Çarşamba günü  başlayan NATO Washington Zirvesi Ukrayna Zirvesi'yle sona erdi. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Astana Zirvesi'nin hemen ardından Washington’da toplanan NATO Zirvesi adeta ŞİÖ’de verilen mesajlara yanıt verircesine kararlar aldı. NATO zirvesinin ana gündemini 2022 ve 2023 yıllarındaki zirvelerde olduğu gibi yine Ukrayna Savaşı oluşturdu. Ayrıca, savunma alanında derinleşme ve caydırıcılığın artırılması konuları üzerinde duruldu. NATO’nun siber alandan çatışma alanlarına kadar her alanda  savunma yeteneklerinin geliştirilmesi bu zirvenin baş gündem maddesi oldu.

Bunun yanında ABD, NATO’yu küresel etkisi olan bir örgüt haline getirme arayışı bu zirvede de kendisini gösterdi. Bu açıdan da NATO ile Asya-Pasifik arasındaki özel ilişkiler kapsamında Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda bu yıl da zirveye davet edildi. İttifak dışı ortaklar olarak tanımlanan bu ülkelerin zirveye katılımları artık olağan bir durum olarak bir NATO etkinliği hale geldi. 

Özellikle, Japonya, bu süreçte en fazla dikkat çeken ülke. Zira NATO, Japonya’ya bir irtibat ofisi kurmak istiyor. Çin,  Japonya’yı  NATO’yu Asya-Pasifik bölgesine taşımakla suçluyor. Özellikle Washington zirvesinde alınan kararlarda müttefiklerin kendi savunma üretimlerini artırmalarının tavsiye edilmesi ve bunun Asya Pasifik bölgesinde yeni bir silahlanma yarışını da başlatacak olmasından dolayı Beijing yönetimi endişeli.

NATO’nun  75.yıldönümünün de  kutlandığı bu toplantıda hem geçmiş 75 yılın bir muhasebesi yapıldı hem de gelecek için bir yol haritası belirlendi.  NATO Konseyi toplantısının ardından NATO Washington bildirisi yayınlandı. “Müttefik topraklarının her bir karışını savunma taahhüdümüz kesindir” diye söze başlayan Washington bildirisi, Hint-Pasifik bölgesindeki gelişmelerin Avrupa-Atlantik güvenliğini doğrudan etkilediği belirtildi. Bildiride NATO'nun caydırma ve savunma, kriz önleme ve yönetimi ve işbirlikçi güvenlik olmak üzere üç temel görevini yerine getirmek için, 360 derecelik bir yaklaşıma dayalı olarak, her yönden gelen tüm tehditlere karşı  kolektif savunma sağlamaya devam edeceği vurgulandı.

Bildirinin 3. maddesi Rusya’nın Ukrayna’yı işgali  ele alıyor ancak aynı maddede terörizm de kınanıyor. Bir nevi iki ayrı başlık bir paragrafta ele alınarak Rusya bir şekilde terörizmle özdeşleştirilmeye çalışılmış. NATO;  “terörizm, her türlü biçimi ve tezahürüyle, vatandaşlarımızın güvenliğine ve uluslararası barış ve refaha yönelik en doğrudan asimetrik tehdittir. Karşı karşıya olduğumuz tehditler küresel ve birbiriyle bağlantılıdır” derken yıllarca Türkiye’nin terörizmle ilgili feryatlarına kulakları tıkamıştır.

NATO’nun Çin’e karşı söylemini sertleştiriyor

NATO Washington bildirisinde Çin'e ilişkin NATO'nun geçmişteki söylemlerinin daha da güçlendirildiği, tonunun daha da sertleştiği görülmektedir: Bildiride; 

·  Çin'in Rusya'nın Ukrayna'daki savaşında "kesin bir kolaylaştırıcı" olduğu ve Pekin'in Avrupa-Atlantik güvenliğine sistemsel tehditler oluşturmaya devam ettiği belirtildi.

·   Çin'in Rusya'nın savaş çabalarına verdiği tüm maddi ve siyasi desteği durdurması istendi.

·   İran ve Kuzey Kore'yi Moskova'ya doğrudan askeri destek sağlayarak Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını körüklemekle suçlandı.

·   Çin'in uzay yeteneklerine ilişkin endişeler dile getirilirken, nükleer cephaneliğinin hızla genişlemesine değinildi ve Beijing'in stratejik risk azaltma görüşmelerine katılması çağrısı yapıldı. 

Hepsinden önemlisi NATO bildirisinde “NATO’yu bölmeye yönelik zorlayıcı taktiklerine ve çabalarına karşı koruma sağlıyoruz” diyerek bazı Avrupa ülkelerinin Çin ve Rusya  ile olan yakın ilişkilerine işaret ediliyor. Bu ülkeler arasında Macaristan var, Fransa var, Almanya var, İspanya var ve Türkiye var. Aslında,  AB üyesi bütün ülkelerin Çin ile çok yakın ticari ilişkileri var ve bu da sır değil ama birileri bu kazan-kazan esasına dayalı ticari ilişkilerden korkuyor.

NATO, Çin’i kurallara dayalı düzeni değiştirmeye çalışması nedeniyle suçluyor. Oysa, İsrail, 7 Ekimden beri Gazze halkına hiçbir uluslararası düzeni ve hukuku tanımadan katliam yapıyor. Açıkça İsrail kurallara dayalı uluslararası sistemle dalga geçiyor fakat NATO İsrail’i değil Çin’i suçluyor. Maalesef, NATO Washington zirvesinde Gazze meselesinin üzerinde dahi durulmadı. Varsa yoksa Ukrayna, Rusya ve Çin…

Çin’in de sabrının bir sınırı var: Beijing, her fırsatta NATO’nun Çin’i tehdit olarak göstermesini eleştirerek modası geçmiş Soğuk Savaş zihniyetini, sıfır fayda sağlayan oyunları ve Avrupa ve Asya-Pasifik  bölgesini kaosa sürükleyen tehlikeli eylemleri terk etme çağrısında bulundu. Ayrıca, Çin Ukrayna savaşında taraf olmadığı konusunda bir kez daha NATO’yu uyardı.

NATO’nun diğer bir gündemi de Asya-Pasifik bölgesindeki ittifak dışı ortaklarıyla ilişkileri geliştirmek. Bu bağlamda, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda zirveye davet edildi.  Uzun süreden beri ABD’nin NATO’yu Asya-Pasifik’e getirmeyi düşündüğü tartışılıyor; ancak  ABD’nin Asya-Pasifik’te bölgesel güvenlik mimarileri zaten var. ABD, üç farklı güvenlik mimarisi ile bölgesel güvenliği  sağlamaya çalışıyor:

·        QUAD ( ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan )

·        AUKUS (Avustralya, İngiltere ve ABD)

·        Üçlü askeri yerel paktlar:

·        ABD-Japonya-Güney Kore

·        ABD-Japonya-Filipinler

NATO Washington zirvesine Filipinler ve Hindistan dışında Asya-Pasifik bölgesindeki tüm ortakların hepsi davet edildi. ABD, bu yerel paktlara aslında bu yıl Vietnam’ı da eklemek istiyordu. Fakat Putin elini çabuk tuttu ve Vietnam ile imzaladığı anlaşmayla birbirlerinin aleyhine olacak bloklara girmeme taahhüdünde bulundular. Böylece Vietnam’ın üçlü ittifak içine girmesi engellenmiş oldu.

NATO örgüt olarak Asya-Pasifik bölgesinde yer almasının önünde hiç bir teknik engel yok. Kuruluş antlaşmasında faaliyet alanının tanımlandığı madde istenirse oy birliği ile değiştirilebilir. Böylece coğrafi engel kalkmış olur.  Ancak bundan daha fazlası gerekmektedir. NATO, aynı zamanda para harcamak  demektir. NATO’ya üyelik parasını bile vermekte ayak direyen Avrupa’daki üyelerin Asya-Pasifik faaliyetlerini finanse etmesi beklenemez. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile her alanda her türlü vasıta ile mücadele edilecekse buna muazzam bir bütçe gerekmektedir. Durup dururken Avrupa ülkeleri neden bu ekonomik yükün altına girsinler? Hele de Trump gelirse bu masrafların tamamını ortaklara paylaştırır ki bu da zaten NATO’nun sonu anlamına gelir. Bunun yerine ABD ittifakın dışında ortaklık programını geliştirerek farklı bir taahhüt mekanizması altında tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi dolaylı yardımı ön plana çıkarabilir.

Rusya’ya karşı Almanya’ya  hipersonik füzeler yerleştirilecek

Artan Rusya’nın askeri tehdidine karşı ise  Almanya’ya uzun menzilli balistik füzeler ve henüz deneme aşamasında olan hipersonik füzelerin yerleştirilmesi kararı alındı. NATO’da şu anda hipersonik füze teknolojisiyle ABD yakından ilgileniyor. Uzun süreden beri ABD, hipersonik füze yapmaya çalışıyordu ancak başarılı olamamıştı. Bu nedenle Japonya ile bu füzeleri  ortak geliştirme kararı aldı ve iki ülke hipersonik füze yapmayı başardı.  Dolayısıyla, Japonya, ABD’nin balistik füze teknolojisi için önemli bir ülke ve Japonya,  NATO’da en fazla kayrılan ittifak dışı ortak.

Rusya, ABD’nin Almanya’ya uzun menzilli balistik füzeler yerleştireceğini açıklaması üzerine karşılık vereceğini açıkladı. Muhtemelen Rusya da Belarus ve Kaliningrad’a daha fazla balistik füze yerleştirecek. Ayrıca, Rusya, önümüzdeki BRICS zirvesinde İran ile kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması imzalanabileceğini  duyurdu. İran ile yapılacak anlaşma muhtemelen Kuzey Kore ile imzalanan anlaşmanın bir benzeri olacak. Bir başka deyişle tıpkı Kuzey Kore’yi savunmayı üzerine bir sorumluluk olarak alan Rusya, İran’ı da savunma çemberinin içine alacak. Bu gerçekleşirse Rusya’nın ABD’ye karşı yaptığı en büyük hamlelerden birisi olacak. ABD’nin elinde ise sadece Hindistan kartı var. Modi hükümetini ikna edip Rusya cephesinden ayırıp tamamen Amerikan eksenine bağımlı hale getirmesi lazım. ABD’nin Hindistan’ı Rusya’dan ayırması Rusya’yı zorlayan bir hamle olur ancak bunu ABD nasıl yapar o bilinmiyor şu an.

Sonuç olarak, NATO ve ABD, Rusya’yı savaşta tutmak konusunda istekli oldukları bir kez daha bu zirvede gösterdi. Savaşın devam etmesi için gereken para ve silah sağlanmaya devam edeceği alınan kararlar arasındaydı ancak barış konusunda NATO’nun kılı bile kıpırdamadı. Açıkçası NATO’nun gündeminde Ukrayna’da bir barış yoktu. Rusya’ya karşı Avrupa’da Almanya özel olarak silahlandırılırken, Çin’e karşı Asya-Pasifik’te Japonya silahlandırılmaktadır. Bir bakıma İkinci Dünya Savaşı’nın hayaleti ulusların üzerinde gezinmektedir.

 Barış Adıbelli