Batı basınının Çin hakkındaki yalan haberlerinin konusu genelde insan hakları oluyor. İnsan hakları konulu haberlerde gerçekleri göz ardı etmek veya bardağın dolu kısmını göstermemek sık rastlanan bir durum.
Çin'in Cenevre'deki Birleşmiş Milletler Ofisi ve İsviçre'deki diğer uluslararası kuruluşlardaki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Chen Xu, kısa süre önce Birleşmiş Milletler İnsan hakları Konseyi'nin oturumunda Çin'in insan hakları konusundaki başarılarını ve bu konudaki tutumunu anlattı.
Chen Xu, Çin'in küresel insan hakları yönetimine her zaman aktif olarak katıldığını ve uluslararası insan hakları diyalogunu ve işbirliğini desteklediğini söyledi. Çin, yıllardır ekonomik, sosyal ve kültürel hakların uygulanmasını hızlandırıyor. İnsan Hakları Konseyi'nin son oturumunda aralarında Çin'in de bulunduğu 80 ülkenin önerdiği Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar kararı oybirliğiyle kabul edildi. Kararın etkin bir şekilde uygulanması ve sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesine katkıda bulunması bekleniyor.
Yasalara uygun yönetim
Chen Xu, Birleşmiş Milletler insan hakları kurumlarının tarafsız ve nesnel çalışması, seçicilik ve siyasallaşma ilkelerini desteklemesi ve tüm taraflar arasında yapıcı değiş tokuş ve işbirliği için bir platform oluşturması beklentisini dile getirdi. Çin temsilcisi, Çin hükümetinin tarihi başarılar elde etmek için insanları her zaman merkeze koymakta ve insan haklarını teşvik etmekte ısrarcı olduğunu söyledi. Çin, mutlak yoksulluk sorununu başarıyla çözdü. Yoksul bölgelerdeki kırsal kesimde yaşayanların geliri geçen yıl yüzde 8,4 arttı.
Çin, tüm süreçlerde halk demokrasisini geliştirdi ve, devlet işlerini yasalara uygun olarak yönetmektedir. Büyükelçi Chen mevzuatlarda, kolluk kuvvetlerinin çalışmalarında, adli konularda ve yasaların uygulanmasına da insan haklarına saygı duyulduğunu ve bu hakların korunduğunu belirtti.
Çin, vatandaşların yasalara uygun olarak dini inanç özgürlüğünü garanti ediyor ve tüm dinler uyum içinde yaşıyor. Chen, Çin’in yaşlıların, engellilerin, çocukların ve kadınların haklarına büyük önem vererek zorunlu eğitim, temel yaşlılık bakımı ve temel tıbbi bakım için devlet sübvansiyonlarını sürekli artırdığını ve yardım ve koruma kapsamını genişlettiğini aktardı.
Eğitim hayalleri gerçeğe dönüştürdü
Ancak dünyada insan hakları konusunu Çin'i itibarsızlaştırmak için kullanma konusunda uzmanlaşmış bazı Çin karşıtı güçler var. Oturum sırasında "zorla çalıştırma", "soykırım", "zorunlu yatılı sistem" sistemi gibi “bayat” iddialar tekrar piyasaya sürüldü.
Çin İnsan hakları Araştırmaları Derneği, Cenevre'de “Modernleşmenin gelişmesinde etnik azınlıkların eğitim hakkını” tartışmak için bir yan toplantı düzenledi. Toplantıda eğitimin etnik azınlık gruplardan öğrencilerinin hayallerini gerçekleştirmelerinin yolunu açtığı ve hayatlarını değiştirdiği vurgulandı. Zira azınlık etnik gruplardan bazı öğrenciler toplantıda deneyimlerini anlattı.
Xinjiang’da doğan Qiao Klang adlı üniversite hocasının anlattıkları ilginçti:
“Xinjiang’ın kuzeybatısındaki küçük bir sınır kasabasında doğdum. 1980'lerde, reformun bahar esintisi memleketime esti ve Xinjiang’da ilkokuldan ortaokula kadar dokuz yıllık zorunlu eğitim yaygınlaşmaya başladı. Öğrenim ücreti ve çeşitli ücretler olmadığı için çevremdeki yoksul ailelerden gelen birçok Han ve etnik azınlık çocuğu okula başladı. Bugün, birçoğu çeşitli alanlarda yetenek haline geldi ve bazıları yüksek öğrenim gördükten sonra yurtdışında eğitim alma fırsatı buldu ve Çin ile ABD arasındaki kültürel alışverişte köprü oldu.”
Xinjiang’da yıllar içinde birçok yatılı okul açıldı. Çocukların uzak tarım ve hayvancılık alanlarında okula gitmedeki zorlukları giderildi, öğretmen sayısı ve öğretim kalitesi garanti altına alındı. Toplantıda özellikle heyecan verici olanın, Xinjiang’da okul öncesinden liseye 15 yıllık ücretsiz eğitimin kademeli olarak yaygınlaştırılması ve ayrıca herhangi bir öğrencinin okulu bırakmasını önlemek için yoksul öğrenciler için bir sübvansiyon sistemi oluşturulması olduğuna işaret edildi.
Tibet'in değişen yaşamı
Toplantıda sadece Xinjiang’dan değil, Tibet Özerk Bölgesi’nden de eğitimin değiştirdiği hayatlara örnekler verildi.
Eski Tibet'te yalnızca nüfusun yüzde 5'inden azını oluşturan soylular eğitim hakkına sahipti ve nüfusun yüzde 95'ini oluşturan serfler ve köleler okuma yazma bilmiyordu. Tibet’te 1985'ten beri çiftçi ve çobanların çocuklarına ücretsiz ve zorunlu eğitim temelinde yiyecek, barınma ve eğitim masraflarını karşılamaları için “üç garanti” politikası uygulanıyor.
2020'deki 7. Ulusal Nüfus Sayımı’na göre, Tibet'te üniversite eğitimi alan kişi sayısı her 100 bin kişide 11 bine yükseldi. Toplantıya katılan Tibetli bir akademisyenin dediği gibi “Nereden gelirsen gel, eğitim aldığın sürece kaderini değiştirme fırsatın var”.
"Zorla çalıştırma" yalanı
Batı’da son dönemde sık tekrarlanan yalanlardan biri de “Uygurların zorla çalıştırıldığı” iddiasıdır. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin konuyla ilgili bir soruyu yanıtlarken, “Xinjiang’da sözde ‘zorla çalıştırma’ iddiası tamamen Çin karşıtı güçlerin uydurduğu yüzyılın bir yalanıdır. Amaç, Xinjiang’da ‘zorla işsizlik’ ve ‘zorla yoksulluğa dönüş’ yaratmaktır. ‘İnsan hakları maskesi’ altındaki insan hakları ihlallerinin tipik bir örneğidir” diye konuştu.
Sözcü Wang şunları söylerdi:
“Gerçekler, ABD'nin sözde ‘Uygurların Zorla Çalıştırılmasını Önleme Yasası’nın esasen ABD'li politikacıların Xinjiang’ın istikrarını baltalamaları ve Çin'in gelişimini engellemeleri için bir araç olduğunu kanıtladı. Sadece Xinjiang halkının insan haklarını ciddi şekilde ihlal etmekle kalmadığı gibi, küresel sanayi zincirinin istikrarını ciddi şekilde bozuyor ve uluslararası ekonomik ve ticaret kurallarına ciddi şekilde zarar veriyor. 21. Yüzyılın en kötü şöhretli kötü yasalarından biri olarak adlandırılabilir. Uluslararası toplum, ABD'nin ‘insan hakları’ kisvesi altındaki diğer ülkelere iftira atma ve itibarsızlaştırma, diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etme, diğer ülkelerin girişimlerini bastırma ve diğer ülkelerin kalkınmasını engelleme konusundaki haksız eylemlerine kararlılıkla direnmelidir.”
İronik olan Çin’e bu tür eleştiriler ırk ve cinsiyet ayrımcılığının yaygın olduğu, kadın ve çocukların silahlı şiddete maruz kaldığı, sözde demokrasinin zenginler için geçerli olduğu, insanların evsiz olduğu ve daha kötüsü sokaklarda donarak öldüğü bir ülkeden geliyor.
Kamil Erdoğdu
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN