Uzun tartışmalardan sonra nihayet İsveç'in NATO'ya üyeliğine ilişkin protokol TBMM Dışişleri Komisyonu'nda onaylandı. Artık son söz TBMM'de. İsveç'in NATO üyeliği muhtemelen TBMM’nin 16 Ocak 2024’te bitecek tatilinden sonra Genel Kurula gelecek. Dolayısıyla, İsveç'in Komisyon oylamasından yola çıkarak AKP, MHP ve CHP’nin TBMM’de olumlu oy, İyi Parti ve Saadet Partisi ise olumsuz oy verecek gibi gözüküyor. Dışişleri Komisyonu'nun onaylamasının tam da 12 şehidin geldiği bir zamana rastlaması nedeniyle tepki çekse de, 16 Ocak sonrası TBMM’deki  oylamadan tıpkı 2003 yılında 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi beklenenden farklı bir sonuç çıkma ihtimali düşük görünüyor. İsveç'in NATO'ya üyelik protokolünün Dışişleri Komisyonu'ndan geçmesi, başta ABD olmak üzere NATO'da da büyük bir memnuniyet yarattı; ancak bu süreçte gerçekten Türkiye büyük baskılara maruz kaldı. Özellikle, bu süreçte Avrupa ve ABD ile olan ilişkileri tamamen İsveç'in NATO üyeliği üzerinden şekillendirilmeye çalışıldı; hatta ABD'nin Türkiye'ye F-16'ların satışının Kongre'de onaylanması meselesini İsveç'in NATO üyeliği ile ilişkilendirildi. Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Biden ile yaptığı telefon görüşmesinde Biden'ın "Siz İsveç'in NATO üyeliğini TBMM’den geçirin, biz de F-16'ların satışını Kongre’den geçirelim" şeklindeki teklifini kamuoyuna açıklaması, aslında uluslararası ilişkilerdeki önemli dinamiklerden birisi olan "quid pro quo" yani al-ver, bir başka deyişle al gülüm ver gülüm durumunu da gözler önüne seriyordu. ABD, İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin protokolün Dışişleri Komisyonu'ndan geçmesini memnuniyetle karşıladığını ve Biden'ın Türkiye'ye F-16 satışına olan açık desteğinin sürdüğünü bildirdi. Ancak şu anda maalesef Biden'ın Kongre’de en zayıf olduğu dönem. Biden'ın Demokratlar üzerinden sadece Senato'da etkisi var. İsrail ve Ukrayna'ya yardım paketlerini Kongre'den geçiremedi. Ayrıca Temsilciler Meclisi hakkında azil soruşturması açtı. Demokratların kontrolündeki Senatonun Türkiye'ye F-16 satışı konusunda ne kadar yardım eder o da belli değil. Zira Gazze'de İsrail'in işlediği insanlık suçuna karşı uluslararası arenada en sert tepkiyi Türkiye verdi. İster istemez Türkiye'nin İsrail ile olan ve yeni normalleşmeye başlayan ilişkilerine olumsuz yansıdı. Kuşkusuz, Türkiye-İsrail ilişkilerinin durumu Amerikan siyasetinde Yahudi lobisini Türkiye'ye yönelik desteğini de etkilemektedir. Geleneksel olarak Rum ve Ermeni lobileri Kongre'de başından beri F-16'ların Türkiye'ye satılmasına karşı çıkıyordu. Şimdi buna bir de Yahudi lobisi eklendi. Bunun yanında Türkiye'ye bireysel olarak muhalif olan Kongre üyelerini de eklediğimizde, durum Biden'ın desteğinin çok ötesine geçiyor. Biden, şu anda tarihinin en düşük kamuoyu desteğine sahip. Biden, sadece kamuoyu desteğini kaybetmemiş aynı zamanda da kendi partisinin desteğini kaybetmiştir. Bu nedenle, Biden'ın F-16’ların Türkiye'ye satışı konusunda verdiği sözlere ne kadar güvenilebilir, şu anda Amerikan siyasetine hakim hava nedeniyle tartışmalı. Oysa F-16’ların Türkiye'ye satılmasının bir başka anlamı NATO'nun doğu kanadının güçlendirilmesi, özellikle NATO'nun hava gücünün güçlendirilmesi anlamına gelmektedir. F-16’ların Türkiye’ye satışının onaylanmaması, aynı zamanda NATO'nun hava gücünde de bir zafiyet yarattıcağı açıktır. Türkiye ise yakında semalarda olacak milli muharip  uçak projesinin tamamlanmasına kadar olan süreçte ihtiyaç duyduğu uçakları başka pazarlardan alma imkanına da sahip. Örneğin Avrupa'dan Eurofighter veya Rusya'dan SU ya da Mig savaş uçakları alabilir. ABD'deki savunma sanayideki etkin ve güçlü şirketlerin başında gelen F-16 savaş uçaklarını üreten General Dynamics ile Lockheed Martin şirketleri, Amerikan yönetimine Türkiye'ye F-16'ların satılmasının onaylanması konusunda aslında büyük baskıda bulunuyorlar, zira Türkiye gibi bir pazarı kaybetmek istemiyorlar. Türkiye, başka pazarlara yönelirse gelecekte bazı NATO üyesi ülkeler için de emsal oluşturabilir, esas korku bu… Sonuç olarak Biden'ın F-16’ların Türkiye'ye satışı meselesini halletmesi sadece Türkiye'ye verdiği sözün yerine getirilmesi değil, aynı zamanda Kongre üzerindeki gücünü ve etkisini göstermesi açısından da önemli. Zira 2024 seçimleri öncesinde böyle bir tekrar güç ve güven tazelemesi siyasi geleceği açısından da önemli. Ancak şurası da unutulmamalı! Biden halen Ukrayna'ya ve İsrail'e yönelik yardım paketlerini kongreden geçirebilmiş değil. Son gelen haberlere göre, İsveç de NATO’ya üyelik protokolünün Dışişleri Komisyonu tarafından onaylanması üzerine Türkiye’ye yönelik savunma ve askerî alanlardaki ambargosunu kaldırmış durumda. Tam bir “quid pro quo” durumu yani al gülüm ver gülüm durumu.