Suriye’de yeni yönetim  ve Türkiye YPG-PYD-PKK ve IŞİD’e odaklanmışken İran, Suriye’de milislerini yeniden canlandırma arayışına girmiş durumda. İran’ın dini lideri Ali Hamaney, son günlerde ateşli konuşmalar yaparak Suriye’deki Şii, Alevi ve Nusayri toplumlarında kendi deyimiyle bir direniş ruhu canlandırmaya çalışıyor. Son yaşanan gelişmelere bakıldığında  sanki bir kıpırdanma var gibi görünüyor. Suriye yeni hükümetine bağlı güvenlik güçlerine pusuların kurulması, cılız da olsa yönetim karşı gösterilerin olması, İran’ın sahadan çekilmiş olmasına rağmen aklının hala Suriye’de kaldığının bir göstergesidir.

İran, Suriye’yi kaybetmeyi bir türlü kabullenemedi. Zira yıllardır büyük yatırım yaptığı adeta Kudüs Güçlerinin üssü haline getirdiği ve Kasım Süleymani ve Kudüs güçleri efsanesini yeşillendirdiği Suriye’nin elinden gitmesini hazmedebilecek gibi değil. İçerde kamuoyuna yönelik propaganda da Suriye’nin Kasım Süleymani’nin emaneti olarak yansıtılması ve bu emanetin kaybedilmesi rejimin güvenirliliğini de zora soktu.

Suriye’de İran’ın yaşadığı hezimeti ikinci bir Kerbela trajedisi olarak yansıtıp İran’ın Hüseyni duruşuna vurguda bulunarak, kendilerine Hz. Hüseyin’in saffında olduklarına işaret ederek buradan Şii dünyasının desteğini kazanmaya yönelik adımlar atıyorlar.

Son aylarda Şii ekseni yenilgi üzerine yenilgi alması da bu işin cabası… Özellikle, şimdi bu süreci tersine çevirmek adına bir takım gayretlere girmiş durumdalar. Muhtemelen Tahran, yeni Suriye operasyonunu Irak üzerinden kurgulayacak. Burada Mukteda El Sadr faktörü önemli. Haşdi Şabi bu süreçte yer alacak mı? Şam düşerken bu süreçte yer almamıştı. Mukteda El Sadr kardeş kanı dökülmemesi ve olası bir mezhep savaşını önlemek için müdahil olmayacaklarını söylemişti.

Ali Hamaney’in aslında konuşmalarının satır aralarında çok şeyler gizli ve bir şekilde de İran’ın yeni Suriye konusundaki yol haritasının kodları gizli. Hamaney konuşmasında zaman zaman bu kodları ya da niyetlerini ifşa etmekten geri durmuyor. Suriye gençliğine çağrıda bulunurken aslında gölgelere saklanmış Esadçı ve İrancı militanlara harekete geçme çağrısında bulunuyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi Suriye’de fırtına öncesi bir sessizlik var ve bu hayra alamet değil. Herkes bir pazarlığın peşinde. Bu pazarlık süreci netleştikten sonra bütün aktörler ellerindeki kozları önlerine koyacak. Kimin elinde ne var kimse bilmiyor. Ama bir an önce geniş tabanlı, geniş katılımlı, kucaklayıcı, günün koşullarını karşılayan modern bir anayasa hazırlanması gerekiyor. İşler uzadıkça devrim karşıtı cephe canlanmaya başlıyor.

Yeni Suriye hükümeti bu tehditlere karşı tüm muhalif silahlı güçleri savunma bakanlığı çatısı altında toplama kararı aldı. Bu çok isabetli bir karardır. Zira her şeyden önce bu gruplar meşru kolluk gücü olacaklar ve hükümet adına, devlet adına hareket edecekler. Emir-komuta zinciri tek bir merkezden idare edilecek. Bu açıkça milli orduya gidişin ilk adımıdır ve bu durum ülkedeki başıboş silahlı ve hükümet karşıtı unsurları da caydıracak ve teslim olmalarını sağlayacaktır. Yeni, hükümetin bu silahlı grupları milli  orduya alırken çok iyi bir eleme sisteminden geçirmesi gerekmektedir. Bu grupların içine Esadcı ve İrancı güçlerin de sızabileceği unutulamamalıdır.

Son birkaç günden beri yaşanalar bize birilerinin Suriye’de bir iç savaş çıkarma arayışında olduklarını göstermektedir. Maalesef Suriye’nin dostları olduğu kadar dost gözüküp arkadan vurmak için hazır bekleyenleri de bulunmaktadır. Bu nedenle yeni hükümet gevşememeli her an tetikte olmalıdır.

Son bir not: Şu sıralar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Suriye’ye sürpriz bir ziyaret yapabileceği yönünde haberler geliyor. Kanaatimce, belki de önce yeni yönetimin başkanı Ahmet eş Şara Ankara’ya Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir teşekkür ziyareti yapar ve ardından kendisini Şam’a davet eder, Cumhurbaşkanı Erdoğan da vakit kaybetmeden iade-i ziyaret yapar. Ziyaret böyle gerçekleşirse dünyaya ve bölgeye de önemli bir mesaj verilmiş olur.