İsrail’in Lübnan’da, iki ülke sınırına yakın bölgeleri işgale başlaması sonrası, İran füzelerle İsrail’i vurdu. İsrail’in bu işgal girişimi sonrasında ABD; hemen, İsrail’in yanında olduğunu, İran füzelerine karşı İsrail’e yardım edeceğini, İsrail’in İran’a vereceği karşılığın meşru müdafaa kapsamında, İsrail’in en doğal hakkı olduğunu açıkladı.
İsrail’in Filistin’den sonra Lübnan’a da saldırması, Hamas’tan sonra Hizbullah’la da çatışması, Hamas lideri İsmail Haniye’den sonra Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı da öldürmesi, bölgede zaten yüksek olan gerilimi daha da tırmandırdı. Olası gelişmeleri daha yüksek isabetle tahmin edebilmek için, mevcut durumu doğru tahlil etmekte yarar var.
İsrail; bütün saldırı, katliam ve barbarlıklarında, her zaman ABD emperyalizminin sonsuz, sınırsız desteğine sahip olmanın rahatlığını yaşıyor. ABD’yle birlikte İsrail’e destek vermede, Avrupa’nın üç büyük devleti, Almanya, Fransa ve İngiltere de ön sıradalar. İsrail’in bu saldırıları ve katliamlarına İslam aleminden (57 üyeli), Arap dünyasından (22 üyeli), güçlü, sonuç alıcı, caydırıcı bir tepki gelmiyor. Türkiye’nin tepkileri, İran’ın ve Yemen’deki Husilerin İsrail’e attıkları füzeler, konuyu uluslararası yargıya taşıyan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin bu adımı, İsrail’i durdurabilmiş değil. Bir kez daha belirtelim, siyonizm en büyük desteği emperyalizmden alıyor.
İran; İsrail’i vurduğu Fettah 1 füzelerine çok güveniyor, bu füzelerle çok övünüyor. İsrail’e füzeyle saldırmadan önce, ABD ve Rusya’ya haber verdiğini ve bu saldırının da meşru müdafaa hakkı kapsamında olduğunu belirten İran, İsrail’in karşılık vermesi durumunda, daha sert yanıt vereceğini vurguluyor sürekli. İran füzelerinin teknolojisi, menzili, hızı, etkisi bir yana, bu aşamada önemli olan, İran’ın İsrail’i vuracak cesareti ve askeri kabiliyeti olduğunu hem İran kamuoyuna hem dünyaya göstermek istemesidir. İran eğer bu tepkiyi vermeseydi, hem iç siyasette hem de dış siyasette, İran’ın “Direniş Ekseni” olarak tanımladığı ülkeler ve aktörler nezdinde, İslam aleminde, Arap ülkelerinde ve dünyada rejimin gücü, itibarı, meşruiyeti, etkisi, caydırıcılığı çok sorgulanırdı. Özellikle de Haniye ve Nasrallah’ın İsrail tarafından öldürülmesinden sonra İran; bu adımı atmak zorunda hissetti kendini.
İran’ın bu son füze saldırısı, önceki gibi sınırlı, dar kapsamlı, etkisiz, sonuç almaktan uzak mı, değil mi? Bu konuda taraflardan gelen açıklamalar çok farklı. İran; İsrail askeri hedeflerini vurmada çok başarılı olduğunu söylüyor. İsrail ise sadece iki kişinin yaralandığını açıkladı.
İsrail; İran’ı daha sert tepki vermeye zorluyor, bu yönde tahrik ediyor ki, savaş bölgesel bir hal alsın, ABD ve Avrupalı müttefikleri de İran’la savaşan İsrail’e şimdikinden daha fazla, askeri güçlerini de cepheye yollayarak destek versin. İran ise İsrail’in bu kışkırtmasına, tahrikine karşı temkinli, tedbirli, ihtiyatlı, soğukkanlı davranıyor. Savaşın yayılmasını istemiyor. İran’ın siyasal, toplumsal yapısı, ekonomik gücü, Irak ve Suriye’nin mevcut durumu dikkate alındığında, bu ülkelerin, İsrail’e karşı tüm bölgeye yayılan bir savaş istememelerinin nedeni daha iyi anlaşılıyor.
Barış Doster