Vehbi’nin kerrakesi on sekizinci yüzyılda ortaya çıkmış bir tabir. İlmiye sınıfından şair Sümbülzade Vehbi Efendi’nin bir gün aceleyle cübbe yerine kadın feracesine benzer bir kıyafetle dolaşması üzerine özellikle esnaf tarafından ‘şimdi anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi’ şeklinde meselenin iç yüzünün ortaya çıktığı anlamında kullanılan bir deyim.

Çiçeği burnunda NATO Genel Sekreteri Eski Hollanda Başbakanı Mark Rutte kendi hükümetinin tahsis ettiği bir özel uçakla Trump’la görüşmeye gitmişti. Başına bir iş gelmeden Amerikan başkanlığı koltuğuna oturmaya hazırlanan Trump’la görüşmek istemesi gayet normal; çünkü Trump 20 Ocak tarihinden itibaren NATO’nun lider ülkesi Amerika’nın direksiyonuna geçecek. Ardından Ankara’ya gelmesi çok mutat görünmese de fazlaca istisnai bir gelişme değil. Sonuçta Türkiye NATO’nun ikinci büyük silahlı kuvvetlerine sahip ve güvenilir bir müttefik. Üstelik, eğer görüşülecek en önemli konulardan birisi Ukrayna savaşı ise – ki öyle olmalı – Türkiye bu konuda özel bir duruma sahip. NATO üyesi olup da Moskova ile ilişkilerini geliştirerek sürdüren tek ülke.

Batılı devletlerin Rusya yaptırımlarına katılmamış; hava sahasını Rusya’ya kapatmamış ve Moskova ile siyasi diyaloğunu devam ettiren bir devlet. Ukrayna savaşında Trump’ın seçimler boyunca ifade ettiği gibi bir barış süreci söz konusu olacaksa Türkiye’ye bir takım arabulucu roller düşebilir. Savaşın başlamasından iki ay sonra 2022 yılının nisan ayında Ankara’nın arabuluculuğu ile İstanbul’da yapılan müzakereler sonucunda kapsamlı bir barışa ulaşılmış ve hatta taraflar bu antlaşmaya paraf atmışlardı. Eğer o zamanki İngiltere Başbakanı Boris Johnson Amerika Başkanı Biden’ın da destek ve teşvikiyle hemen uçağa atlayarak Kiev’e gidip orada Zelenski’yi anlaşmayı yırtıp atmaya ve savaşa devam etmeye mecbur etmeseydi büyük çoğunluğu Ukraynalılardan oluşan yüzbinlerce insan ölmeyecekti.

Yunanistan'a gitmek ne anlama geliyor?  

Şimdilerde başlayacak bir barış sürecine Türkiye kolaylaştırıcı ve hatta arabulucu olarak katkıda bulunabilir. Dolayısıyla NATO Genel Sekreteri’nin Amerika’dan sonra Türkiye’ye gelmesi anlaşılır bir şey; ama Ankara’dan sonra Atina’ya gitmesine ne demek lazım? Yunanistan NATO’nun öncelikli ülkelerinden birisi değil. Ukrayna savaşının başlamasından itibaren Kıbrıs Rum Kesimi’yle birlikte Moskova ile köprüleri attı. Bütün Batılı yaptırımlara dahil oldular; hava sahalarını Rus sivil uçaklarına kapattılar ve Rumlar Rus savaş gemilerine Doğu Akdeniz’de verdikleri lojistik desteği sonlandırdılar. Her ikisi de Rusya’nın düşman ülkeler kategorisinde yer alıyorlar. 

Dolayısıyla Ukrayna konusunda Yunanistan ve Rumların yapacağı bir şey yok. Eğer Trump ve Batı dünyası Ukrayna’da savaşı daha da tırmandırma yönünde yeni bir aşamaya geçecek olsalar Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yapabileceği bir şey yok ve olamaz; ama Türkiye’nin olur. Bizim Rusya’ya karşı savaş kışkırtıcısı bir politikaya yönelmemiz fevkalade yanlış olur; ama Kolektif Batı böyle bir politikaya geçmek istese ve NATO Genel Sekreteri bunları görüşmek üzere Ankara’ya gelmiş olsa yine anlaşılır bir şey. Yunanistan ve Kıbrıs Rumları ise bu konularda zaten Kolektif Batı’nın tam kadro emrindeler ve askeri olarak kıymeti harbiyeleri sınırlı.

Konu Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin NATO'ya alınması olmasın? 

Kıbrıs Rum Kesimi’nde çıkan gazeteler (https://x.com/hasanunal1920/status/1861118939381539252) 30 Ekim tarihinde yaklaşık 27 yıl aradan sonra ilk defa Beyaz Saray’da ağırlanan Rum lider Hristodulidis’in Biden’a Rumların NATO’ya alınmaları için bir plan sunduğunu yazıyorlar. Türkiye’nin onayı alınmadan bu mümkün değil: Anlaşılan o ki, Türkiye’ye AB havucu sunulması planlanıyor. ‘Siz Avrupa’ya aitsiniz; bugüne kadar iki taraftan da kaynaklanan birtakım hatalar yapıldı ama artık sizin AB sürecinizi yeniden başlatalım vs.’ denilmesi planlanıyor. Belki de zaten denilmiş. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Atina ziyareti, öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’in bir araya gelmeleri, pozitif gündem oluşturma çabaları vs. hepsi acaba bu konuyla doğrudan alakalı mıydı?

Normalde Batı dünyası açısından Rumların NATO’ya girmelerine gerek yok; çünkü Kıbrıs adasını özellikle İngiliz üsleri üzerinden istedikleri gibi kullanabiliyorlar. Son zamanlarda buna Rumların kendi üsleri de eklendi. Mesele Rumları Türkiye’ye karşı korumak için NATO’ya almak. Buna izin vermek korkunç bir hata olur ve eminim ki, Ankara buna izin vermez/vermeyecektir. İlk talep Rumların ve Batı dünyasının KKTC’yi tanıması olmalıdır. Hatta Türkiye’nin de mevcut müktesebat bir kenara itilerek hızlandırılmış bir biçimde AB’ye alınması söz konusu edilebilir/edilmelidir. Aksi takdirde, ‘siz şimdiden Rumların üyeliğine onay verin, sizin üyeliğinize ve KKTC konusuna bilahare bakarız’ anlamına gelecek tezgahlar psikolojik harekat mantığıyla yıllar önce yapıldığı gibi yeniden medyada servis edilir ve KKTC’nin sonunu getirecek bir sürece onay verilirse çok yazık olur. Şimdilik bu kadar söyleyelim.

 Hasan Ünal