Dünya siyasetinden bahsederken en çok kullanılan kavramları sıralamak istersek, akla ilk gelenler Birinci ve İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş, ticaret savaşları, yaptırımlar ve tecrit olur. Bunların ortak özelliği Batı’nın uluslararası ilişkilere hediye ettiği kavramlar olmalarıdır. ABD’nin gücünü kaybettiği ve çok kutupluluk sürecinin hızlandığı dönemde çatışmalar, hatta Üçüncü Dünya Savaşı gündeme geldi.

Üzerinde yaşadığımız gezegenin de ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğu bu dönemde, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, 2013 yılında önemli bir kavram ortaya attı; daha doğrusu önemli bir çağrı yaptı: İnsanlığın ortak kader topluluğunu oluşturmak.

Sadece Çin halkının değil, dünya halklarının ortak çıkarlarına odaklanan, insanlığın geleceği ve kaderiyle ilgili önemli konular hakkında derin öneriler içeren bu çağrı bugün de önemini koruyor. Çin lideri son yeni yıl mesajında da Çin’in diplomatik çalışmalarının ana çizgisi olan bu kavramı dünyadaki değişimler karşısında bir öneri olarak sundu.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi de kısa süre önce İki Toplantı ile ilgili basın toplantısında insanlığın ortak kader topluluğu kavramının Cumhurbaşkanı Xi’nin tarihin genel eğilimini kavradığını ve günümüz dünyasında ön saflarda durduğunu gösterdiğini söyledi.

Bakan Wang, kavramı açıklarken, ortak kader topluluğu oluşturmak için tüm insanların birlikte çalışması, tüm ülkelerin farklılıkları aşması, insanlık için yaşanabilir tek gezegene ortaklaşa bakması ve ortaklaşa küresel bir ortak kader köyü inşa etmesi gerektiğini vurguladı.

ENTERNASYONALİST DUYGULAR

Çinli bakan bu kavramın Çin medeniyetinin görkemli geleneğini yansıtmakla kalmadığını, aynı zamanda Çin Komünist Partisi’nin enternasyonalist duygularını da gösterdiğini ifade etti.

Engelleri ve çatışmaları geniş bir zihinle aşmak ve insanlığın kaderine geniş duygularla sahip çıkmak gerekiyor. Çinli yetkililer dostluk ve iş birliğinin uygulayıcısı olarak medeniyetlerin karşılıklı öğrenilmesinin destekçisi ve ortak kader topluluğu oluşturmanın katılımcısı olmak ve dünya için daha iyi bir ortak gelecek yaratmak için tüm ülkelerle birlikte çalışmaya hazır olduklarını açıkladı. Bu, aynı zamanda Çin’in nasıl bir dünya insan etmek istediği sorusunun da cevabıdır.

Çin liderinin ortaya attığı önerilerinin amacının, kalıcı bir barışın, evrensel güvenliğin, ortak refahın, açıklığın ve hoşgörünün, temiz ve güzel bir dünyanın inşasını teşvik etmek ve insanların daha iyi bir yaşam özlemini gerçeğe dönüştürmek olduğu birçok platformda vurgulandı.

Ortak kader topluluğu oluşturmak, bir sistemi diğeriyle değiştirmek, ya da bir uygarlığı başka bir uygarlıkla değiştirmek değildir. Farklı sosyal sistemlere, farklı ideolojilere, farklı tarih ve kültüre ve farklı gelişim düzeylerine sahip ülkelerin birlikte daha iyi bir dünya inşa etmek için çalışmalarının en büyük ortak bölenidir. Eşgüdüm ve işbirliğine dayalı çok taraflılık kavramı, küresel sorunlara karşı en iyi çözümdür.

Yine Cumhurbaşkanı Xi’nin önerdiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne olduğu gibi giderek daha çok ülke böyle bir topluluk için bir araya gelecek. Wang Yi’nin dediği gibi, “Tarih, yalnızca ‘herkes’ düşünülerek gerçekten bir olabileceğimizi kanıtladı”. Bir insan kaderi topluluğu için birlikte çalışmak, bu dünyayı tüm ülkelerin dünyası ve geleceği tüm insanların geleceği haline getirecektir.

BM MERKEZLİ SİSTEM

Ülkeler aralarındaki güç ve gelişme farklılıklarına rağmen uluslararası toplumun eşit üyeleridir ve bölgesel ve uluslararası ilişkilere eşit düzeyde katılma hakkına sahiptirler. Mevcut durumda merkezinde Birleşmiş Milletler’in bulunduğu uluslararası sistem insani ilerlemenin önemli bir garantisidir. Tüm ülkeler, BM’nin amaç ve ilkelerine ortaklaşa uymalı ve küresel yönetişim sisteminin daha adil ve makul bir yönde gelişmesini teşvik etmelidir.

Çin, uluslararası ilişkilerde kazan-kazan iş birliğine bağlı kalmayı, kapsayıcı ekonomik küreselleşmeyi savunurken tek taraflılığa ve korumacılığa karşı çıkıyor. Ticaretin ve yatırımın serbestleştirilmesini ve kolaylaştırılmasını küresel endüstriyel tedarik zincirinin istikrarının ve sorunsuz akışının sürdürülmesini, yapısal sorunların çözümünü teşvik ediyor. İnsanlığın barışı ve kalkınması da buradan geçiyor.