Çin'in Güneydoğu Asya politikası: Bölgesel iş birliği ve yükselen rol
Jessica Durdu
Geçtiğimiz ay sonu ve bu ay başı boyunca, Güneydoğu Asya'nın çeşitli ülkelerinden gelen üst düzey hükümet yetkilileri, Çin'e önemli ziyaretler gerçekleştirdi. Endonezya’nın seçilmiş Başkanı Prabowo’nun ilk yurtdışı ziyaretini Çin’e gerçekleştirmesi, Laos Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kommasith’in, Vietnam Dışişleri Bakanı Thanh Son’un, Tayland Prensesi Sirindhorn’un, Vietnam Ulusal Meclis Başkanı Vuong Dinh Hue’nin ve Singapur Başbakan Yardımcısı Heng Swee Keat’ın ziyaretleri geçtiğimiz son iki haftadaki yoğun diplomasi mesaisini gözler önüne seriyor. Bu ziyaretler sırasında Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping ve bakanlarla yapılan görüşmeler, bölgedeki iş birliğinin güçlendirilmesi ve bölgesel kalkınma için önemli adımların atılmasını sağladı.
Özellikle yakın dönem incelendiğinde Çin'in Güneydoğu Asya politikasının, bölgesel iş birliği ve kalkınma için önemli bir katalizör haline geldiğini görmek mümkün. Görüşmeler ekonomiden siyasete, kültürel konulardan çevresel konulara kadar geniş bir yelpazede iş birliği alanlarını kapsıyor.
Örneğin Vietnam Ulusal Meclis Başkanı; Vietnam-Çin ilişkilerinin, sosyalist sistemin savunulması, ulusal istikrar ve kalkınma ve siyasi bilgeliğin artırılması alanlarında ilerleyeceğini belirtti. Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşen Vietnam Başbakan Yardımcısı ise Vietnam-Çin ilişkilerinin tarihteki en iyi seviyede olduğunu belirtti. Tayland Prensesi iki ülke arasındaki iş birliği gelişiminin bilim, teknoloji, tarım ve eğitim gibi alanlara ek olarak halkların yakınlaşmasında da görüleceğini umut ettiklerini belirtti.
Tüm bu alanlara ek olarak Çin, bölge ülkeleriyle ekolojik alanlarda da iş birliğini teşvik ediyor. Çin'in bölgeyi sadece siyasi amaçlarla görmediğinin ve gerçekten bölgedeki ortak kader birliğine katkı sunmak istemesinin bir diğer önemli somut örneği ise Çin'in öncülüğünde 2016’da kurulan ve bölgenin en önemli nehirlerinden 4.900 km uzunluktaki Lancang-Mekong Nehri'ni çevresel olarak korumayı amaçlayan Lancang-Mekong İşbirliği (LMC) olabilir. Taylandlı ve Çinli yetkililer, geçtiğimiz cuma günü Bangkok’taki Çin Büyükelçiliğinde LMC tarafından finanse edilen projelerin de açılışını yaptı.
Bölgedeki ülkelerin sadece siyasette değil, her alanda ortak çıkarlarını ve kalkınma hedeflerini desteklemesi sebebiyle bu iş birlikleri uzun vadede Güneydoğu Asya ülkelerinin küçük-büyük ülke ayrımı gözetmeksizin her alanda uluslararası entegrasyonunu da artırabilir.
Tarihsel olarak bakıldığında, Batı ülkelerinin baskısı altında çoğu Asya ülkesinin uluslararası alanda geri planda kalma eğilimi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Diğer bir deyişle uluslararası kamuoyu Asya’ya sürekli Batı’nın gözlükleriyle baktı. Ama artık Asya’yı anlamak için Asya’nın kendi temsiliyetine ihtiyacımız var. Bu ihtiyacın karşılanması için ise öncelikle bölgesel ortak çıkarlar çerçevesinde bir birlik duygusuna ihtiyaç var.
İşte Çin'in Güneydoğu Asya ülkeleriyle olan iş birliğini artırması, bölgenin uluslararası arenadaki etkisini artırırken, aynı zamanda bölgesel istikrarı da güçlendiriyor. Böylece Güneydoğu Asya ülkelerinin kendi kimlikleri ile var oluşunu ve buna göre politika yapmasını da teşvik ediyor.
Çin'in Güneydoğu Asya politikası, bölgedeki iş birliğinin derinleştirilmesine ve bölgesel kalkınmanın teşvik edilmesine yönelik önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Pazartesi günkü basın toplantısında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü de bu iş birliğinin ve Çin’in 1954’ten bu yana takip ettiği dış politikada "barış içinde bir arada yaşama ilkeleri"nin altını çizerek "Komşu ülkelerle birlikte barışçıl bir arada yaşama ilkelerinin ruhunu ileri taşımak, dostluk, samimiyet, karşılıklı fayda ve kapsayıcılık ilkesini uygulamak için hazırız. Çıkarların birleşmesini genişletecek ve birlikte Asya'yı hepimiz için barışçıl, güvenli, refah içinde, güzel, dostane ve uyumlu bir yuva haline getireceğiz" ifadelerini kullanmıştı.
Bu iş birlikleri, bölge genelinde daha güçlü bir birlik ve iş birliği kültürünün oluşturulmasına katkı sağlayacak, Güneydoğu Asya'nın uluslararası arenadaki rolünü daha da güçlendirecek ve şekillendirecek gibi görünüyor. Ama bu durum sadece Asya için değil, tüm dünyaya ilham olmak ve gerçekten ortak kader anlayışı ile yaşamak için de önemli. Çünkü yüzümüzü sürekli Batı’ya dönersek güneşin sadece batışını izleriz. Güneşin doğuşunu görmek için Doğu’ya bakmak gerekir.