Yaşlı usta Tsui Hark, meslektaşları Wong Kar-wai, John Woo, Dante Lam, Johnnie To gibi isimlerle birlikte günümüz Hong Kong sinemasının uluslararası çapta tanınan en etkili yönetmenlerinden biri. Çinli bir ailenin çocuğu olarak 1950’de Vietnam’da doğan, 13 yaşında Hong Kong’a taşınan, ABD’deki sinema eğitiminin ardından tekrar bu kente dönen Tsui Hark, genellikle aksiyon ve stilize dövüş sanatları filmleriyle tanınmasına rağmen kariyerinin başlangıç yıllarında farklı denemeler de yapmıştı. “Bir Zamanlar Çin’de” ve “Dedektif Dee” serileri, “İkiz Ejderler”, “Son Vuruş”, “İkili Takım”, “Yedi Kılıç”, “Changjin Gölü Savaşı” gibi heyecan dozu yüksek hareketli filmleriyle tüm dünyada hayran kitlesi edinen yönetmenin 1984’te çektiği “Shanghai Blues” ise farklı sularda kulaç atan bir romantik komedi olarak dikkat çekiyor. Dijital film platformu Mubi’nin gösterim programında yer alarak Türk sinemaseverlerin karşısına ilk kez çıkan “Shanghai Blues”un Tsui Hark tutkunları ve Çin sinema tarihi meraklıları için oldukça değişik bir deneyim olacağına hiç kuşkum yok.
Çinliler, 1930’lu yılların başından itibaren Japon saldırganlara karşı direnme savaşı dönemini anlatan pek çok film yaptı ama bu yılların, özellikle de Shanghai’ın bombalanmasının bir komedi filminde ele alınmasına pek rastlanmadı. “Shanghai Blues” bunu gerçekleştiriyor ve 1937’de Batılı emperyalist güçlerce imtiyaz bölgelerine ayrılan kentin bombalandığı bir gece, sığındıkları köprü altında tanışan, birbirlerinden etkilenen ama karanlıkta karşısındakinin yüzünü bile tam olarak göremeyen iki gencin aşk öyküsünü anlatıyor. Erkek, o gece savaşa katılmak üzere orduya yazılıyor, aradan 10 yıl geçiyor ve iki genç birbirlerini tanımadan yıkık dökük bir apartmanda komşu oluyorlar.
Yanlışlıklar ve rastlantılar komedisi
Tsui Hark sonradan aksiyon sinemasında bol bol deneyeceği “hareket berekettir” tarzını üst üste bindirilmiş güldürücü sahnelerle uyguladığı “Shanghai Blues”da ana temanın altına politik mesajlar da eklemeyi ihmal etmemiş. “Shanghai’da herkes kendi başının çaresine bakar!” denilerek tanıtılan bir kent, imtiyaz bölgelerindeki şımarık Batılılar, neon ışıkları, şov kızları ve eğlence dünyası, süt yardımı yapan kiliseler, tavan yapan pirinç fiyatları, enflasyon ve 300 bin yuanın ancak 1 Amerikan doları etmesi, yemek yiyebilmek için kanlarını satmak zorunda kalan yoksullar, birbirlerine “yoldaş” diye hitap etmeye başlayarak “Elbet bizim zamanımız da gelecek” diyen evsizler de damga vuruyor filme. Tsui Hark, bir yanlışlıklar, sakarlıklar, rastlantılar ve maskaralıklar komedisi olarak kurguladığı “Shanghai Blues”da eğlencenin yanında politikaya ve Çin ruhuna da yer veriyor anlayacağınız.
Romantizm, komedi ve nostalji üçgeni
Seyirciye kaotik ve izdiham dolu bir komedi vaat eden, bugünden bakıldığında biraz eskimiş gibi duran ama şarkıları, dansları ve tek kişilik daracık apartman dairesinde, yağmurlu sokaklarda geçen akılda kalıcı komik sahneler de barındıran “Shanghai Blues”, Tsui Hark’ın sinemadaki ilk adımlarından birisi olması dolayısıyla tarihi önem taşıyor daha çok. Geçen yıl, 40. yıldönümü dolayısıyla restore edilerek tekrar seyirciye sunulan ve Hong Kong sinema arşivindeki yerini pekiştiren film, romantizm, komedi ve nostalji üçgeninde, Shanghai’ın önce umutsuzluk, sonra umut dolu yıllarına davet ediyor seyirciyi. Aksiyon sinemasıyla tanınan bir yönetmenin, sıcak ve duygusal bir öyküyü işlemedeki inceliği pek çok sinemasevere şaşırtıcı gelecektir. Ancak Tsui Hark’ın alameti farikası niteliğindeki hızlı anlatımı, dinamik sahne geçişleri ve görsel yaratıcılığı, yıllanmış şarap tadındaki “Shanghai Blues”u nostaljik melodram kalıplarından sıyırarak özgün sinemasal bir deneyime dönüşüyor. Korku filmleri ustası Wes Craven 1999’da “50 Cesur Kemancı” filmiyle romantizme nasıl geçiş yaptıysa bu filme de sıra dışı bir Tsui Hark istisnası gözüyle bakılabilir.
Tunca Arslan