Geçtiğimiz yıl Çin Cumhurbaşkanı Xi ve ABD Başkanı Biden’ın San Francisco zirvesindeki görüşmeleri sonucu Çin ve ABD’nin yapay zekâ konusunda ortak bir diyalog platformunda buluşacağı ve yapay zekâ gelişimine dair etik, güvenlik ve potansiyellerin ortak bir anlayışa yerleşmesi amacıyla görüşmeler yapılacağı belirtilmişti. Bu hükümetler arası diyaloğun ilki bugün Çin ve ABD’li üst düzey yetkililerin katılımı ile Cenevre’de gerçekleşiyor. Masada yapay zekaya yönelik genel ilkelere ek olarak yapay zekanın askeri alanlarda kullanımı, küresel etik ve uygulama standartları gibi konulara da ağırlık verilmesi bekleniyor. Önceki görüşmelerde uzlaşıldığı üzere iki heyet de yapay zekânın muhtemel riskleri, küresel yönetişimdeki rolü ve benzeri diğer kilit konularda görüş alış-verişinde bulunacak ve ortak bir anlayışa ulaşmayı hedefleyecek. Bu görüşme iki önemli noktaya dikkat çekiyor. Öncelikle, yapay zekâ konusunda dünyadaki en gelişmiş iki ülkenin, diplomasinin diğer alanlarında yaşanan sıkıntı ve görüş ayrılıklarına rağmen insanlığın ve teknolojinin ortak gelişimi için bir araya geliyor olması takdir edilesi bir atılım. İkinci nokta ise toplantıların sonucunu ciddi ölçüde etkileyebilecek olan bir detay. Çin’in gerek yapay zekâ gerekse insanlık için ortak kader anlayışı ile ilgili diğer konularda sunduğu paylaşımcı tutuma pek çok defa şahit olduk. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında özellikle Afrika ülkelerinde mühendislik ve altyapı alanlarında yerel halk ve otoritelere sundukları eğitimler, yapay zekâ konusunda BM’de ortak platform kurulmasına dair sunulması planlanan taslak öneri ve ABD’den karşılaştığı onca yaptırıma karşın küresel ticaret düzenini koruma çabaları bu paylaşımcı tutumu görebileceğimiz güncel örneklerden. Dolayısıyla Çin'in tüm insanlığı ilgilendiren konularda insanlığı ve küresel gelişimi önceliklendirdiği bilinen bir gerçek.  Peki masanın diğer tarafındaki ABD heyeti de bu erdemi gösterebilir mi? Günlük basın toplantısında Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Lin Jian’ın da dediği gibi şu ana kadarki bütün veriler aslında ekonomi, ticaret ve yatırım alanında iş birliğinin iki ülke için de kazançlı olduğunu net şekilde gösteriyor. Dolayısıyla teknolojik gelişmeler alanında da iş birliği sadece Çin için değil, ABD için de oldukça faydalı. ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampüsü Bilgisayar Bilimleri Bölümü Profesörü Stuart Russell’ın Boao Asya Forum’u sırasında belirttiği gibi; Çin ve ABD’nin yapay zekâ teknolojisini geliştirmesi sıfır toplamlı bir oyun değil ve iki ülkenin yapay zekâ geliştirme sürecinde birinin kazanması diğerinin kaybetmesi anlamına gelmiyor. Ancak buradaki asıl mesele ekonominin, ticaretin, ya da şimdiki örnekte olduğu gibi yapay zekânın siyasileştirilip bir güvenlik meselesi haline getirilmesi. ABD hala küresel düzeyde hem siyasi hem de ekonomik açıdan lider ülkelerden biri. Ancak liderlik erdem ve özveri gerektiren bir şeydir ve liderliği elde tutmak kendinizi geliştirme ile olmalıdır, başkasının gelişimini engellemeye çalışmakla değil. Bu kapsamda şu ana kadar gerek ticaret ilişkilerinde gerekse yapay zekâ konusunda ABD tarafından çok paylaşımcı bir tutum gözleyemedik. Bunun sayısız örneğini saymak mümkün. Huawei’ye karşı uygulanan yaptırımlar, çip krizi, ABD’nin Çin kaynaklı elektrikli araçlara kısıtlama getirilmesi konusunda AB’ye uyguladığı baskı ve daha nicesi. En güncel örneği ise ABD’nin Çin’e karşı uygulamaya başladığı yapay zekâ modellerine yönelik ihracat kısıtlaması. Bu tarz gelişmeler sadece teknolojiyi siyasileştirerek yeni bir soğuk savaş anlayışı yaratır ve ne ABD’ye ne de insanlığa herhangi bir katkı sağlayamaz. Peki bugünkü diyalog bir şeyleri değiştirebilir mi? Bugün Cenevre’de gerçekleşecek toplantının sonucunun sadece Cenevre’de kalmayacağı ve küresel yapay zekâ gelişimini önemli ölçüde etkileyeceği kesin. Eğer ABD’de bir büyük güce yakışır şekilde ortak kader anlayışına sahip olursa, eğer ABD de gerçekten pastadaki dilimini değil de pastanın kendisini büyütmek isterse, iki ülkenin günümüzdeki en önemli teknolojilerden biri olarak yapay zekâ konusundaki iş birliği küresel olarak tüm insanlığa ciddi bir katkı sağlayabilir.   Jessica Durdu