Ortadoğu'da tarihi günler yaşanıyor. Geçtiğimiz salı günü İsrail, önce Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Hizbullah’ın üst düzey liderlerinden ve Hizbullah’ın Kasım Süleymani’si olarak adlandırılan Fuad Şükür’ü insansız hava aracıyla düzenlediği saldırıda öldürdü. Ardından çarşamba günü İran’ın yeni seçilen Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın yemin töreni vardı. Bu yemin törenine dünyadan çeşitli düzeyde temsilciler katılmıştı. Ayrıca Hizbullah, İslami Cihat ve Hamas temsilcileri ve liderleri de bu yemin törenine iştirak etmişti. Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye bu katılımcılardan birisiydi. Haniye, çarşamba günü hem yemin törenine katıldı hem İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ile görüştü hem de dini lider Ali Hamaney ile bir araya geldi. Bütün görüşmelerde temel konu Gazze meselesi, Filistin’in geleceği ve Filistin devletinin kurulmasıydı.
Çarşamba günü gece saat 2’de İsmail Haniye’nin kaldığı ve devrim muhafızlarına ait olan konukevine İsrail tarafından düzenlenen hava saldırısı sonucu İsmail Haniye ve koruması hayatını kaybetti. Şu ana kadar İran saldırının şekli hakkında resmi bir açıklama yapmadı. Dolayısıyla, medyada dolaşan en kuvvetli iddialardan bir tanesi İran dışından ateşlenen güdümlü bir füzenin İsmail Haniye’nin kaldığı daireyi vurması olmuştur. Ancak İran makamları bu iddiayı teyit etmediler. İran makamları ısrarla saldırının bir hava aracıyla yapıldığını söylüyor. Bu noktada binadaki hasarın durumu göz önüne alındığında bu saldırının kamikaze drone ile yapıldığı kuvvetle muhtemel. Askeri uzmanlar seyir füzesiyle yapılacak bir saldırının sadece o daireyi değil binanın büyük bir bölümüne zarar vereceğini söylüyorlar. Oysa yayınlanan fotoğrafta binanın sadece Haniye’nin kaldığı dairenin zarar gördüğü görülmektedir. Öyle ki yan odada kalan İslami Cihat lideri Ziyad el-Nakhalah, İsrail’in ölüm listesinde yer almasına rağmen yara almadan kurtuluyor. Böyle sınırlı bir etki gösterebilecek tek vasıta da kamikaze drone gibi gözüküyor.
Fakat perşembe günü The New York Times gazetesinde yayınlanan bir makale tüm komplo teorilerini çöpe atacak nitelikteydi. Yazarların iddiasına göre İsmail Haniye, füze veya drone ile değil iki ay önce misafirhaneye yerleştirilen ve olay günü uzaktan patlatılan bir bomba ile hayatını kaybetti. İsmail Haniye, Tahran'ı ziyaret ettiğinde birkaç kez bu misafirhanede kalmıştı. Anlaşılan, İsrail de bu ziyaretleri takip ederek kendine bir olası saldırı takvimi çıkardı. Bu saldırı takvimi gayet açıktı: Haniye, Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığı yemini için mutlaka gelecekti ve beklenildiği gibi oldu Haniye geldi. Yan odasında İslami Cihat’ın lideri var ama ona dokunmuyorlar çünkü onun geleceğini bilmiyorlar ve hazırlıklarını aylar önce Haniye için yapıyorlar. 4 Aralık 2023 tarihinde İsrail’in iç istihbarat servisi Şin-Bet’in şefi Ronen Bar, Hamas liderlerini dünyanın neresinde olursa olsun İsrail’in öldürme kararlılığında olduğunu, yıllar sürse de bunu yapacaklarını söyleyerek aslında İsmail Haniye’nin ölüm emrini de vermiş oluyordu.
Açıkça, Haniye suikastı İran’ın güvenlik ve istihbarat zaafının neden olduğu bir suikasttı. Zira İsrail’in öldürmek için peşinde olduğu ve bunu 4 Aralık'ta deklare etmesine rağmen birkaç defa aynı yerde kalmasına göz yumması büyük bir güvenlik zaafıdır. İsmail Haniye gibi sürekli tehdit altında olan birisi sürekli yeni adresler arasında dolaştırılır. Kalınan bir yerde asla bir daha kalınmaz. Lakin görüldüğü üzere İran güvenlik açısından ya zaaf içinde ya da kendisinden çok emin, kendisine güveniyor. Muhtemelen aşırı güvenin getirmiş olduğu bir güvenlik zafiyeti vardı.
Bu bağlamda, İran, neden bu saldırıyla ilgili bir karartma uyguluyor? Neden sağlıklı bir bilgi akışı sağlamıyor? Saatler ve günler geçmesine rağmen neden resmi bir açıklama yapmıyor? Neden saldırının hangi vasıta ile yapıldığını bir türlü kamuoyuna açıklamıyor? İran, İsmail Haniye’nin cenaze törenini düzenlemesine rağmen saldırının arka planını halen resmi olarak açıklamadı, tıpkı aylar önce bir helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı Reisi olayında olduğu gibi. Helikopter kazasıyla ilgili günlerce İran’dan sağlıklı bir bilgi akışı sağlanamamıştı. Maalesef, İran bu tip hadiseleri bir zayıflık işareti olarak görüyor ve bunun dünya kamuoyuyla paylaşılmasını engelliyor. Özellikle, İsmail Haniye meselesindeki karartma, perdeleme, örtme veya sansür, ne derseniz deyin bu strateji tamamen İsrail’in ekmeğine yağ sürmektir. Zira yaratılan gizem İsrail’i daha güçlü göstermekten başka hiçbir şeye yaramamaktadır. Zaten İsrail tarafından herhangi bir resmi açıklama da yok. Bunun üzerine bir de İran’ın bu tip bir gizem yaratması işleri daha da zorlaştırmaktadır.
Bölge daha İsmail Haniye suikastının şokunu atlatamamışken, perşembe günü İsrail ordusu, Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el Kassam Tugaylarının lideri Muhammed Deif’in 13 Temmuz’da Gazze’de öldürüldüğünü duyurdu. Ancak Hamas, yaptığı açıklamada İsrail’in iddialarının asılsız olduğunu, Muhammed Deif’in hayatta olduğunu duyurdu. Şimdi ne İsrail’in iddiasını ne de Hamas'ın yanıtını bağımsız olarak teyit etme imkânı yok. Dolayısıyla, Muhammed Deif, sağ mı, ölü mü henüz belli değil. Sahadan bu tip haberler gelmeye devam edecek. Lakin bir gerçek var ki o da İsrail’in ölüm listesinde şu anda birinci sırada Yahya Sinwar var. İkinci sırada Hasan Nasrallah ve üçüncü sırada ise Abdülmelik el-Husi var.
Perşembe günü Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Fuad Şükür'ün cenaze töreni vesilesiyle taraftarlarına seslendi. “Biz şehadet ile ortağız” diyen Nasrallah, Hamas ile “hem zaferde hem de savaşta ortak” olduklarına işaret etti. Nasrallah, Majdel Şems hadisesinin tamamıyla Hizbullah’a atılan bir iftira olduğunu ve bazı çirkin Arap medyasının da bu iftiralara çanak tuttuğunu söyledi. Bunun yanında, Nasrallah, “Biz, Filistin’i savunmanın ve mukaddesatımızı savunmanın bedelini ödüyoruz. Bu bedeli kabul ediyoruz çünkü biz bu savaşa imanla girdik” dedi. Ayrıca "düşman mazlumların intikamını beklesin" uyarısında bulundu ve Fuad Şükür’ün intikamını ayrı alacaklarını ve gündelik saldırılardan çok farklı olacağını ve düşmana sahada dersini vereceklerini söyledi.
İsmail Haniye’nin öldürülmesinin hemen ardından dini lider Ali Hamaney tüm direniş eksenine mensup örgütlere İsmail Haniye’nin intikamının alınması talimatını verdi. Bunun yanında, İran güçlerine de İsrail’e doğrudan saldırmaları emrini verdi. Ancak Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın perşembe günü yaptığı konuşmasının satır aralarında İsmail Haniye’nin intikamının alınacağı yönünde herhangi bir ifade yok, sadece Fuad Şükür’ün intikamı konusunda sert açıklamalar yapıldı. Şii örgütler, İsrail’den İsmail Haniye’yi öldürdüğü için mi intikam alacaklar yoksa İsrail’in bu suikast ile İran’ı uluslararası camiada küçük düşürdüğü için mi intikamın alacaklar? Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Sanki direniş ekseninin İran’ın küçük düşürülmesinin intikamının alınması arayışı içerisinde oldukları gibi bir izlenim ortaya çıkmaya başladı. Zira Sünni bir örgütün lideri Şii bir ülkede Siyonistler tarafından öldürüyorsa bu sadece İsrail’e hizmet etmez, aynı zamanda da yeniden Şii-Sünni anlaşmazlığını ortaya çıkarır ki İran, Hamas ile Hizbullah arasındaki bu mezhepsel farklılığı aşma adına çok çaba sarf eden ülkelerin başında gelmiştir.
Kaldı ki Filistinli gruplar arasında da Hamas’a veya Hizbullah’a farklı mesafeden bakan gruplar bulunmaktadır. Geçtiğimiz haftalarda Çin, 14 Filistinli grubu Beijing’de bir araya getirerek geçici ulusal birlik hükümeti kurmaları yönünde anlaşmalarını sağlamıştı. Özellikle El Fetih ve Hamas arasındaki kimi anlaşmazlıkların ortadan kaldırılarak birlikte hareket etme kararı almaları ve bunu imzaya bağlamaları dikkat çekici gelişmelerdi. İsrail'in son birkaç günde attığı adımlar hem Çin’in başlatmış olduğu Filistin sorununa yönelik yeni süreci hem de öteki ülkelerin barış ve ateşkes planlarını, hatta yürütülmekte olan ateşkes müzakerelerini açıkça baltalamıştır. Kuşkusuz Netanyahu'nun ABD ziyaretinden sonra hızlı bir şekilde suikastların gerçekleşmesi meselenin Washington’da planlanıp onaylandığının açık bir göstergesidir. Netanyahu’nun Kongre kürsüsünde yeni bir Ortadoğu vizyonundan bahsederek Ortadoğu’da NATO benzeri bir örgütün kurulması için ABD’ye çağrıda bulunması ve bu örgütü "İbrahim İttifakı" olarak adlandırması aslında Gazze ve Filistin meselesinin geri planında yatan esas amacı bize göstermesi açısından önemlidir. İsrail, ABD’nin Yeni Ortadoğu Projesi için taşeronluk yapmaktadır. Hatırlanacağı üzere 2006 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, yeni Ortadoğu fikrini Tel Aviv'den duyurmuştu.
Sonuç olarak "İsmail Haniye suikastı Hamas’a ne kadar zarar verir?" sorusuna verilebilecek cevap aslında Hamas’ın yakın tarihinde saklı. Hamas, İsmail Haniye'den önceki iki lideri Şeyh Ahmet Yasin ve Abdülaziz Rantisi’yi İsrail suikastlarında kaybetmiştir. Her iki suikasttan da Hamas güçlenerek çıkmıştır. Dolayısıyla bugün Hamas kurumsallaşmış bir yapıdır ve lidere bağımlı bir örgüt değildir. Hamas'ta kolektif liderlik geçerlidir. Bu bağlamda siyasi büro ana yönetim yapısıdır. Şu anda İsmail Haniye’nin yerine kısa bir süre Hamas'ın liderliğini de yapmış olan Katar'da yaşayan Halit Meşal’in adı geçiyor.