Bu hafta, Türkiye’de iki önemli dış politika gelişmesi yaşandı. İlki Türkiye’nin BRICS’e resmi üyelik başvurusu, diğeri ise uzun süreden beri beklenen Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye ziyareti. Türkiye, uzun süreden beri BRICS’e üyelikle ilgileniyordu. Ne zaman BRICS gündeme gelse Türkiye’de de BRICS’e üyelik gündeme geliyor, bu konuda Türkiye niyetini beyan ediyor ama bir sonraki adımı atmıyordu. İlk defa bu yıl Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Pekin ziyareti sırasında Çin Dışişleri Bakanı ile yaptığı ortak basın toplantısında Türkiye’nin BRICS’e tam üyelik için başvuracağını dünyaya duyurdu. Hemen ardından da  Moskova’da düzenlenen BRICS Dışişleri Bakanları toplantısına katıldı. Ancak bu ziyaret sonrası BRICS’e üyelik  başvurunun akıbeti meçhul kaldı. Bir resmi başvuru yapıldı mı yapılmadı mı yetkililerden ne evet ne de hayır yanıtı geldi.

BRICS’e başvuru süreci şöyle işliyor; öncelikle bir ülke BRICS’e başvurma niyetini açıklıyor ardından BRICS Dışişleri Bakanları toplantısında resmi başvurusunu yapıyor, BRICS Dışişleri Bakanları toplantısında bu başvuru değerlendiriliyor eğer işleme almaya  karar verirlerse liderler zirvesine havale ediyorlar, liderler zirvesinde de bir kez daha başvuru görüşülüyor. Eğer oy birliğiyle kabul edilirse o ülke BRICS’e tam üye oluyor.

Bu hafta Amerikan ekonomi kanalı Bloomberg’den gelen bir haber Türkiye'de büyük bir heyecan yarattı. Habere göre Türkiye aylar önce BRICS’e resmi başvurusunu yapmıştı. Meğer Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Moskova’daki toplantıda bu başvuruyu yapmış ama gazetecilerin bu yöndeki sorusunda “biz BRICS’te işler nasıl yürüyor onu öğrenmeye gittik” mealinde bir açıklama yapmıştı. Bunun üzerine de Türkiye, yine BRICS’e üyelik için başvurmamış denerek konu unutulmuştu.  Ancak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Moskova’da BRICS Dışişleri Bakanları toplantısına katılırken ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake de basına yaptığı açıklamada “Türkiye'nin BRICS'e girmemesini umuyorum ama eğer gerçekleşirse küçük bir diplomatik değişim beklenebilir" şeklinde yorumda bulunmuştu. 

Aynı açıklamada Büyükelçi  Jeff Flake ayrıca Türkiye’nin Batı'ya güçlü bir şekilde demir attığını da belirtmişti. Jeff Flake’in  bu açıklamaları Hakan Fidan’ın Moskova ziyaretiyle ilgiliydi. Açıkçası, Amerikan Büyükelçisi Türkiye’ye Washington’un Türkiye'nin BRICS’e üye olmasını istemediğini söylüyordu. “Türkiye, Batıya demir attı” şeklinde ifadesi ise diplomatik dil açısından güçlü ve iddialı bir ifadeydi. Zira genelde geleneksel Türk-Amerikan ilişkilerinde Türkiye’nin konumu “Türkiye, Batı blokundadır, Türkiye, Batı ittifakındadır, Türkiye batıyla beraberdir, Türkiye, ABD ile müttefiktir” gibi ifadelerle tanımlanırken ilk defa Türkiye’nin batıya demir attığını bir başka deyişle Türkiye’nin Batıdan  hiçbir yere kıpırdayamayacağını söyledi. Bu açıklama hem havuç hem de sopa içeriyordu.

Tüm bu belirsizlik içerisinde önce Amerikan Bloomberg kanalından gelen haber ardından Rusya’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kazan’da yapılacak BRICS Liderler Zirvesi'ne davet edildiği haberi ve nihayet Kremlin’den Türkiye’nin BRICS’e resmi üyelik başvurusu yaptığına yönelik açıklama bir anda gündeme bomba gibi düştü. Her ne kadar bu önemli gelişme Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'nin Türkiye ziyaretine denk gelse de ve bu bağlamda çok fazla ele alınmasa da Türkiye’nin BRICS’e resmi başvurusu Washington’da deprem etkisi yarattı. Zira Türkiye, resmen bu süreçte saman altından su yürüterek kendi medyası ve kamuoyundan dahi saklayarak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Haziran ayında Moskova ziyaretinde BRICS’e resmi üyelik başvurusunda bulunmuştu. Şimdi ekim ayında Rusya’da Kazan’da yapılacak BRICS Liderler Zirvesi'nde muhtemelen Türkiye'nin resmi üyelik başvurusu onaylanacak ve bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı bir ortak bir toplantıyla dünya kamuoyuna duyurulacak.

Avrupa Birliği’ne (AB)  adaylık statüsüne sahip ve bir NATO üyesi ülke ilk defa BRICS’e  üye oluyor olması nedeniyle meselenin hem Batı bloku açısından hem Avrasya bloku açısından hem de BRICS açısından oldukça tarihi önemi bulunmaktadır. Bilindiği üzere,  Rusya ve Çin, Türkiye'nin Avrasya cephesinde yer almasını istiyor. Bu nedenle, Türkiye'ye Avrasya hattında tutmak için büyük çaba sarf ediyor, benzer bir çabayı ABD de sergiliyor Türkiye'nin Batı blokundan Avrasya blokuna kaymaması adına yoğun baskıda bulunuyor. Son dönemde AB de Türkiye ile yakından ilgileniyor. Beş yıl aradan sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı önemli bir toplantı olan AB Dışişleri Bakanları gayri resmi toplantısına davet etti. Son günlerde Türkiye'nin AB ile ilgili olumlu görüşlerinin artması adeta yeniden AB  ile flörtleşmeye başlaması ister istemez Washington, Moskova ve Pekin'den çok yakından takip edilmektedir.

Türkiye'nin jeostratejik konumu, Ankara’ya  jeopolitik güç  gibi çok önemli bir silah vermektedir; lakin bu jeopolitik silah kullanmasını bilmediğiniz zaman size zarar veren cinsinden yani “biz kullanmayalım bir köşede dursun” diyebileceğiniz bir silah değil. Jeopolitikayı  kullanmadığınız sürece jeopolitika size zarar verir çünkü sizin kullanmadığınız jeopolitik gücü bir başkası kullanıyor demektir ki jeopolitika asla boşluk kabul etmez.

Son bir not: BRICS, AB’nin muadili değildir, dengi değildir. Zira AB, bir uluslararası örgüttür hatta anayasası olan, bayrağı olan, başkenti olan,milli marşı olan,  parlamentosu olan, bütçesi olan, ortak para birimi olan, ortak merkez bankası olan, yasaları mevzuatları ve gümrük birliği olan tıpkı ABD gibi olmaya çalışan devletler birliği, bir süper devlet girişimidir. Fakat BRICS, tıpkı G20 gibi ekonomik nedenlerden dolayı bir araya gelen devletlerin oluşturduğu bir gruptur, bir platformdur. Bir başka deyişle uluslararası veya bölgesel bir örgüt ya da kurum veya teşkilat değildir.

Uzun lafın kısası, şimdi sırada  Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ)  tam üyelik için resmi başvurusu var. Bakarsınız, ŞİÖ’ye de resmi başvurunun  çoktan yapıldığına yönelik  haber çıkar. Anlaşılan bu aralar, Türkiye, işlerini sessiz sedasız halletmeyi tercih ediyor!