Amacım kimseyi kışkırtacak laflar etmek değil ama başlıkta da yazdığım gibi omurga çok önemlidir. Hayatın her alanında hem de.
Bazen bir yola çıkma hikâyesiyken omurga, bazen de çıktığın yolu terk etme gerekçendir. Seni sen yapan şeydir.
Bir de omurgayı kaybetmek var ki, o çok fena işte…
Futbol da hayata çok benzeyen bir oyun.
Ve eğer bir şey hayata bu kadar çok benziyorsa, kırılma anları da o derece etkileyici oluyor.
Özellikle de ‘büyük’ olarak kabul edilen ve kazanma alışkanlığı edinen takımlar konu olduğunda bu durum daha da yakıcı bir hal alıyor.
Sezon başından bu yana doğru ve formda oyuncu transferleri yaptığı için haklı övgülerde bulunduğumuz Fenerbahçe’de de işleyen sistemin en büyük garantisi ‘omurgasıydı’.
Stoper tandeminde Becao/Djiku ile hemen önlerinde oynayan İsmail/Fred ikilisi arasındaki dayanışma, ilk haftalardan beri o derece iyi işliyordu ki 19’da 19’un şifreleri işte bu dayanışma içinde gizleniyordu. Ta ki, peş peşe gelen sakatlık haberlerine kadar.
Pendikspor maçı sonrası bu dört vazgeçilmez isimden üçünün sakatlık nedeniyle dışarda kalması, istim üzerinde görülen sarı laci takımın tüm ritmini bozdu.
Yani diğer bir deyişle takım omurgasız kaldı!
Bu omurga, görünüşte savunma elamanları gibi dursalar da, aslında ligin gol makinası olan takımın hem geçiş oyunundaki hem de hücumdaki başarısının temel faktörüydü.
Yani demem o ki; omurga çok önemli…
İSTATİSTİKLER KASKETLİYİ İŞARET EDİYORDU
Tabii bu maçın hikayesini yazarken esas oğlana da haksızlık etmeden yazmak lazım.
Kafaların karma karışık olduğu bir dönemde, yeniden Trabzon şehrine umut olmak, hem de çok kısa bir süre evvel ayrılmak zorunda olduğun bir yere dönerek bunu başarmak çok da kolay olmasa gerek.
Lakin Abdullah Avcı’yı toplam kalite yöntemiyle değerlendirirsek bu geceki başarının tesadüfle alakasının olmadığını da görebiliriz.
Trabzonspor kariyeri boyunca İstanbul ekipleriyle oynadığı 31 maçta sadece üç deplasman mağlubiyeti yaşayan ‘kasketli’nin haddini bilmek ve rakibinin eksikliklerini avantaja dönüştürmek gibi meziyetleri de vardı.
Fenerbahçe’nin sakatlıklarla yitirdiği omurga, bence Avcı’nın dersine en çok çalıştığı noktaydı. Ki, istese topa sahip olma oranını çok daha fazlaya çevirebilme imkânına sahipken, bile isteye bunu rakibine bırakan bir Trabzonspor izletti bizlere.
Hocanın maç 3-1’e geldiği an Trezeguet ve Bakasetas hamlesi, oyunun ne kadar içinde kaldığının önemli bir göstergesiydi ve çok doğruydu. Ancak sağ bekte ciddi aksamalar yaşayan Mehmet Can’a üstelik iki penaltı yaptırmasına rağmen çözüm üretmemesi de bir o kadar hataydı.
Tabii ki, bu maçta alına üç puanın daha da değerli olması için gelecek haftalarda gösterilecek mücadeleyi görmemiz gerekiyor. Yoksa bu da Beşiktaş maçında alınan galibiyet gibi sıradan bir istatistik olarak tarihteki yerini alır, gider…
SAMET’LE MECBUREN YOLA DEVAM!
İsmail hoca, bu tip yol kazaları için yeterince tecrübeli bir teknik adamdır. Ama maçın kaybı kadar bir şeye daha üzülmüştür ki, o da İsmail Yüksek’in gördüğü kırmızı kart olsa gerek.
Sözünü ettiğim omurganın kalan son isminin de yokluğu bakalım Fenerbahçe’nin oyun planına nasıl yansıyacak?
Üstelik zorlu Adana Demirspor deplasmanında hem sakatlıklar hem de 8+3 kuralı nedeniyle eleştirilerin merkezindeki Samet’le başlamak zorunda kalacak olması eminim hocanın kalbini sıkıştırıyordur!