Washington’ın Ukrayna politikasındaki düzenlemeleri, Çin’in Taiwan adasındaki “ABD şüpheciliği”ni artırdı. Lai Ching-te liderliğindeki Taiwan yerel yönetimi, bu gelişmenin getireceği etkileri ortadan kaldırmak için Taiwan-ABD ilişkilerinin “kaya gibi” sağlam olduğunu iddia etti. Çin Devlet Konseyi Taiwan İşleri Ofisi Sözcüsü bu konuda daha önce net bir açıklama yapmıştı: “Taiwan konusu ve Ukrayna sorunu temelde farklıdır. Taiwan konusu tamamen Çin’in iç işidir ve hiçbir dış müdahaleye izin verilemez.”
Nitekim, ABD’nin “Taiwan kozunu terk etme” olasılığının tarihte izleri var. 1940’lı yıllarda dönemin ABD yönetimi "Taiwan kozunu bırakma" fikrini defalarca gündeme taşıdı. ABD’nin strateji çevrelerinde de bu sesler hiç eksik olmadı. ABD’nin her zaman en üstte tuttuğu “çıkarları” karşısında, “kaya gibi sağlam” masalı paramparça oldu.
1947 yılında ABD ile Sovyetler Birliği arasında Soğuk Savaş yaşanırken olası bir savaşı göğüslemek, ABD’nin dış politikasının merkezine oturdu. Harry Truman yönetimi, Taiwan’ın Sovyetler Birliği’nin ABD’ye direnebilen askeri üssü olup olmayacağını sorguladı. ABD’nin Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları "Çin’in ana kesimi Taiwan’a saldırırsa, ABD müdahale etmeli mi?" sorusunu tartışmaya başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı, Çin ve Sovyetler Birliği’nin birbirlerinden uzaklaştırılması başarılırsa, vatana dönse bile Taiwan’ın Sovyetler Birliği’nin askeri üssü olmayacağını, böylece ABD’nin Çin ile savaştan kaçınabileceğini savundu. Sonunda ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu görüşü, ABD yönetiminde hakim oldu. Truman, 5 Ocak 1950 tarihinde yaptığı açıklamada, “ABD’nin Çin'in iç çatışmalarına karışmayacağını” duyurdu. ABD, 6 ay sonra Kore Savaşı'nı bahane edip 7. Filosu'nu Taiwan Boğazı'na gönderse de, Taiwan’ın ABD’nin gözündeki “kullan-at” konumu daha da netleşti.
1960’lı yılların sonunda ve 70’li yılların başında ABD için acil olan “Vietnam bataklığından” kurtulmak ve Sovyetler Birliği’nin genişlemesini engellemekti. Bu nedenle ABD, Çin ile ilişkileri normalleştirmeye odaklandı. Taiwan, yine kenara itildi. 1972 yılında Richard Nixon, dönemin Çin Başbakanı Zhou Enlai’ye “Taiwan’ın Çin’in bir parçası olduğunu kabul ediyoruz” diye konuştu. Jimmy Carter yönetimi de “Tek Çin” tutumunu teyit etti. Öte yandan, John K. Fairbank, Doak Barnett gibi ABD’nin önde gelen Sinologları, ABD’nin Çin ile ilişkileri normalleştirmeye önem verip, Taiwan kozundan vazgeçmesi gerektiğini savundu. ABD, Çin ile resmi diplomatik ilişki kurmasının öncesinde ve sonrasında, Taiwan’la resmi ilişkiyi kesti, varılan anlaşmaları iptal etti ve askerlerini adadan çekti. Daha sonra, ABD, Taiwan’ı ikna etmek için “Taiwan ile İlişkiler Yasası” çıkarsa da, “kullanışlıysa kullan, değilse at" yaklaşımı ortadaydı.
Soğuk Savaş sonrası ABD’nin Çin’i kısıtlama tutumu güçlendi, “Taiwan kozunu terk” düşüncesi yumuşadı. Ancak Demokratik İlerleme Partisi liderliğindeki Taiwan yerel yönetimi, “Taiwan’ın bağımsızlığı’nı sürekli olarak kışkırttı ve Taiwan Boğazı’nda gerilimi tırmandırdı. ABD’nin olası bir savaşa sürüklenmesi endişesi nedeniyle Amerikan strateji çevresinde, yeniden “Taiwan kozunu bırakalım” sesleri yükseldi.
George Washington Üniversitesi'nden Charles Glaser, Carnegie Dünya Barışı Vakfı’ndan Michael Swaine gibi isimler, “Asya ülkelerine yönelik politikayı yeniden gözden geçirelim, Taiwan konusu yüzünden Çin'le savaşmayalım" çağrısı yaptı. Hatta New York City Üniversitesi'nden Peter Beinart, ABD’deki Taiwan’a güçlü destek verme yanlılarına “Taiwan ile resmi diplomatik kurmak için kaç Amerikan askerinin ölmesini istiyorsunuz?" diye sordu. Trump’ın Beyaz Saray’a yeniden dönmesiyle birlikte, “Taiwan kozunu terk” tutumunu destekleyen bazı şahsiyetler de hükümete alındı.
Savunma Bakanlığı'nın üst düzey yetkililerden Austin Dahmer sosyal medyada, “ABD’nin Taiwan’ı savunmak için kendi mızrağını kırmayacağını” yazdı. Savunma Bakan Yardımcılığına adayı olan Elbridge Colby ise “Taiwan, hayati çıkarımız değil" açıklamasını yaptı. Tüm bunlar, Washington için Taiwan’ın “faydalıysa koru, riskliyse vazgeç” şeklinde bir koz olduğunu bir kez daha gösterdi.
“Taiwan-ABD ilişkileri” kaya gibi sağlam mı?
ABD'nin müttefiklerine karşı sergilediği tutumlardan bu sorunun yanıtını da bulabiliriz. 1975’te ABD’nin desteklediği Güney Vietnam iktidarının başkenti Saigon, Kuzey Vietnam tarafından ele geçiriliyordu. ABD askerileri de helikopterlerle çekilecekti, ancak helikoptere zorla sızmaya çalışan Vietnamlılar yumruklandı. 2021'de benzer görüntüler tekrarlandı. Kabil, Taliban tarafından ele geçirildi, ABD ordusu çekildi. Havalimanında uçak kanatlarına tutunmaya çalışırken düşen Afganların cesetleri kaldı. Lai Ching-te liderliğindeki Taiwan yerel yönetiminin “vazgeçilecek siyasi koza” dönüşmesi de kaçınılmaz bir sonuçtur.
Tarih gösteriyor ki ABD Taiwan’a "kaya gibi" destek veriyormuş gibi görünse de, çıkarları gerektirdiğinde adayı anında feda edebilir. Lai Ching-te’nin ABD’ye dayanarak “Taiwan’ın bağımsızlığı”na kalkışma hayali eninde sonunda kötü sonuçla yüzleşecek. Ünlü ABD’li siyasetçi Henry Kissinger'ın dediği gibi: "ABD'nin düşmanı olmak tehlikelidir, ama müttefiki olmak ölümcüldür."