemiyoruz” açıklamalarıyla düşürülmüş oldu.
Çatışmasızlık hattı
Peki tansiyonun yükselmesine neden olan üs konusu ortadan kalkıyor mu?
Türkiye’nin Humus’taki T4 hava üssünü kontrol etmek istediği iddia edilmiş, İsrailli yetkililer “Türkiye’nin Suriye’de askeri üs kurma ihtimalini potansiyel tehdit” ilan etmiş ve ardından da İsrail Hava Kuvvetleri 2 Nisan’da T4’ü vurmuştu.
Operasyondan sonra konuşan İsrail Dışişleri Bakanı Katz, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Şara’ya “İsrail’e düşman güçlerin Suriye’ye girmesine izin verirseniz, çok ağır bedel ödersiniz” demişti.
Fidan’ın iki gün sonra, 4 Nisan’da Reuters’e “İsrail’le Suriye’de karşı karşıya gelmek istemiyoruz” demesi, Ankara’nın üs talebinden vazgeçtiği anlamına mı geliyor peki? Sanmıyorum.
Bu arada bir iddiaya göre ABD’nin devreye girmesiyle, Ankara ile Tel Aviv, Suriye’de bir “çatışmasızlık hattı” üzerinde çalışmaya başladı.
ABD, İran üzerinden Türkiye-İsrail barışı istiyor
ABD’nin Suriye’de karşı karşıya gelen Türkiye ile İsrail’i aynı hedefte buluşturarak sorunu aşmayı ve bunun üzerinden de kendi hedefine ulaşmayı amaçladığı anlaşılıyor. O hedef İran!
- ABD Dışişleri Bakanlığı, 26 Mart’ta, Fidan-Rubio görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, “iki taraf, Suriye’nin, İran’ın istikrar bozucu faaliyetlerinin güzergâhı olmayacağı konusunda mutabık” dedi.
- ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, 1 Nisan’da ABD Senatosu’nda yaptığı açıklamada Türkiye’nin “Başkan Trump’ın İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzuna karşı yürüttüğü azami baskı kampanyasının önemli bir ortağı” olduğunu söyledi.
- Barrack, Suriye’de Esad’ın devrilmesiyle “Hem ABD’ye, hem İsrail’e, hem de Türkiye’ye alan açıldığını” belirtti. Suriye’de “İran’a yakın bir ismin devreden çıkması, ABD, Türkiye ve İsrail için iyi bir gelişme” dedi.
Trump’ın planlaması
Ortadoğu’da ABD ve İsrail’in temel hedefi, İran’ı çevreleyerek ve ağır bir baskı kampanyası uygulayarak zayıflatmak.
İsrail buna ek olarak, Suriye’de işgal ettiği bölgeyi elinde tutmayı ve burayı “tampon bölge” yapmayı arzuluyor.
İsrail Esad’ın devrilmesiyle iki hedefine de ulaştı: Suriye’deki İran varlığı etkisizleşti ve Suriye’deki işgalini genişletti.
Ankara ise HTŞ üzerindeki nüfuzunu kullanarak Suriye’de uzun dönemli askeri varlık bulundurmayı arzuluyor. Esad’ın devrilmesi de Türkiye’ye böyle bir fırsat doğurdu.
Trump yönetimi, Ankara ve Tel Aviv merkezli bu denklemleri Washington’un stratejik çıkarlarına eklemlemek için işe önce HTŞ-SDG(PYD/YPG) anlaşmasını sağlayarak başladı. Şimdi Suriye’yi bir bakıma Türkiye ile İsrail’in etki alanları olarak paylaştırarak iki gücü asıl hedefte, İran’a karşı “ağır baskı kampanyasında” yan yana getirmeye çalışıyor.
Trump bunu tıpkı ilk döneminde olduğu gibi Erdoğan’la kişisel ilişkisi üzerinden kotarabileceğini hesaplıyor.
Türkiye’yi tuzağa düşürecek bu planlamayı bozmak, Türkiye’nin bağımsızlıkçı, bölgeci tüm muhalif güçlerinin en önemli işidir şu anda…