Dünya Suriye’deki gelişmelere odaklandı son birkaç haftadır. Beşar Esad’ın Moskova’ya sığınması sonrasında, Baas iktidarı 61 yıl sonra düştü Şam’da. Baba – oğul Esad ailesinin, 1971 yılından beri yönettiği ülkede, ABD başta olmak üzere batı dünyasının, ayrıca Türkiye dahil pek çok ülkenin terör örgütü olarak tanıdığı HTŞ ve lideri Colani’yi konuşuyor dünya.
Suriye’nin geleceğine ilişkin yorum yapmak için henüz çok erken olsa da, Suriye’de kazanan tarafın İsrail ve ABD olduğu açık. Rusya ve İran ise kaybeden taraftalar.
Suriye’nin yakın gelecekte istikrara kavuşması çok ama çok zor. Çünkü ülkede ulus kimliği ve yurttaş kimliği çok zayıf. Halen etnik, dinsel, mezhepsel aidiyetler üzerinden siyaset yapılıyor. Laiklik olmadan demokrasi olmayacağı gibi, demokrasi toplumsal taban, siyasal kültür ve iktisadi zemin gerektirir. Bunların hiçbiri yok ülkede. Devletin kurumları, bürokrasisi çok önemli, hukuk, adalet çok önemli, asayiş çok önemli, devlete güven ve iktidarın meşruiyeti çok önemli, demokrasinin kökleşmesi için. Bunlar olmazsa istikrar da olmuyor çünkü.
Üstelik bu denli kanlı bir iç savaştan sonra suların kısa sürede durulmasını, halkın çok büyük bölümünün meşru saydığı bir yönetimin oluşmasını beklemek de gerçekçi değil. Asıl önemlisi, Suriye üzerinde hesabı olan dış güçlerin bundan sonra nasıl bir yol izleyeceği, Suriye’yi kendi haline, Suriyelilere bırakıp bırakmayacakları.
İsrail’in ve ABD’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne, üniter yapısına, siyasal birliğine karşı oldukları biliniyor. Son günlerde İsrail, yıllardır sürdürdüğü Golan Tepeleri’ndeki işgaliyle yetinmedi, önce iki ülke arasındaki tampon bölgelere girdi, sonra da Şam’a 15 kilometre kadar yaklaştı karadan. Hava bombardımanıyla da Suriye ordusunun hava, kara ve deniz araçlarını, silah fabrikalarını, kışlalarını, karargahlarını, üslerini, tesislerini yüzde 80 oranında imha etti. Üstelik Suriye’de işgal ettiği topraklarda genişleyeceğini, kısa sürede çıkmak niyetinde olmadığını, hatta aynen Filistin’de yaptığı gibi yerleşim yerleri kurmayı amaçladığını da duyurdu. İsrail’in Dürzileri ve Kürtleri desteklediği, PKK – PYD – YPG terör örgütünün kurmak istediği garnizon devleti destekleyeceği biliniyor. Bu konuda en büyük müttefiki de her zaman olduğu gibi ABD elbette.
HTŞ’nin öncülük ettiği geçici iktidar, ABD ve İsrail’e olsun, İngiltere’ye olsun çok ılımlı mesajlar veriyor. Bu sayede hem terör örgütleri listesinden çıkmanın hem bu ülkelerin desteğini almanın hem de iktidarda kalmanın, dışarıdan mali destek bulmanın hesabını yapıyor. ABD’nin, BM’nin, Batılı ülkelerin, Türkiye’nin HTŞ ile görüşmesi de, HTŞ lideri Colani açısından sadece dışarıdaki görünümü için değil, Suriye içindeki etkisi, meşruiyeti nedeniyle de çok önemli.
Tüm bunların yanında, Suriye; Ortadoğu’nun enerji kaynaklarının hangi güzergâh üzerinden Avrupa’ya ve dünya pazarlarına ulaştırılacağına ilişkin denklemlerde de önemli bir konumda.
O nedenle yakın gelecekte, kısa vadede Suriye; dünya gündeminde ilk sıralardaki yerini koruyacak.