6 Ağustos'ta Ukrayna Özel Kuvvetleri sınırı geçerek Rusya'nın Kursk bölgesine girdi. 3 haftada 1263 km karelik bir toprak parçasını ele geçirdiler. Rusya, Ukrayna güçlerini yavaşlattığı halde ilerlemelerini engellemedi. Önce, bu durumun Rusya’nın zayıflığını yansıttığı düşünülse de sonradan bunun Putin’in bir stratejik hamlesi olduğu anlaşıldı. Zira Putin, Ukrayna sınırında ve kendi topraklarında gelişmelerden çok Avrasya jeopolitiğinin güç merkezlerinden birisi olan Kafkas bölgesindeki gelişmelere odaklanmıştı. Bu bağlamda, uzun bir aradan sonra Putin, Azerbaycan'ı ziyaret etti. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından oldukça sıcak karşılanan Putin, Aliyev ailesinin evinde misafir edildi.

Putin'in Bakü ziyareti sırasında Ukrayna Özel Kuvvetleri de Rusya topraklarında hızla ilerlemekteydi. Buna rağmen hiçbir şey olmamış gibi Putin, Bakü ziyaretini gerçekleştirdi ve Azerbaycan'da başta doğalgaz olmak üzere ikili ilişkilerin geliştirilmesi, Azerbaycan-Ermenistan barışı ve öteki bölgesel ve küresel gelişmeler masaya yatırıldı. Azerbaycan da BRICS'e üyelik için resmi başvuru yapacağını duyurdu.

Son dönemde Azerbaycan, Avrasya’nın yükselen yıldızı olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle de 21. yüzyılın yeni fenomeni olan ticaret ve enerji koridorlarının bir kısmı Azerbaycan'dan geçiyor. Bunlardan en önemlisi Kuşak ve Yol İnisiyatifi kapsamında geliştirilen Orta Koridor projesidir. Bunun yanında, Zengezur Koridoru da Azerbaycan’ı doğrudan ilgilendiren bir projedir.

Bu arada, Hindistan’dan başlayıp kuzeye doğru İran'a ulaşan, oradan da Azerbaycan'a ve nihai olarak Rusya'ya ulaşacak olan 7200 km’lik Uluslararası Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru da gündemde; ancak İran'dan sonra koridor Ermenistan'dan mı geçsin Azerbaycan'dan mı geçsin konusu bugün hala tartışılıyor. Son dönemde Paşinyan'ın Rusya'yla tüm köprüleri yakması, kolektif güvenlik anlaşma örgütünden çıkması, Rusya'nın Ermenistan'daki üstünü kapatma yönünde çağrıda bulunması ve ABD ve NATO ile daha yakın bir angajmana girmesi nedeniyle Putin bu koridorun Ermenistan değil Azerbaycan'dan geçmesine destek veriyor. Fakat İran ve Hindistan’ın gönlü Ermenistan yönünde. 

ABD’nin dünyada var olamadığı iki önemli deniz ve havza var. Bunlardan biri Karadeniz, diğeri ise Hazar’dır. Dolayısıyla, Ukrayna savaşının bir şekilde Kafkaslara sıçrayarak bölgede Rusya’ya karşı yeni bir cephe açılması için ABD, Gürcistan nezdinde çok büyük bir uğraş verdi. Eğer Gürcistan’da bir cephe açılsaydı ABD, Gürcistan üzerinden Kafkaslara ve Hazar havzasına adım atacaktı. Ülkedeki STK’ların yabancı fonlarla ilişkisinin zorlaştırıldığı Gürcistan’da hükümetin şu sıralar ABD ve AB ile ilişkileri oldukça kötü durumda. Buna karşın, ABD’nin Azerbaycan ile dengeli bir ilişkisi var. Her ne kadar Ermeni lobisi Amerikan yönetimi üzerinde büyük bir baskı oluştursa da Yahudi lobisi üzerinden Azerbaycan, bu baskıyı kırmayı başarmıştır.

Özetle, Putin için Azerbaycan ziyareti ülkesinin topraklarının işgalinden çok daha önemliydi. Putin, Azerbaycan ziyaretinin hemen ardından üç önemli Kafkas bölgesi olan Çeçenistan, Kabardino-Balkarya ve Kuzey Osetya’yı ziyaret etti. Özellikle, Çeçenistan ziyaretinde yeni yapılan bir camiyi ziyaret etmesi ve burada kendisine hediye edilen Kur'an-ı Kerim'i öpmesi, İslamofobi’nin oldukça güçlü olduğu ve hemen her gün Müslümanların kutsallarına saldıran Batı için bir mesaj olarak yorumlandı. Bu mesaj sadece Batı’ya gitmedi aynı zamanda dünya Müslümanlarına “ben ve Rusya sizin dostunuzuz" mesajı da verildi. İslam dünyası Küresel Güney'in büyük bir bölümünü oluşturuyor ve Putin yeni ittifaklar ve bloklar inşa ediyor. Putin, tekbir getiren Çeçen birlikleriyle görüntü verdi. ABD, İslam dünyasını kaybederken aynı hızda Putin İslam dünyasını kazanmaya, kendi safına çekmeye çalışıyor.

Şu ana kadar Zelensky’nin hayal ettiği gibi Rusya, Ukrayna’daki askerlerinin bir bölümünü çekerek Kursk’a göndermedi. Aksine Ukrayna’daki çatışmalar daha da şiddetlendi. Rusya, Ukrayna’nın Kursk’ta attığı her adımın karşılığını misliyle Ukrayna topraklarında veriyor. Zelensky, Batı'ya çağrıda bulunarak Rusya’ya karşı silah yasağının kaldırılması çağrısında bulunuyor. ABD ve öteki müttefikler, savaşın Rusya topraklarına yayılmasını istemiyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, perşembe günü Ukrayna’nın Kursk’u işgal etmesinin barış görüşmelerini imkansız hale getirdiğini söyledi. Oysa Zelensky, baskı altında kalan bir Rusya’nın daha rahat, kolay masaya oturacağına inanıyordu.

Sahadan farklı haberler geliyor. Bazı haberlere göre Ukrayna güçleri geri çekiliyor, ancak başka haber kaynakları ise Ukrayna’nın bölgede tutunmaya devam ettiği ve Rusya’nın saldırılarını sertleştirdiği yönünde. Zelensky, bir oldu bitti ile savaşı ABD-Rusya savaşına çevirme arayışında…

Ortada yeni bir durum var. Şimdi Pentagon ve Biden yönetimi bu yeni duruma karşı yeni stratejiler geliştirmek zorundalar. 6 Ağustos’ta başlayan Ukrayna’nın Kursk operasyonu bize gösterdi ki Rusya anında ve etkili bir şekilde duruma müdahale edemedi. Bu, Rusya’nın zayıflığından mı kaynaklanıyordu yoksa Putin’in taktiksel bir hamlesi miydi?

Pentagon, Zelensky’nin istediği gibi sınırlı da olsa Ukrayna’nın Rusya topraklarında bazı silahları kullanmasına izin vermesi halinde daha fazla ilerleyebileceğinin farkında. Pentagon'u bu yönde düşünmeye iten en önemli neden ise geçen yıl Rus paralı askeri grubu Wagner’in sınırı geçerek Moskova’ya yürümesi ve uzun bir süre müdahale edilememesidir. Bir yıl sonra bu sefer de Ukrayna Özel Kuvvetleri sınırı geçerek Rusya’nın Kursk bölgesini ele geçirdi.

Şimdi, Putin, Rusya’ya bu utancı yaşatan siyasi ve askeri yetkililerle hesaplaşacak. Özellikle her iki olayda da yani hem Wagner’in Moskova’ya yürüyüşü hem de Ukrayna güçlerinin Kursk bölgesini işgal etmesi olayında Rusya Genelkurmay Başkanı olan Valeri Vasilyeviç Gerasimov’u bu defa görevden alması kesin gözükmektedir. Her ne kadar Gerasimov hibrit savaş doktrininin fikir babası olsa da bu durum onu Putin'in gazabından kurtaramayacağını benziyor.

Pentagon, Ukrayna’ya böyle bir saldırı için izin vermesinin doğuracağı avantajı ve kazancı görmesine rağmen bunun büyük bir maliyetinin de olacağının farkında zira işler umdukları gibi gitmezse bu asrın felaketi haline gelebilecek yeni hadiselere neden olacaktır. Zira mesele sadece konvansiyonel güçlerin birbirleriyle sınırlı çatışması değil, aynı zamanda özellikle Rusya tarafının nükleer silahları kullanabileceği yönündeki sıklıkla yapılan açıklamalar bu meseleyi farklı bir kulvara taşıyarak olası bir taktiksel nükleer savaşı da gündeme getirmiştir. Belarus lideri Lukaşenko’nun geçtiğimiz günlerde yaptığı “eğer NATO askerleri Ukrayna’ya girerse stratejik ve taktiksel nükleer silahların kullanımı da gündeme gelir” şeklindeki açıklaması da bu tezi doğrular niteliktedir.

Rusya, son günlerde Kursk bölgesinde esir ettiği Ukraynalı askerlerin arasında başta Polonya olmak üzere birkaç Avrupa ülkesinden gelen paralı askerlerin de olduğunu duyurdu. Ukrayna ordusunun Avrupa’dan gelen askerleri kullandığı, bilinen bir durum ancak esas gelişme Rusya Özgürlük Lejyonu adı verilen Putin muhalifi silahlı Rusların oluşturduğu grubun Kursk bölgesinde Ukrayna’yla birlikte hareket ettiğinin ortaya çıkmasıdır. Rus grup aslında Ukrayna adına Rusya topraklarındaki birçok saldırı eyleminin arkasındaki faildir. Esasında, Rusya, Ukrayna ile değil dünyanın dört bir yanından gelmiş paralı askerlerle savaşmaktadır. Rus medyasında perşembe günü yayınlanan bir haberde Ukrayna’nın Kursk operasyonu için önceden CIA ile istişare yaptığını CIA’in itiraf etmek zorunda kaldığını duyurdu.

Demokrat Parti Ulusal Kongresi'nde dış politika çerçevesini açıklayan başkan adayı Kamala Harris, Ukrayna konusunda Biden yönetiminin politikalarını da aynen devam ettireceğinin sinyalini verdi. Zaten bir parçası olduğu bu yönetimin almış olduğu en önemli karar, Rusya zayıflayana kadar ya da diz çökene kadar savaşın devam etmesidir. Özellikle, son dönemde Hint-Pasifik bölgesinde kan kaybeden ABD’nin Rusya, Çin, Kuzey Kore, Vietnam ve Kamboçya blokunu nasıl aşacağı merak konusu.