Batı, Rusya ve Putin'i nasıl durdurabileceğini ve cezalandırabileceğini tartışırken Putin'den sürpriz bir adım geldi. Son bir yıldan beri gündemde olan Putin'in Kuzey Kore ziyareti nihayet gerçekleşti. Putin, Kuzey Kore'yi 24 yıl aradan sonra ikinci kez ziyaret etti. Putin’in Kuzey Kore ziyaretinin zamanlaması oldukça dikkat çekiciydi. İtalya'daki G7 zirvesinde Rusya'nın yurt dışındaki parasına el koyması ve bu paradan Rusya'ya karşı savaşan Ukrayna güçlerine destekte bulunması, bunun yanında ABD'nin Ukrayna ile on yıllık bir güvenlik anlaşması imzalaması ve Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya asker göndermeyi gündeme getirmesi, NATO’nun sert açıklamamaları ve Ukrayna’ya stratejik silahların verilmesi Rusya'nın tepkisini çekmiş ve Putin'in Kuzey Kore ziyaretini tetiklemiştir.
Rusya ve Kuzey Kore ilişkileri aslında yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Çarlık Rusya’sı zamanında Kore Krallığından göç eden Kore halkı Çarlık Rusya’sının topraklarına ve ona bitişik topraklara yerleşmişler, dolayısıyla Çarlık Rusya'nın da Kore Krallığı ile ilişkisi bu dönem başlamıştır. Çarlık Rusya’sı Kore siyasetinde de saray politikalarında da bir dönem etkili olmuştur. Ama esas gelişme 1948'de Sovyetler Birliği'nin Kore Yarımadası'nın kuzeyinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni (Kuzey Kore) kurması ve başına Çin Komünist Partisi'nde Japonlara karşı savaşmış eski bir gerilla lideri olan Kim İl Sung’u getirmesiyle olmuştur.
Bir başka deyişle bugün eğer bir Kuzey Kore devleti varsa bu Ruslar sayesinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle, Kuzey Kore halkı ve Kuzey Kore liderliği, Rusya'ya çok şey borçlu. Soğuk Savaş döneminin aksine Boris Yeltsin liderliğindeki Rusya Federasyonu soğuk savaş sonrası Kuzey Kore ile ilişkilerde daha temkinli olmuş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi oylamaları dışında Kuzey Kore ile fazla angajmana girmemeye çalışmıştır. Özellikle Batının ekonomik desteğine ihtiyaç duyan Yeltsin döneminde yani 1990'ların tamamında Rusya’nın Kuzey Kore politikası Batıyı kızdırmayacak bir şekilde yürütülmüştür. Bu bağlamda, herhangi bir askeri ilişki veya siyasi ilişki kurmaktan kaçınılmıştır.
Ancak 2014 sonrası özellikle Kırım'ın işgalinin ardından Rusya'nın Batı ile karşı karşıya gelmesi ve G7’den çıkarılması Putin'in yönünü Asya Pasifik’e dönmesine neden olmuştur. Rusya, yeni dış politika eksenini Çin ile büyük Avrasya Ortaklığı adını verdiği yeni bir iş birliği zemini üzerinden inşa etmeye başlamıştır. Bu bağlamda, Asya Pasifik ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. Bu noktada Vietnam’la ilişkilerin geliştirilmesi dikkat çekicidir. Rusya eski Sovyet müttefikleri ile yeniden bağlarını sıkılaştırmaya çalışmıştır. Bu bağlamda, özellikle 2018'de Trump'ın Kim Jong-un’a karşı göstermiş olduğu ilgi ve Kuzey Kore ile iletişim kurması, Kuzey Kore-ABD ilişkilerinde normalleşme rüzgârlarının esmesi, Kore Yarımadası'nda göreceli de olsa bir barış rüzgârının esmesine, Putin'in de ister istemez Kuzey Kore’ye yönelmesine neden olmuştur. 2022'de başlayan Ukrayna Savaşı'yla birlikte Rusya'nın ihtiyaç duyduğu askeri mühimmatı tedarik etmek için başvurduğu ülkelerin başında Kuzey Kore gelmiş, Rusya, Kuzey Kore'den özellikle top mermisi ve füze aldığı iddia edilmiştir. Son bir yıldan beri Kuzey Kore adeta bir mühimmat üretim fabrikasına dönüşmüş, 7/24 bütün ülkedeki atölyelerde ve fabrikalarda Rusya için gerekli olan mühimmatların üretildiği iddia edilmiştir.
Rusya ve Kuzey Kore, bu iddiaları kabul etmezken açıktan resmi olarak Ukrayna'ya askeri malzeme ve mühimmat veren Güney Kore, ısrarla Kuzey Kore'nin Rusya'ya yardım ettiğini söylemeye devam etmiştir. Oysa kendisinin diğer savaşan taraf Ukrayna'ya yaptığı askeri yardımı görmezden gelmesi de büyük bir ironidir. Zaten Kuzey Kore'nin bu noktada yanıtı gecikmemiş, Güney Kore'yi artık kardeş olarak nitelendirmeyeceklerini ve anayasalarından da yeniden birleşme politikasını kaldıracaklarını söylemişler ve kısa sürede de yeniden birleşme politikasına son vermişlerdir.
Asya-Pasifik’te şampiyonlar ligi kuruluyor
Geçtiğimiz salı gecesi Putin Kuzey Kore'ye geldi. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, kendisini uçağın merdivenlerinde kucaklayarak karşıladı. Ertesi gün yani çarşamba günü Putin’e gerçekten dillere destan bir resmi karşılama töreni yapıldı. Adeta bir karnaval havasında geçen bu renkli tören tüm dünya basını tarafından izlendi. Karşılama töreninin ardından iki lider arasında baş başa görüşme ve heyetler arası görüşmeler yapılmış bu görüşmeler sırasında
Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalanarak, Rusya ile Kuzey Kore arasındaki ilişkilerin seviyesi yükseltilmiştir. Daha önce Kuzey Kore, Rusya tarafından himaye edilen, yardım edilen, Sovyet mirası olarak görülürken, bu anlaşmayla birlikte artık Kuzey Kore, Rusya’nın müttefiki olarak yerini almıştır. Artık himaye edilen bir devlet statüsünden Rusya'nın stratejik ortağı ve müttefikliği statüsüne yükselmiştir.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz mayıs ayında Beijing'de Xi Jinping ile bir araya gelen Putin, Asya Pasifik bölgesinin güvenliğini artık Rusya ve Çin’in birlikte sağlayacağını ifade etmişti. Bunun sonucu olarak ABD'nin aksine Rusya ve Çin, Kuzey Kore'yi bir tehdit bir düşman olarak görmek yerine aksine bir müttefik ve ortak olarak görmüşlerdir. Oysa, son dönemde, ABD'nin Çin’i Kuzey Kore’nin bölge için en büyük tehdit olduğu konusunda ikna etmeye çalışması, buna karşın Kuzey Kore'nin balistik füze denemelerini artırması uzay çalışmalarına ağırlık vermesi ve nihayetinde uzaya yörüngeye bir uydu göndermesi, Kuzey Kore'yi Asya Pasifik bölgesindeki güvenlik tartışmalarının tekrar merkezine koymuştur.
Putin, Rodong Sinmun gazetesi için yazdığı makalede Kuzey Kore hakkında şunları söylemiştir:
Kuzey Kore’nin Rusya'nın Ukrayna'daki özel askeri operasyonuna sarsılmaz desteğini, önemli uluslararası konularda bizimle dayanışmalarını ve Birleşmiş Milletler içindeki ortak önceliklerimizi ve görüşlerimizi savunma istekliliğini çok takdir ediyoruz. ABD, esasen çifte standartlara dayanan küresel bir yeni sömürge diktatörlüğünden başka bir şey olmayan “kurallara dayalı düzen” olarak adlandırdığı şeyi dünyaya empoze etmek için kendi yolundan gidiyor. Böyle bir yaklaşıma katılmayan ve bağımsız bir politika izleyen uluslar artan dış baskıyla karşı karşıya. ABD liderliği, kendine güven ve bağımsızlık için böylesi doğal ve meşru bir özlemi, küresel hakimiyetine bir tehdit olarak görüyor... Rusya, Kuzey Kore ve kahraman Kore halkını hain, tehlikeli ve saldırgan düşmana karşı mücadelelerinde, bağımsızlık, kimlik ve kalkınma yollarını özgürce seçme hakları için mücadelelerinde durmadan destekledi ve destekleyecektir. Ayrıca uluslararası ilişkilere daha fazla demokrasi ve istikrar getirmek için birlikte yakından çalışmaya hazırız. Bunu yapmak için, Batı tarafından kontrol edilmeyen alternatif ticaret ve karşılıklı yerleşim mekanizmaları geliştirecek, gayri meşru tek taraflı kısıtlamalara ortaklaşa karşı çıkacak, Avrasya'da eşit ve bölünmez güvenlik mimarisini şekillendireceğiz.”
Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması
Putin'in ziyaretinde en çok göze batan ve Batı’nın da en fazla üzerinde durduğu mesele
Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması oldu. Aslında, bu anlaşma,1961 yılında Sovyetler Birliği ile Kuzey Kore arasında imzalanan dostluk ve karşılıklı yardım anlaşmasının yenilenmiş versiyonuydu.1961 anlaşması, bir tarafın silahlı saldırıya uğraması durumunda diğer tarafın tereddüt etmeden askeri birlik ve diğer yardımları sağlamasını öngören, otomatik askeri müdahale olarak adlandırılan bir hükmü içeriyordu. Bu yeni anlaşma bir bakıma 1961 anlaşmasının aslında güncellenmesiydi. Anlaşmanın 4. maddesi “
Taraflardan herhangi birinin, tek bir devletten veya birden fazla devletten gelecek silahlı bir işgal nedeniyle savaş durumuna düşmesi halinde, diğer taraf, BM antlaşması 51. madde uyarınca gecikmeksizin, elindeki tüm imkanlarla askeri ve diğer yardımları sağlayacaktır.”
Başta ABD olmak üzere Batı’da en önemli endişe kaynağı stratejik ortaklık anlaşmasının dördüncü maddesi olarak ön plana çıktı zira bu dördüncü madde özellikle batı medyasında NATO’nun beşinci maddesine benzetilerek Asya-Pasifik bölgesinde Rusya’nın yeni bir NATO benzeri ittifak kurduğu iddiaları dile getirildi. Mayıs ayında Beijing’i ziyaret eden Putin burada Xi Jinping ile beraber yaptıkları açıklamada Asya-Pasifik bölgesinin güvenliğini birlikte sağlayacaklarını söylemişti. Arkasından Rusya’nın Kuzey Kore hamlesinin gelmesi aslında Çin ile Rusya’nın Asya-Pasifik’te kurguladıkları yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Fakat Asya-Pasifik’teki bu yeni yapı NATO’ya benzer bir pakt mı olacak ki bu mümkün değil. Çin’in geleneksel dış politikası askeri paktlara girmeyi yasaklar. Bu nedenle NATO gibi örgütlü bir askeri paktan çok merkezinde Rusya’nın olduğu daha çok ikili anlaşmalarla şekillendirilen farklı bir yapılanma olacak gibi.
Rusya’nın Kuzey Kore’nin askeri gücünü veya savunma sanayini yeni teknolojik girdilerle güncelleme ihtimali de Batı’yı rahatsız etti ama en önemli rahatsızlık ve merak konusu Rusya’nın kanatları altına aldığı Kuzey Kore’yi aynı zamanda nükleer şemsiyesinin altına da alıp almayacağı meselesiydi. Her ne kadar bununla ilgili doğrudan bir açıklama olmasa da aslında Kuzey Kore’nin kendi nükleer yeteneğinin kendisini korumaya yönelik güçlü bir caydırıcılığa sahip olduğu bilinmektedir. Öte yandan imzalanan anlaşmalar kapsamlı savunma alanında işbirliğini de beraberinde getiriyor. Bu aynı zamanda savaş durumunda iki tarafın birbirine yardım taahhüdünde bulunduğu bir yapı da öngörüyor. Bu bağlamda Putin, ziyaret sırasında Ukrayna’nın Batı’dan sürekli mühimmat ve silah desteği aldığını, bunu talep ettiğini öne sürerek Rusya’nın da Kuzey Kore’yle bu tür bir ilişkiye girmesinin normal olduğunu ima ediyor. Bir başka deyişle bundan sonra Kuzey Kore, Rusya için mühimmat ve silah üreten yegâne müttefik olacak.
Her şeye rağmen teknoloji olarak daha geride olan Kuzey Kore’nin nükleer gücü Rusya’nın katkısıyla günümüz teknolojik imkanına kavuşursa bu Japonya Güney Kore ve ABD açısından kabul edilemez bir durumu yansıtır ki ABD’nin bu noktada atabileceği ciddi ve tehlikeli adımlar var: Bunların başında Japonya’nın uzun zamandan beri talep ettiği nükleer silahların verilmesi gelmektedir. Japonya, başından beri ABD’den ya kendisine özel bir anlaşmayla emanet nükleer silahlar verilmesini ya da nükleer silah yapmasının önündeki siyasi ve mevzuata bağlı engellerin kaldırılmasını istiyor aslında Japonya kendi nükleer silahını yapmak istiyor zira Japonya balistik füze teknolojisinde ileri bir ülke ve ABD’nin balistik füzelerini özellikle uzay çalışmalarında kullandığı balistik füzeler Japonya tarafından imal ediliyor. Bunun yanında yakın zamanda ABD tek başına hipersonik füze yapmaya çalıştı başaramadı daha sonra Japonya’ya ortak bir hipersonik füze yapmayı başardı bu nedenle Japonya’nın çok kısa zamanda binlerce nükleer başlık yapabileceği söyleniyor; ancak Asya-Pasifik’te İkinci Dünya Savaşı gibi bir geçmişi olan Japonya’yı nükleer güç yapmak ABD’nin belki de oynayacağı en büyük kumar olurdu. ABD, eğer Japonya’ya nükleer silah edinme imkanı verirse açıkçası kendi Frankenstein’nını yaratmış olur.
Kuzey Kore Rusya stratejik ortaklığına ilk tepki Güney Kore’den geldi. Daha önce Ukrayna’ya silah verme konusunda gönülsüz olan Güney Kore yaptığı açıklamayla Ukrayna’ya silah göndermeyi yeniden gözden geçireceklerini duyurdu. Putin ise Vietnam’da yaptığı açıklamada Güney Kore’yi uyararak Ukrayna’ya ölümcül silahlar göndermek Güney Kore için büyük bir hata olur dedi. Bir diğer tepki de ABD kongresinden geldi. ABD Kongresi Rusya’yı teröre destek veren ülkeler kapsamına almak için harekete geçti. NATO Genel Sekreteri de Ukrayna Savaşı'nda Rusya, Kuzey Kore, Çin ve İran'ı savaşın tarafları olarak adlandırdı.
Sonuç olarak iki ülkenin imzaladığı anlaşmada öne çıkan maddeler şöyle:
- Ulusal egemenliğe karşılıklı saygı, toprağa saldırmama, içişlerine karışmama ve eşitlik ilkelerinin yanı sıra diğer uluslararası hukuk ilkelerine dayanan kalıcı bir ortaklık geliştirmek.
- Küresel stratejik istikrarı ve adil ve eşit yeni bir uluslararası düzeni hedeflemek, stratejik ve taktiksel iş birliğini güçlendirmek.
- Her iki tarafın da doğrudan potansiyel silahlı saldırı tehdidiyle karşı karşıya kalması durumunda iletişim kanallarını gecikmeden etkinleştirin.
- Ticaret, ekonomi, yatırım, bilim ve teknoloji alanlarında iş birliğini genişletmek, her iki tarafın özel veya serbest ekonomik bölgelerini desteklemek ve uzay, biyoloji, nükleer enerjinin barışçıl kullanımı, yapay zeka ve bilgi de dahil olmak üzere bilim ve teknoloji alanlarında alışverişi ve ortak araştırmaları geliştirmek teknoloji.
Sonuç olarak Asya-Pasifik’te Filipinler, Güney Kore ve Japonya ile Çin’i çevrelemeye, kuşatmaya çalışan ABD’nin artık bir Rusya sorunu var. Asya-Pasifik’te Çin'le mücadele edemezken şimdi Çin’in yanında Çin kadar büyük bir de Rusya ABD’nin sorunu haline geldi. Bakalım ABD, iki büyük güçle Asya-Pasifik'te Filipinler ve Güney Kore gibi müttefiklerle birlikte nasıl mücadele edecek seyredip göreceğiz.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN