Son günlerde biri Asya’da diğeri Amerika kıtasında olmak üzere iki önemli zirve toplandı. Daha net ifadeyle biri Astana’da Shanghai İşbirliği Örgütü, diğeri Washington’da NATO zirveleri. Birinde kalkınma, ortak refah, insanlığın kader birliği gibi kavramlar dile getirilirken, diğerinde silahlanma, güvenlik ve yeni düşmanlar yaratma konuşuldu. Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili olarak da en güçlü ses Asya’daki zirvede yükseldi.
Çin’de kısa süre sonra Çin Komünist Partisi (ÇKP) 20. Merkez Komitesi 3.Genel Toplantısı düzenlenecek. Toplantının gündemi Çin’in olduğu kadar, dünyanın geleceğini de yakından ilgilendiriyor. Çin’in tarihinde “Utanç Yüzyılı” olarak adlandırılan dönemler vardı; şimdi “Çin Rüyası” konuşuluyor. 100 yaşını geçen ÇKP, yeni yüzyılında ülkeyi güçlü bir modern sosyalist devlet haline getirerek Çin tarzındaki modernleşme yoluyla büyük Çin ulusununun yükselişini hızlandırmayı hedefliyor. Çin liderliğinin gündeminde 40 yılı aşkın süredir devam eden Reform ve Dışa Açılma Politikasının derinleştirilmesi ve Çin tarzı modernleşme var.
Dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve kalabalık bir ülke için Çin tarzındaki modernleşmede ekonomik toplumun modernleşmesine öncelik veriliyor. Bunun için anahtar kavram: Ortak refah.
Çinli yetkililer sadece sonucun eşitliği değil fırsatın eşitliğini de vurguluyor. Daha fazla kişinin daha yüksek düzeyde refaha kavuşturulmasına önem veriliyor. Yüksek düzeydeki refah, sadece maddi yaşamın seviyesinin yükseltilmesi değil aynı zamanda gelişme fırsatlarından eşit bir şekilde faydalanılmasını içeriyor. Bu nedenle Çin ekonomisinin gelişmesi, her zaman halka öncelik kuralı temelinde olmalı. Dengeli gelişme ve yeterli gelişme arasındaki ilişki sorunu uygun bir şekilde çözülmeli.
Aynı zamanda maddi ve manevi uygarlıkların eşgüdüm içinde geliştirildiği, insan ile doğanın uyum içinde yaşadığı ve barış içinde gelişme yolunu takip eden bir modernleşmeden söz ediyoruz.
Çin’in Türkiye Büyükelçisi Liu Shobin bir etkinlikte Çin tarzı modernleşmeyi özetlemişti: İlk olarak, Çin modernleşmesi "modernleşme = batılılaşma" ezberini bozdu. Batı'nın sermaye merkezli, kutuplaştırıcı, dışa açılmacı ve yağmacı eski modernleşme yolunu reddetmiş ve dünya için yeni bir modernleşme modeli sunmuştur. İkinci olarak, Çin tarzı modernleşmenin başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi, gelişmekte olan ülkelerin çoğuna yeni umutlar vermiş ve yeni olanaklar sağlamıştır. Üçüncü olarak, Çin tarzı modernleşme, yeni bir insan uygarlığı formu yaratarak, maddi, siyasi, manevi, sosyal ve ekolojik uygarlığın eş zamanlı gelişimini desteklemektedir. Dördüncü olarak, Çin tarzı modernleşme, özgür ve kapsamlı beşeri kalkınmanın gerçekleştirilmesi ve beşeri sosyal ilerleme için daha iyi bir gelecek yaratılması nihai hedefiyle maddi ve manevi medeniyetin uyumlaştırılmasını savunmaktadır.
Çin ve Türkiye
Çin Büyükelçisi aynı etkinlikte, “Çin ve Türkiye halkları güçlü bir ulus olma yolunda büyük bir hayali paylaşmaktadır. Çin ve Türkiye, kendi hayallerini gerçekleştirme sürecinde kendilerine uygun doğru kalkınma yolunu izleyerek karşılıklı güveni arttırıp işbirliğini derinleştirebilir, tüm insanların yararına olan kapsamlı ve dengeli bir modernleşmeyi birlikte gerçekleştirebilir“ diye konuşmuştu.
Son günlerde Çin şirketlerinin Türkiye’ye yatırım yaptıkları veya yapacakları haberleri geliyor. Dünyaya Batı’dan bakan sözde uzmanlar “Hayırdır ne oluyoruz” diye şaşkınlıklarını gizleyemiyor.
Ülkelerin hedefleri kalıcı barış ve ortak refah olmalı. Türkiye, Çin gibi ülkelerin çöken tek kutuplu dünya hayallerinin, Soğuk Savaş zihniyetinin peşinde kaybedecek enerjileri de, zamanları da yok.
Kamil Erdoğdu