Siyasi tarihte, siyaset biliminde, ulusların, devletlerin tarihinde önemli siyasal partiler vardır. Bunların bir kısmı kurucu parti olarak bilinirler, devleti kuran parti olarak anılırlar. Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi, Çin’de Çin Komünist Partisi, Sovyetler Birliği’nde Sovyetler Birliği Komünist Partisi, Hindistan’da Hindistan Ulusal Kongresi, Meksika’da Ulusal Devrimci Parti (sonradan Kurumsal Devrimci Parti adını aldı) böyle partilerdir. (Bu konuda kapsamlı bir çalışma için bkz, Dr. Ayşe Yarar, Tek Parti Yönetiminin Karşılaştırmalı Analizi: Türkiye ve Meksika, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2023). Kökleri, kuruluş süreçleri, ilkeleri ve hedefleri açısından aydınlanmacı, modernleşmeci, bağımsızlıkçı ve solcu olan bu partiler arasında, iktidarını aralıksız olarak sürdüren tek parti Çin Komünist Partisi’dir. 1 Temmuz 1921’de kurulan ve halkı örgütleyip, savaş verip, zafer kazanıp, devleti kurduktan sonra da iktidarını korumayı başaran partinin, üye sayısı 100 milyona yakındır. Partideki kurumların, komisyonların, çalışma gruplarının sayısı 130 binin üzerindedir. Bu yönüyle merkeziyetçi, katılımcı, tabandan örgütlü bir yapıdır. İster “Çin mucizesi” denilsin, ister “dünyanın fabrikası olarak” anılsın, Çin Halk Cumhuriyeti’nin ulaştığı noktada, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmayı başarmasında en büyük pay, Çin Komünist Partisi’nindir. Nüfus açısından, Hindistan’dan sonra dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Çin; siyasi ve iktisadi açıdan kendine has bir model geliştirmiştir. Bu da Çin Komünist Partisi’nin eseridir. “Çin’e özgü sosyalizm” denen model sayesinde, 1979 – 2013 yılları arasında, Çin’in ekonomisi yılda ortalama yüzde 9.5 büyümüştür. Çinli şirketlerin ilk 10, ilk 100, ilk 500 içinde ulaştığı noktadan Çin’in üretim, yatırım, ihracat, ithalat, istihdam, dış yardım kapasitesine, Çin’deki patent sayısından orta sınıflaşma hızına dek, elde edilen başarıların mimarı olan Çin Komünist Partisi’nin işleyişine, yönetim anlayışına, örgütlenme biçimine, organlarına, üye yapısına ilişkin dünyada yaygın bir merak oluşmuştur. Bu da doğaldır. Şöyle ki her ülkenin siyasal yapısı, rejimi, partiler sistemi, siyasi kültürü, o ülkenin tarihsel, siyasal, toplumsal, kültürel, coğrafi, iktisadi koşullarının ürünüdür. Her siyasal parti, ülkesindeki siyasal yapıyı ve kültürü besler ve onlardan beslenir. Toplumun beklentilerini karşıladığı sürece başarılı olur, iktidarını korur. Bunu yaparken, topluma öncülük etmek, toplumu ileriye doğru değiştirmek, dönüştürmek, ülkenin sorunlarını saptamak ve çözüm yolları üretmek, siyasi anlamda bir okul olmak gibi işlevleri, sorumlulukları da vardır partilerin. Bunları başaranlar ayakta kalır, toplumdan destek alırlar. Başaramayanlar giderek taban kaybeder, küçülür, sonra da tarihe karışırlar. Çin Komünist Partisi, 1978 yılından beri ekonomide reformları istikrarlı bir şekilde hayata geçiren ülkede, nüfusun yarısından fazlasını, 800 milyon yurttaşını yoksulluktan kurtaran bir modelin sahibidir. Ulaşımdan iletişime, sanayiden tarıma, bankacılıktan bilime dek her alanda, önemli başarılara imza atmıştır. Çok büyük bir nüfusun kırdan kente göçünü planlamış ve hayata geçirmiştir. Kentli, eğitimli, orta sınıf nüfus artarken, bu sanayi ve hizmet sektörlerinde üretime yansırken, tarımsal nüfusu ve üretimi de gözetmiştir Çin. Sonuç olarak Çin Komünist Partisi, yüzölçümü geniş, nüfusu kalabalık, sorunları çok olan bir ülkede, önemli bir başarıya imza atmıştır. Bu yönüyle, diğer kurucu partilerin de, kendi ülkelerinin koşullarına göre, çıkarmaları gereken önemli dersler vardır. Barış Doster  
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN