Nihayet neredeyse tüm hafta içini birbirinden farklı skandalları tartışarak tüketmemizin ardından yine yeşil sahalara dönebildik. Galatasaray ve Kasımpaşa’yı karşı karşıya getiren fikstürün 11. Haftası, aynı zamanda sıradaki Şampiyonlar Ligi maçının da habercisiydi. Ama Okan Buruk için Bayern Münih’ten evvel düşünülmesi gereken rakip, Kemal Özdeş’in dokunuşlarıyla kendini bulan Kasımpaşa’ydı. KEYİFSİZ OYUN SÜRPRİZ DEĞİL, HOCA TERCİHİ Maç öncesi katıldığım bir yayında Galatasaray adına Kasımpaşa maçının oyun kalitesin yine üst düzeyde olamayacağını hatta bir ya da iki farklı skorla Galatasaray’ın kazanacağı yorumunda bulunmuştum. Çünkü sarı kırmızılı takımın uzun süredir lig maçı/Avrupa maçı ayrımı gibi bir tavır sergilediğini gözlemliyorum. Hatta bir adım daha ileriye gideyim, bu tavrın oyuncularla bir alakası olmadığını bizzat Okan hocanın takımın form düzeyini çok iyi tespit ederek kurguladığını da söyleyebilirim. Ancak itiraf edeyim, Galatasaray’daki ‘marka isimlerin’ ligin 11. haftasına gelinmesine rağmen hala beklentilerin çok geride kalmasını anlamakta çok zorlanıyorum. Daha önceki yazılarımda da aynı meseleyi işlediğim için tekrara düşmeyeceğim ama bu mesele, Galatasaray’ın devre arasında kış transferinin en aktif takımlarından birisi olmasına neden olacak. O günler geldiğinde bu konuyu yeniden ele alacağım. NELSSON KÜSMESİN DİYE Mİ? Davinson Sanchez’in formayı kapmasından bu yana bir daha 11 yüzü göremeyen Nelsson’un bu maçta sağ stopere geçmesi, onun yerindeki Sanchez’in sol stopere kayması ve sol stoper Abdülkerim Bardakçı’nın da Angelinho ve Kazımcan kulübedeyken sol bek oynaması… Nasıl sizce? Eğer bu dizilişi maç öncesi yazmış olsaydım muhtemelen bana ‘abart da bu kadar abartma’ diyebilirdiniz. Gel gelelim Okan hoca, böyle bir tasarrufta bulundu ve planı kısmen işledi. En azından öyle ya da böyle üç puanı aldı. Kısmen diyorum çünkü Nelsson’un yavaşlığı pek çok pozisyonda hem S.Boey’i hem Sanchez’i hem de Muslera’yı zor durumda bıraktı. Ve ne yazık ki, eğer Sanchez kendi pozisyonunda oynamış olsaydı muhtemelen rakip o kadar derine inemeyeceği için Muslera da sakatlanmamış olacaktı. Beşiktaş maçından bu yana neredeyse idman bile yapmadan iğne ile maçlara çıkarak oynayan İcardi’den sonra şimdi dirseği çıkan Muslera da sakatlanmış oldu. Hani hep söylenir ya, atanınla tutanın iyi olacak diye. Galatasaray’da artık ikisi de sakat ve bu şekilde Bayern Münih deplasmanına gidilecek. Ne yalan söyleyeyim, futbolun her türlü sürprize açık bir oyun olduğunu kabul etmekle birlikte, bir sonraki maçın Bayern deplasmanı olduğunu bilmek insanı biraz canını sıkıyor…