Lübnan’da Hizbullah mensuplarının kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı yaşanan patlamalarda, ilk belirlemelere göre 9 kişinin ölmesi, 200’ü ağır olmak üzere yaklaşık 3 bin kişinin yaralanması, bölgede zaten oldukça yüksek olan gerilimi daha da artırdı.
Hizbullah’a yönelik bu saldırının arkasında İsrail’in olduğunu herkes biliyor. İsrail de en büyük desteği ABD emperyalizminden alıyor. Bu yalın gerçek de biliniyor. ABD’nin de bölgede barışı, istikrarı, huzuru istemediği çok açık. Bunu en başta kendisi engelliyor. Bölgeye barışın gelmesi için çabalayan ülkeleri de durdurmaya çalışıyor.
Çağrı cihazlarının adeta bir bombaya, saldırı silahına dönüştürülmesiyle yapılan Lübnan’daki bu son saldırı, İsrail’in teknolojik kapasitesini, hem insan istihbaratı hem de teknik istihbarat konularındaki kabiliyetini gösterdi bir kez daha. İsrail; bir kez daha korku ve dehşet saldı. Sadece Hizbullah liderlerine, yöneticilerine değil, tüm bölgeye ve hatta dünyaya, istediğinde, istediği ülkede saldırı yapabileceğini, terör eylemi düzenleyebileceğini gösterdi. Üstelik bu son saldırıda kullandığı yöntem ve araçlar, Suriye’de, İran’da, Irak’ta, Lübnan’da, Filistin’de daha önceki saldırı ve cinayetlerinde kullandığı yöntem ve araçlardan çok farklı. Deyim yerindeyse, kimsenin aklına gelmeyen bir yöntem kullandı bu kez. Cebinde cep telefonu veya çağrı cihazı olan hiçbir İsrail karşıtı lider, artık kendini güvende hissetmeyecektir.
Şu da görüldü, dünyada İsrail’e karşı yükselen onca tepkiye rağmen, İsrail siyonizmi ve onun en büyük destekçisi olan ABD emperyalizmi, katliamda, barbarlıkta, soykırımda sınır tanımıyorlar. Filistin’de, Gazze’de İsrail vahşeti sürüyor. Buna karşılık Arap dünyası, İslam alemi, etkili, sonuç alıcı, caydırıcı bir şekilde durmuyor İsrail’in karşısında. Filistin’e yeterince destek vermiyor.
Bu aşamada akla hemen şu 2 soru geliyor:
İsrail; savaşın yayılması, bölgesel nitelik kazanması, Hizbullah ve İran’ı da içine çekmesi, bunun sonucunda ABD’nin sahada da İsrail’e destek vermesi için mi çabalıyor? Bu amaçla İran ve Hizbullah’ı tahrik mi ediyor?”
Yoksa İsrail; katliamlarına, barbarlıklarına aralıksız devam ederek, İran’da, Lübnan’da suikastlar düzenleyerek, korku ve şiddet salarak, hasımlarına karşı güç gösterisi mi yapıyor? Onları sindirmeye, İsrail’e saldırmaktan alıkoymaya mı çalışıyor?”
Şimdiye dek, Yemen’in orta kısımlarını elinde tutan Husiler dışında, açıktan İsrail’e karşı tavır alan; İsrail’e saldıran; açıklama yapmanın, İsrail vahşetini kınamanın ötesine geçen adımlar atan kimse çıkmadı. Türkiye, İsrail’le ticareti kesti. Bazı Arap ülkeleri İsrail’le ilişkilerini dondurdu. İran’ın İsrail saldırılarına karşı etkili bir misillemede bulunmadığı, güçlü bir karşılık veremediği görüldü. Birkaç Latin Amerika ülkesi, İsrail büyükelçisini persona non grata (istenmeyen adam) ilan ederek, ilişkilerini kesti.
Dünyanın şunu görmesi gerekiyor: Dünyada zaten yüksek olan ABD ve İsrail karşıtlığının daha da artması, ABD’nin İsrail’e verdiği sonsuz ve sınırsız desteği azaltmıyor. İsrail vahşetini de durdurmuyor.