Son balon/hikâye özetle şu: Amerika Türkiye’ye bir teklifte bulunmuş ve demiş ki, "Tamam S-400’lerin Türkiye topraklarından derhal çıkarılması ısrarımdan vazgeçeyim, buna karşılık bu hava savunma sistemleri İncirlik Üssü’ne götürülsün ve orada Amerikan askeri personelinin kontrolüne bırakılsın." Türkiye bu öneriyi kabule yakınmış ve bu sayede de F-35 programına geri dönebilecekmiş. Yani F-35 alabilecekmişiz.

Bu önerileri Türkiye’nin kabul etmesinin hiçbir şekilde mümkün olmadığı ortada. Ancak yine de S-400’lerle ilgili olarak bir tartışma ortamı yaratıp bunu canlı tutmaya gayret edenler ortalıkta epeyce aktif. "Türkiye böyle bir öneriyi neden kabul edemez" tezinin temeli şuna dayanıyor: Öncelikle bizim bu hava savunma sistemlerini kullanacağımız ülkelerin başında Yunanistan geliyor. Buna teorik olarak Kıbrıs Rumları da eklenebilir; ancak onların hava gücü olmadığı için böyle bir ihtimal şimdilik söz konusu değil. Ancak Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Baf (Pafos) şehrindeki Andreas Papandreu hava üssüne Yunan uçakları konuşlandırılır ve Türkiye onları havalanmadan önce imha edemezse veya birkaçı kalır ve havalanırsa o zaman Rumlara (aslında Yunanistan) karşı da bu sistemlerin kullanılması söz konusu olabilir. F-35’ler de aynı şekilde Yunanistan/Rumlar ve PKK/PYD’ye karşı kullanılacaktır ilk etapta…

Sorun şu ki, biz S-400’leri İncirlik’e teslim ettiğimiz zaman hem bu füzelerin hem de alacağımız F-35’lerin Yunanistan/Rumlar ve PKK/PYD’ye karşı kullanılması riske girecektir. S-400 hava savunma sistemleri İncirlik’ten Amerikan personelinin elinden zorla alınıp hemen harbe hazır hale getirilip kullanılamazsa –ki kullanılamama ihtimali yüksek– kendi ayağımıza kurşun sıkmış olacağız. Alacağımız F-35’ler elektronik sistemleri dolayısıyla tamamen Amerika’ya tabi olacağı için onlarla ilgili kararı o andaki ABD yönetimi verecektir. Ve bu sadece Yunanistan/Rumlara karşı değil örneğin PKK/PYD hedefleri için de geçerli senaryodur. O zaman şu soruyu sormamız lazım: Eğer bu uçakları ilk etapta Yunanistan/Rumlar ve hatta PKK/PYD’ye karşı kullanmamız zor veya imkânsız olabilecekse, o zaman niye alıyoruz? Göçmen kuşlara ülkemiz hava sahasındaki seyahatlerinde eskortluk yaptırtmak için mi?

Kaldı ki, böyle bir ahlaksız önerinin başka sorunları da var. Örneğin Rusya’dan alınan bu sistemlerin Moskova’dan habersiz/bağımsız bir şekilde üçüncü ülkelere devri mümkün olamaz. Ukrayna savaşının başlarında aklı evvel (!) Amerikalı diplomatlar ile onların yol arkadaşı bazı Türk diplomatlar bunların Ukrayna’ya verilmesi laflarını eveleyip gevelediler; ama bunun siyaseten ve hukuken mümkün olmadığı ortadaydı. Rusya’ya rağmen böyle işe girişecek olursak, kuzey komşumuz ile on milyarlarca dolarlık dış ticaretimizden nükleer reaktöre kadar bütün işbirliğimizi neyin karşılığında sıfırlamış olacağız?

İsrail’in Hizbullah’ın kablosuz internet ile kullandığı çağrı cihazları ve telsizleri bir tür uzaktan kumanda yöntemiyle patlatmasından sonra başta silah sistemleri olmak üzere yüksek teknoloji ürünü her şeyi Amerika’dan ve/veya Kolektif Batı’dan almanın doğru olup olmadığı gibi kocaman bir soruyu önümüze getirdi. Örneğin bu hadiseden sonra Mısır’ın savaş uçağı tedariki konusunda Çin’e yöneldiği ve F-35’lerin Çin modeli olarak kabul edilen uçakları almak istediğine dair haberler bunu gösteriyor. Açıkçası Mısır Amerika’dan alacağı F-16 uçaklarını günün birinde mecbur kaldığında İsrail’e karşı kullanamayabilir. Bizdeki F-16’ların yazılımlarını yapabilmek için vaktiyle Türkiye’nin onlarca yıl nasıl uğraştığını bilenler biliyor. Türkiye’nin yapması gereken bir yandan KAAN’ın envantere alınması sürecine ağırlık vermek, bir yandan da eğer mutlaka bir ara uçağa ihtiyacımız varsa Rusya ve Çin ile bunu müzakere etmek olmalıdır.

Öte yandan F-35 almak/aldırmak konusuna neden saplanıp kaldık, bunu da anlamak mümkün değil. Bunu bir lobi olarak yapan ve belki de bundan ekmek yiyenler dışında Kolektif Batı’dan başka kıble tanımayanlar Amerika-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi için bunun yapılmasını öneriyor olabilirler. Fakat Amerikan devlet kurumlarının bile kritik eksiklerini ve hatalı yanlarını saymakla bitiremediği bu uçakları tabir caizse Türkiye’ye kakalayarak bu işin savunulması akıllıca bir işe benzemiyor. Örneğin Kongre’de sigaya çekilen ABD Savunma Bakanı bu uçakların sadece yüzde 29'unun operasyonlara uygun şekilde uçabildiğini itiraf etmek zorunda kalmıştı. İngiltere de bunların pek çoğundan şikayetçi ve hurda olarak değerlendirdiği için kendi 6. nesil uçağını dizayn etmeye başladı.

Özetle söylemek gerekirse, S-400 krizi ve Amerikan derin devletinin kibirli tavrı sebebiyle F-35’lerden adeta Allah’ın lütfu olarak kurtulduk. Buna geri dönüş için çok istekli görünmek güven erozyonuna sebep olur. BRICS’e katılsak bile kimse bizi ciddiye almaz. Evet, çok kutuplu dünyada çok taraflı ve dengeli bir dış politika Türkiye için en doğru seçenektir ama böyle bir tartışma, hele hele böyle uzlaşma (!) denge değil tam bir dengesizlik olur. Aman dikkat!