ABD’nin tüm imkanlarını kullanarak son yıllarda Çin’i uluslararası ortamda yalnızlaştırmaya adeta cüzzamlı bir ülke haline getirmeye ve bir şer devleti olarak ilan etmeye hazırlanırken Xi Jinping, Avrupa’nın göbeğinde ABD’ye nispet yaparcasına birer birer stratejik ortaklıklar kurdu.
Avrupa Birliği (AB) ile sanıldığı gibi kanlı bıçaklı bir görüşme de gerçekleştirmedi. Xi Jinping, AB ile uzlaşma için masadaydı ve istediği de oldu. Macaristan ve Sırbistan’ın da son dönemde Çin ile geliştirmiş oldukları yakın ilişki dikkatleri çekiyor. Daha önce de İtalya ve İspanya ile bir Akdeniz politikası geliştirmeye çalışan Çin, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile de yakın ilişkiler içinde. Hepsinden öte Çin, AB’ye oldukça özel bir önem veriyor. Bu bağlamda, AB üyesi ülkelerle ikili ilişkileri geliştirmeye çalışıyor.
AB’nin kurumsal gücü, üye devletlerin birlikte hareket etme, birlikte düşünme, birlikte politika üretmeden geliyor. Avrupa ülkeleri kendi aralarında görüş ayrılığı ve bölünme yaşadıkları anda AB de bu gücünü kaybediyor. İşte, Çin, AB içerisinde bazı ülkelerle ilişkileri derinleştirerek AB’nin özellikle bu gücü kendisine karşı kullanmasını engelliyor. İronik bir şekilde Çin güçlü bir AB’den yana olsa da bu gücü kendisine karşı kullanmasını istemiyor. Çin’e göre güçlü bir AB, ABD’ye uluslararası sistemde denge oluşturacak ve aynı zamanda güçlü bir ekonomi ve pazar anlamına gelecektir. Ayrıca Çin, 27 Avrupa ülkesiyle özellikle ekonomik ilişkileri yönetmek yerine topluca AB ile ilişkileri geliştirmesini daha kolay görmektedir.
Ortak bir ekonomik ve politik çerçeveye sahip olduğu için AB, Çin'in de daha rahat ilişki geliştirmesini sağlıyor ama buna rağmen Çin, AB’de çeşitli ülkeler üzerinden örneğin Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Macaristan gibi karar alma sürecine sınırlı olsa da etki edebiliyor. Örneğin Çin'e karşı yaptırımların, soruşturmaların veya kınamaların da dahil olduğu bir takım AB eylemleri Macaristan, Yunanistan veya Güney Kıbrıs Rum Kesimi tarafından veto gücü kullanılarak önlenebiliyor. Geçmişte, Çipras hükümeti döneminde Yunanistan, birçok kez veto gücünü kullanmıştı. Fakat ABD’ye yakın Miçotakis hükümetinin iktidara gelmesiyle birlikte bu durum değişti ama Macaristan son dönemde bu açığı kapattı.
Sırbistan ziyareti
Bu tabloyu çok iyi okuyan Xi Jinping, Avrupa'da gereken adımları atarken doğrudan tesir edebileceği ülkeleri de yalnız bırakmıyor. Macaristan ve Sırbistan bu bakımdan öne çıkan ülkeler. Özellikle Sırbistan, Balkanlar'da önemli bir yer tutuyor. Rusya'nın doğal müttefiki olan Sırbistan, şu sıra Rusya'nın savaşı nedeniyle yalnız kalmış durumda ancak Xi Jinping, ilginç bir zamanlamada bulunarak 8 Mayıs’ta Sırbistan’ı ikinci kez ziyaret etti. Bu defa ziyareti önemli bir yıldönümüne denk geldi. 1999 yılında ABD ve NATO’nun Kosova harekatı sırasında Çin’in Belgrad büyükelçiliğini bombalamasının yıldönümünde Xi Jinping, Belgrat’ı ziyaret etti. Her ne kadar ABD, Çin büyükelçiliğini yanlışlıkla vurduklarını söylese de bu Çin nezdinde çok fazla bir anlam ifade etmedi. 1999’dan beri Çin, ABD ilişkilerinde Çin’in Belgrad büyükelçiliğinin vurulması derin bir iz oluşturdu. 1972’den sonra ilk kez Çin halkı 1999’da Belgrad elçiliğinin vurulması nedeniyle sokaklara çıkmış ve Amerikan elçiliği önünde ABD’yi protesto etmişlerdi. Dolayısıyla, hem Sırbistan, hem de Çin’in NATO ile aralarına kan girmiştir. Her iki ülkenin yakın tarihinde önemli bir iz bırakmıştır.
Xi Jinping, Belgrat’ta yoğun bir ilgi ile karşılaştı. Resmi karşılamanın ardından iki lider kendilerini bekleyen Sırbistan halkının karşısına çıktılar. Xi Jinping halkı selamladı. Geçtiğimiz yıl Sırbistan, Çin’le serbest ticaret anlaşması imzaladı, aynı zamanda Sırbistan kuşak ve yol girişiminin de üyesi. Çin'le Sırbistan birçok alanda işbirliği yapacaklar. Bu alanların başında savunma alanı gelmekte, özellikle askeri ekipmanlarının tedariği konusunda da Sırbistan Çin’e yönelmiş durumda. Eğer savunma alanındaki işbirliği ile ilgili gelen haberler doğruysa Çin ilk defa Avrupa’da bir devletini silahlandırmış olacak. Xi Jinping’in Sırbistan’da verdiği en önemli mesaj, Çin’in Sırbistan ile ortak geleceğe sahip bir topluluk inşa etme sözü vermesi olmuştur.
Macaristan ziyareti
Xi Jinping’in Sırbistan ziyaretinin ardından 9 Mayıs’ta Macaristan ziyareti başladı ve Budapeşte’de yoğun bir ilgiyle karşılandı. NATO ve AB üyesi Macaristan, Çin'in Kuşak ve Yol girişimine katılan ilk AB üyesidir ve hem Avrupa'daki hem de Çin'deki pek çok kişi tarafından Pekin'in Avrupa kıtasına açılan kapısı olarak görülmektedir. Çin, Macaristan’ı AB’deki yeni destekçisi olarak görüyor. Hatırlanacağı üzere Yunanistan, Miçotakis hükümetinin işbaşına gelmesiyle ABD’nin yanında yer almış, böylece Çin’in de Avrupa stratejisi değişmişti. Bu nedenle Avrupa medyası da benzer bir bakış sergileyerek Macaristan’ın Çin’in AB stratejisinde ve Avrupa pazarlarını fethetmede önemli bir köprübaşı olduğu yönünde değerlendirmede bulunuyor.
Çin’in şu sıralar en büyük sıkıntısı olan Brüksel, Çin'in Avrupa'daki ekonomik hedeflerini sınırlamak için korumacı önlemleri savunuyor ve bu bağlamda AB dışındaki üretilen mal ve hizmetlere yüksek bir gümrük vergisi koymaya hazırlanıyor. Çin, bu yüksek gümrük vergisinden ve korumacı politikalardan kaçabilmek adına AB sınırları içinde kalmak ve üretim yapmak için üretim tesislerinin en azından bir kısmını Çin'den Avrupa'ya taşımayı düşünüyor. Bu bağlamda da Macaristan bu operasyon için en önemli merkez rolünü oynayacaktır.
Çin, Macaristan ile 16 anlaşma imzaladı. İki Çinli elektrik araba üreticisi, Macaristan’da fabrika açıyor. Aynı zamanda Macaristan’da elektrikli arabalar için batarya da üretilecek. Yine Çin Macaristan’a nükleer enerji ile ilgili destek verecek. Tüm bunların yanında ise Kuşak ve Yol girişimi kapsamında geliştirilen, Macaristan ve Sırbistan'ın işbirliğiyle, planlanan Budapeşte-Belgrad-Üsküp-Atina demiryolunun bir parçası olması planlanan modernize edilmiş demiryolunun, iki ülke arasındaki en önemli gündem maddesiydi. Çin'in Macaristan'daki ekonomik büyümesinin sembollerinden biri olan Budapeşte-Belgrad demiryolu hattında yenileme çalışmaları sürüyor: Yatırımın yüzde 85'i Çin kredilerinden karşılanıyor. Demiryolu kurulduğu günden bugüne sert bir şekilde eleştirildi. Öyle ki, 2023'ün başlarında, demiryolunu çalıştırmak için gereken ithal teknolojinin AB standartlarına uygun olup olmadığı konusunda dahi sorular gündeme gelmişti.
Kuşak ve Yol girişimi kapsamında planlanan Budapeşte-Belgrad-Üsküp-Atina demiryolunun bir parçası olması planlanan modernize edilmiş demiryolu, Çin mallarının Yunanistan'ın Çin tarafından işletilen Pire limanından Batı Avrupa'ya her zamankinden daha hızlı ulaşmasına yardımcı olacağı düşünülüyor. Fakat ABD’nin 2019’dan itibaren Yunanistan’ı adeta bir açık hava üssüne dönüştürmesi, Miçotakis hükümetinin Pire limanını Çin’in genişletmesine izin vermemesi ve etrafındaki limanları Çin’e söz verilmesine rağmen Amerikan şirketlerine kiralanması, dahası Dedeağaç, Rodos ve Girit’te Amerikan deniz üslerinin kurulması, askeri yığınak yapılması ve Yunan karasularının adeta bir Amerikan gölü haline gelmesi nedeniyle Çin’in Kuşak ve Yol girişiminin terminal noktası da tehlike altına girmiştir.
Bu bağlamda, Karadeniz’de halihazırda Kuşak ve Yol girişimi kapsamında büyük bir limanın inşa edilmekte olduğu Romanya, yeni adres olabilir. Bu yeni dağıtım noktasının tamamlayıcısı Doğu Karadeniz’de bir çıkış limanı ve bu limana malları taşıyacak bir demiryolu ağı olacaktır. Tüm bunlar Türkiye tarafından karşılanabilir. Orta Koridorun Karadeniz çıkışı Türkiye’nin Karadeniz’deki limanları olacaktır. Bu limanlara Kalkınma Yolu ve Zengezur Koridoru da bağlandığında Karadeniz’de büyük bir deniz ticaret koridoru da hayata geçmiş olacaktır.
İşte bu nedenle, bu ticareti ve koridorları engellemek için ABD, Karadeniz’e girmek istiyor.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN