Geçtiğimiz cumartesi günü Asya-Pasifik bölgesi için tarihi bir gündü. Zira Taiwan’da Cumhurbaşkanlığı ve Yasama Meclisi seçimleri yapıldı. Özellikle, Cumhurbaşkanlığı seçimi Asya- Pasifik bölgesinin geleceği, jeopolitiği açısından, güvenliği açısından oldukça önemliydi. Taiwan‘daki Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece Taiwan’ın siyasi geleceği açısından veya oy verenlerin beklentileri açısından önemli değil aynı zamanda Çin-ABD ilişkilerinin seyri bakımından, Asya-Pasifik bölgesinin istikrarı açısından ve her şeyden önemlisi Çin-Taiwan ilişkilerinin geleceği açısından oldukça önemliydi. Seçmenler, Taiwan'ın siyasi bağımsızlığını korumaya kararlı olan iktidardaki Demokratik İlerleme Partisi ile Beijing'le daha fazla etkileşim isteyen muhalefet partileri arasında seçim yaptılar. Seçimlerde yarış üç parti arasında geçti: İktidardaki Demokratik İlerleme Partisi, Çin’de ve Taiwan’da cumhuriyeti kuran ve uzun bir süre adayı yöneten Çin Milliyetçi Partisi Kuomintang ve yeni kurulmuş olan Taiwan Halk Partisi… Seçime katılım, 23 milyonluk adadaki yaklaşık 19 milyon seçmenin yaklaşık %72'si kadardı. Seçim sürecinde Kuomintang içinde bölünmeler meydana geldi. Eski Cumhurbaşkanı Ma Ying-jeou, seçim öncesinde Deutsche Welle'ye verdiği röportajda "boğazlar arası ilişkiler söz konusu olduğunda Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'e güvenmeniz gerektiğini" söylemesi tartışmalara yol açtı. Eski cumhurbaşkanı, ayrıca Xi'nin birleşme için baskı yaptığına inanmadığını söyledi ve Taiwan'ın Çin ile bir çatışmayı kazanamayacağı için savunma bütçesinin ve zorunlu askerlik süresinin azaltılmasını savundu. Bu açıklamalar üzerine Kuomintang başkent Taipei’de yapılacak son mitinge Ma’yı davet etmedi. Bugüne kadar hep Çin ile birleşmeye sıcak bakan Kuomintang ilk kez Taiwan ile ABD arasındaki askeri ilişkilere destek vererek, ABD ile silah tedarikinin yanı sıra askeri alışverişi de artırma ve asimetrik savaş yeteneklerini güçlendirmek için yerli denizaltı programlarını desteklemeye devam etme sözü verdi. Kampanyasında Kuomintang adayı Hou, “bağımsızlığa ve Çin'in "tek ülke, iki sistem" politikasına karşı çıkarak "statükoyu" ” koruyacağı taahhüdünde bulundu. Cumartesi öğleden sonra saat 16’da sandıkların kapanmasıyla birlikte sayım işleri başladı. Gecenin ilerleyen saatlerinde iktidar partisi Demokratik İlerleme Partisi adayı mevcut Cumhurbaşkanı yardımcısı Lai Ching-te oyların %40,1’ni, Kuomintang adayı Hou Yu-ih, oyların %33,5’ini ve Taiwan Halk Partisinin adayı Ko Wen-je, oyların %26,5’ini aldı. Böylelikle, en fazla oy alan Lai Ching-te Cumhurbaşkanı seçilmiş oldu. Ancak bir önceki seçimde önceki Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen'in oyların % 50’sinde fazlasını alarak seçildiği düşünüldüğünde Demokratik İlerleme Partisi'ndeki kan kaybı da net bir şekilde görülecektir. Benzer kayıp sadece cumhurbaşkanlığı oylarında olmamış aynı zamanda Demokratik İlerleme Partisi, parlamento seçimlerinde de çoğunluğu kaybetmiş oldu. 62 sandalyeden 51 sandalyeye düştü. Buna karşın Kuomintang 52 sandalye ile parlamento çoğunluğunu aldı. Bu da Cumhurbaşkanı Lai'nin dilediği yasayı geçirme işini zorlaştırdı. Lai’nin şimdi tek çıkar yolu rakipleriyle işbirliği yapmak ve onların parlamentoda desteğini almak. Diğer bir yol ise milletvekili transfer etmek. Bunu Kuomintang’dan belki başaramaz ama 8 milletvekili kazanan Taiwan Halk Partisi'nden başarabilir. Bunu zaman gösterecek. Demokratik İlerleme Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı seçmenlerin sadece % 40’nın oyunu alabildi, yani oyların üçte biri. Bu da Demokratik İlerleme Partisi’nin bağımsızlığa yönelik politikalarına verilen halk desteğini göstermesi açısından önemli. Zira BD Temsilciler Meclisi sözcüsü Pelosi’nin Taiwan’ı ziyaret etmesi ve ondan sonra yaşanan sürece Taiwanlı seçmenler çok da fazla itibar etmemişler ki Demokratik İlerleme Partisi'nin oyları düştü. Seçimle ilgili bir başka sonuç ise Kuomintang ile Taiwan Halk Partisi’nin aldığı oylar birleştirildiğinde yaklaşık %60’lık bir oran ediyor ki Demokratik İlerleme Partisi'nden daha fazla bir oy ettiği görülmektedir. Eğer seçim öncesi bir araya geldiklerinde ortak aday üzerinde bu iki parti anlaşabilseydi, bugün Demokratik İlerleme Partisi’nin iktidarına son verilmiş olacaktı; ancak iki parti de kendi adayının cumhurbaşkanı olmasını istemesinden dolayı anlaşamadılar ve kendi elleriyle Demokratik İlerleme Partisi'ne iktidarı teslim ettiler. Çin’in tepkilerine gelince; Çin Devlet Konseyi Taiwan İşleri Ofisi sözcüsü Chen Binhua; Taiwan'ın Çin'in Taiwan'ı olduğuna dikkat çekerek, seçimlerin Boğazlar arası ilişkilerin temel manzarasını ve gelişme eğilimini değiştirmeyeceğini, Taiwan Boğazı'ndaki yurttaşların daha yakın ilişkiler kurmaya yönelik ortak isteklerini değiştirmeyeceğini ve kaçınılmaz olan Çin'in yeniden birleşme eğilimine engel olmayacağını söyledi. Ayrıca Chen, "Taiwan sorununu çözme ve ulusal yeniden birleşmeyi gerçekleştirme konusundaki tutumumuz tutarlı ve kararlılığımız kaya gibi sağlam, Tek Çin ilkesini içeren 1992 Mutabakatı'na bağlı kalacağız ve Taiwan'ın bağımsızlığını hedefleyen ayrılıkçı faaliyetlere ve dış müdahaleye kararlı bir şekilde karşı çıkacağız" dedi. Sonuç olarak yeni Cumhurbaşkanı Lai’nin önünde seçenekler var: Ya önceki Cumhurbaşkanının yolundan gidip bağımsızlık yönünde keskin politikalar izlemeye devam edecek ya da statükoyu muhafaza edecek. Bağımsızlık yanlısı politikaları izleyebilmek için halk desteği oldukça düşük. Seçmenlerin sadece üçte birinin oyunu aldığı ve parlamento çoğunluğunun elinde olmadığı düşünüldüğünde böyle bir maceraya kalkışamaz .