Günümüz gençleri bilmez, 1970’li yıllarda geçen çocukluğumda “Çin kesi”, kısaca “Çinkes” olarak tanımlanan bir spor ayakkabı modeli vardı. Adidas, Puma, Converse gibi markalara çok zor ulaşıldığı bir dönemdi ve Çinkes giymek, yerli alternatifleri olan Mekap ve Esemsport’a göre çok daha havalıydı. Burnu lastik kaplama olan, yıkanabilen, elastik ve gayet dayanaklı bir ayakkabıydı. Saydığım diğer yabancı markalara kıyasla ucuzdu ama yine de mağazalarda bile el altından satılırdı. Kung-fu filmleriyle birlikte zihnimizdeki Çin imgesini süsleyen unsurlardan biriydi, uzak diyarlardan gelen bu nesneye hep iyi gözle bakardık. O zamanların şanslı çocukları için spor ayakkabısı genellemesinin karşılığı, Çin’den gelen Çinkes’ti.  

Aradan yıllar geçti, Çin’e dair algılarımız gelişti ve genişledi, hayatımızdaki Çin markaları otomobilden cep telefonlarına kadar çoğaldı. Öte yandan Çin’le ilgili olumsuz genellemelerin sayısı da arttı, olur olmaz her şeye Çin damgası vurulmaya başlandı.

Geçenlerde televizyondaki bir yemek programında ünlü ve iyi bir şefin konuşmasını dinledim. Yıllardır değişik yerlerde okuduğum-duyduğum üzere o da konuşmasının birkaç yerinde “Çin tuzu”nun kötülüklerinden bahsetti, “Kesinlikle uzak durun!” dedi, sağlığa zararları konusunda önemli bilgiler verdi. İnternette de küçük bir gezintiyle Çin tuzunun kansere yol açtığı, kalp krizini tetiklediği, obezitenin en büyük dostu olduğu, tansiyonu yükselttiği, bağımlılık yaptığı şeklinde değerlendirmelere rastlamak mümkün.

Peki ama nedir bu Çin tuzu?

Aslında Japon tuzu

Gerçek adı Monosodyum Glutamat olan, gıdalarda tat artırıcı olarak kullanılan, hazır çorbalardan cipslere, dondurulmuş gıdalardan işlenmiş etlere kadar her yerde karşımıza çıkan, restoran yemeklerinin olmazsa olmazı bir bileşikten, bir katkı maddesinden söz ediyoruz. Dünyanın hemen her ülkesinde olduğu gibi Çin restoranlarında da kullanılması dışında Çin’le hiçbir ilgisi yok. Özel olarak Çin’de üretilen bir tuz değil ve kökeni 1908 yılına, Japonya’ya uzanıyor. Japon bilim insanı Kikunae İkeda tarafından üretiliyor ve ticari olarak satılmaya başlanıyor. Daha sonra Çin, Kore ve diğer Asya ülkelerinde kullanılıyor, giderek dünya genelinde yayılıyor. Ama her nedense son 10-15 yıldır, örneğin “Japon tuzu” değil de Çin tuzu olarak adlandırılıyor ve yanıltıcı bir biçimde, Çin’e yönelik korku pazarlamacılığının araçlarından biri halinde getiriliyor.

Söz açılmışken, MHP’nin birkaç yıl önce “Çin tuzu”nun yasaklanması için Meclis’e bir yasa teklifi sunmuş olduğunu da belirteyim.

At kestanesinin günahı da Çin’e

Çin kestanesi de öyle…  Son yıllarda Türkiye’de sık sık haberlere konu edilen “Çin kestanesi” de yanıltıcı bir tanımlama. Türkiye’de “At kestanesi” olarak bilinen “Aesculus hippocastanum” ile gerçek Çin kestanesi “Castanea mollissima” tamamen farklı türler ve görünüş benzerliği dışında hiçbir ilgileri bulunmuyor. Çoğunlukla hayvan yemi olarak, bazen de tıbbi amaçlarla kullanılan At kestanesi hafif zehir içeren bir tür, hiçbir lezzeti yok, kabuğu oldukça sert ve dikenli. Çin kestanesi ise lezzet olarak Avrupa-Türkiye kestanelerine benziyor, kestane-kebaba çok uygun, sadece biraz daha küçük. Sağlık açısından yararlı, lif açısından zengin, bağışıklık sistemini güçlendirici. Kaçak tezgâhlarda çok ucuza, halkı kandırarak Çin kestanesi olarak satılan ve sık sık haberlere konu olan At kestanesinin tüm günahı da Çin’e yükleniyor anlayacağınız. “Tezgâhlardaki büyük tehlike! Çin kestanesi nedir, nasıl anlaşılır?” diye bir habere rastlarsanız, bilin ki söz edilen At kestanesidir.

Lanetlenmiş sarımsak çeşidi

Bir de Çin sarımsağı var bildiğiniz üzere. Türkiye’de çarşı pazarda, marketlerde bolca bulunmasına rağmen gene uzak durulması gereken bir tür olarak tanıtılan, adeta lanetlenmiş bir sarımsak çeşidi… Evet, bizim Taşköprü-Kastamonu sarımsağının yanına bile yaklaşamaz, tadı ve kokusu bizimkine göre daha zayıf ama bildiğiniz sarımsak işte. İşin garibi, sarımsak ithal eden ülke haline getirilen Türkiye, Çin’in dışında Mısır, Şili, Hindistan ve Pakistan’dan da sarımsak alıyor ama bunların hepsine birden “Çin sarımsağı” muamelesi yapılıyor, gazetelerimiz “Çin sarımsağında insan dışkısı iddiası!” türünden haberler üretmeyi çok seviyor. Tamam, ithal edilenler yerine yerli üretim sarımsak yiyelim ama bunda tek başına masum Çin sarımsağının ne suçu var? “Çinliler kokmayan sarımsak icat etmiş!” deyip geçelim.

Tunca Arslan