NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen NATO dışişleri bakanları toplantısında, Rusya ve Çin’den kaynaklanan sabotajlar, siber suçlar ve enerjinin silah olarak kullanımı gibi hibrit tehditlerin, NATO uluslarını istikrarsızlaştırdığını öne sürmüş.
Rutte, bu açıklamasıyla, görevini yapmış, makamına, konumuna uygun konuşmuş. Şaşırmıyoruz.
Rutte’nin ABD başta olmak üzere NATO üyesi ülkelerin, Türkiye’ye karşı terör örgütlerini nasıl desteklediklerini örnekler vererek anlatmasını beklemiyor kimse.
Rutte’nin ABD’nin Afganistan ve Irak işgallerindeki vahşetini, Suriye ve Libya’da yaptıklarını, İsrail’in Filistin ve Lübnan’daki barbarlığına verdiği sınırsız desteği anlatmasını beklemiyor kimse.
Rutte’nin, ABD’nin Rusya ve Çin’i yakın çevrelerinden kuşatmak, çevrelemek için attığı adımları, devreye soktuğu müttefikleri anlatmasını da beklemiyor kimse.
Sonuçta Rutte, görevini yapıyor, kendisine ABD tarafından verilen talimatları uyguluyor. Bunda şaşılacak bir şey yok.
Asıl şaşılması gereken, ağzına emperyalizm kavramını almadan ABD’nin dış politikadaki adımlarını yorumlayanlar.
Asıl şaşılması gereken, NATO’nun ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olduğunu bilmeden, dış politika üzerine görüş belirtenler.
Asıl şaşılması gereken, yazılarında, yorumlarında, emperyalizm kavramını kullanmamak için özel çaba gösterenler, bazen küreselleşme diyenler, bazen hegemonya kavramını kullananlar.
Oysa emperyalizm başkadır, küreselleşme başka. Emperyalizm başkadır, hegemonya başka. Bu kavramlar, birbirlerinin yerine kullanılamazlar.
Unutmayalım, Avrupa ve ABD; kabaca 500 yıl boyunca hem de en vahşi, en barbar şekilde Afrika’yı, Asya’yı, Ortadoğu’yu, Latin Amerika’yı sömürmüşlerdir. Onların gözünde batılı, beyaz, Hristiyan adam üstündür. Dünyanın geri kalanına uygarlık götürmekle yükümlüdür.
Bu ırkçı yaklaşıma karşı, vatanını savunanları, bağımsızlık ve özgürlük için mücadele edenleri, sömürüye karşı çıkanları itibarsızlaştırmak, hatta onları barbar, geri, ilkel insanlar olarak göstermek için, emperyalist merkezler ellerinden geleni yapmışlardır. Medyayı kullanmışlar, bu yönde yayınlar, filmler, belgesellerle dünyayı kandırmaya, aldatmaya çalışmışlardır. Bugün de aynı yollara başvurmaktadırlar.
Fakat açıkça görüldüğü üzere, dünyadaki güç dengesi değişmektedir. Afrika’daki uyanışı, emperyalizmin şimdiye dek temizlenemeyen etkilerinin, kalıntılarının bu kıtadan tasfiye edilmesi için verilen mücadeleyi, Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da, geniş ölçekte küresel güneyde bölgesel ittifaklar için atılan adımları, çok kutuplu, çok taraflı bir dünya düzeni için yapılan hamleleri, ABD engelleyememektedir. ABD; müttefiklerini eskisi gibi kendi hizasında tutamamaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki oylamalarda, Rusya’ya yönelik yaptırım çağrılarında, Çin’e yönelik engelleme çabalarında, İsrail söz konusu olduğunda ABD aradığı, beklediği desteği bulamamaktadır.
Rutte’nin de, Rutte gibi düşünenlerin de göremediği, anlamadığı yalın gerçek budur.