“Afyon Savaşı, Çin – Fransız savaşı, Çin – Japon savaşı, 1898 Reform hareketi, Yi Hi Tuan hareketi, 1911 devrimi, Mayıs 4 hareketi, Mayıs 39 hareketi, Kuzeye hareket, Tarım devrimi savaşı ve şimdiki Japonya’ya karşı direniş, bunların hepsi Çin halkının emperyalistlere ve uşaklarına savaşta boyun eğmeyen ruhunu kanıtlar” Mao Zedung
Dünyamız, ABD emperyalizminin uluslararası kapitalist-emperyalist düzenin jandarması rolünü oynadığı günleri geride bırakıyor. Çok kutupluluk, küresel emperyalist-kapitalist düzeni temellerinden sarsacak bir gelişme olarak öne çıkıyor. BRICS zirvesini geride bıraktığımız bugünlerde ABD’nin bu pozisyonunu sarsan ülkelerden biri olarak Çin Halk Cumhuriyeti öne çıkıyor. Çin, yükselen ekonomik gücüyle ezilen ve gelişen dünyanın bir müttefiki olarak pozisyon alıyor. Ancak güncel gelişmelerin tantanası sürerken ezilen ve gelişen dünyanın dayandığı güçlerden biri olan Çin’in bir zamanlar yaşadığı acı olayları da hatırlamak gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta 24 Ekim günü Çin tarihinde sömürgecilerin işlediği korkunç bir suçun yıl dönümüydü. Çin ülkesine zorla afyon satmak için savaşlar çıkaran İngiltere’nin bunu bir anlaşmayla Çin imparatoruna dayattığı 24 Ekim 1860 tarihinden söz ediyoruz. Bu tarihte Çin İmparatorluğu ile İngiltere ve Fransa arasında ‘Beijing Anlaşması’ yapılmıştı. Anlaşmaya göre İngilizler ve Fransızlar, Çin limanlarını dış ticarete açıyor ve imparator tarafından yasaklanan uyuşturucu madde olan afyonun ticaretini serbestleştiriyordu. Çin Komünist Partisi tarafından aşağılanma yüzyılı olarak adlandırılan bu dönem nasıl başlamıştı? Bu anlaşma hangi koşullarda imzalanmıştı?
Göksel İmparatorluk
“İngiliz topları imparatorun otoritesini parçalayıp Göksel İmparatorluğu karasal dünyaya inmeye mecbur bırakmıştı”
Karl Marks
19 Yüzyıl’da artan sömürgecilik taarruzunun Çin’e de uğraması kaçınılmazdı. Coğrafi Keşiflerin ardından yükselen Avrupalı güçler yeni keşfedilen Amerika kıtasını yağmalamış, Osmanlı Devleti’nin egemen olduğu geleneksel yolların yerine Güney Afrika’dan dolaşarak Güney Asya’yı ele geçirmişti. Bu arada Afrika da yağmadan nasibini almıştı. 1800’lerin başında Sanayi Devrimi’nin lokomotifi ve kapitalizmin öncüsü konumunda bulunan İngiltere, Afrika ve Asya’yı sömürgeleştirme faaliyetlerinde de lider pozisyondaydı. İngiltere, Hindistan’ı sömürgeleştirmiş ve gözlerini Çin’e dikmişti.
1600’lerin başında Avrupa’da Çin’in çay, porselen ve ipek ürünlerine ilgi arttı. Bu ticari ilginin bir sonucu olarak Avrupalı devletler Çin ile diplomatik ilişkiler kurmayı amaçladı. 1700’ler itibariyle gelişen ticaretin karşılıklı hale gelmesi başta İngiltere’nin en önemli talebiydi. Çünkü Çin’den alınan çay, porselen ve ipeğin karşılığında bu ülkeye ticareti dengeleyebilecek bir şey satılamıyordu.
İngiltere Kralı III. George’un Çin İmparatoru Chien Lung’a gönderdiği elçi karşılıklı ticaret anlaşmasını başaramamıştı. Çin imparatoru, III. George’a yazdığı mektupta İngiltere’de üretilen ürünlere ilgi duymadığını belirtmişti. İmparator, elçinin getirdiği hediyeleri de ‘haraç’ olarak kabul etmişti. Çin imparatoru ülkesine ‘Göksel İmparatorluk’ diyor ve başta İngilizler olmak üzere yabancıları barbar kabul ediyordu. Dolayısıyla imparatora göre yabancıların Çin ile kuracağı ilişkinin biçimi en iyi ihtimalle vasallık olabilirdi. Fakat işler böyle gelişmeyecekti.
İmparator yabancı mallara ihtiyaç duymamasına rağmen Çin ile İngiltere arasında ticaret artıyordu. Fakat bu artış İngilizlerin aleyhine gelişiyordu. 1750-1800 yılları arasında İngiltere Çin’den 27 milyon poundluk mal alıyor ancak 9 milyon poundluk mal satabiliyordu. İngilizler, aradaki farkı gümüşle ödüyordu. Diplomatik girişimler de sonuç vermeyince bu dış ticaret açığına İngiliz sömürgeciliği korkunç bir çözüm üretti: Afyon
Bengal'den Çin'e zehir ticareti
İngilizler Bengal bölgesini (bugünkü Bangladeş ve Hindistan’ın bir kısmı) 1757’de ele geçirmişti. Burada üretilen afyon dünyanın en kalitelilerinden biriydi. Bu ürün içerdiği morfin, kodein ve narkotin gibi maddeler sayesinde güçlü bir uyuşturucuya dönüşüyordu. Ağrı kesici bir ilaç, zehir veya zevk verici bir madde olarak da kullanılabiliyordu. Hint yarımadasını sömürgeleştiren Doğu Hindistan şirketi bu maddenin üretimini 1793’te tekeline aldı.
Çin’de maddenin ticareti ülkenin güney kıyısındaki Kanton (Guanzhou) limanından yapılıyordu. Çinliler, Batıyla ticaretini bu limanda bulunan 13 Fabrika adlı bölge üzerinden yapıyordu. 13 Fabrika, şehrin hemen dışına kurulmuş ve Batılı tüccarların ikamet ettiği bir bölgeydi. Batılılar bu bölgenin dışına çıkamaz yani ülkeye giremezdi. Bu tüccarlar, Çin hükümetinin onay verdiği Çinli tüccarlarla alışveriş yapabilirdi. Çin İmparatorluğu o dönemde dünya ticaretinin yüzde 30’una hakimdi. Bu oran Batılılar aleyhine artıyordu. İngilizlerin bunu önlemek için Çin’e verdikleri ürünlerin içerisine gizlemek suretiyle afyon satışına başladılar.
Aslında afyon kullanımı, Çin’de resmen yasaktı. Ancak Hong Kong ile Kanton arasında çoktan bir kaçakçılık rotası oluşturulmuştu. Uyuşturucu madde, kumaşların altında sandıklara gizlenerek Kanton’a ulaşıyor, bunun karşılığında alınan gümüş ile çay, porselen ve ipek satın alınarak İngiltere’ye gönderiliyordu. Bu kaçakçılığın etrafında bir banka ağı bile oluşturulmuştu. Hindistan’da bir İngiliz, ülkesine para göndermek için önce bulunduğu yerde afyon satın alıyor, bunu Kanton’a yolluyordu. Kanton’a gelen afyon karşılığında oradaki banka benzeri bir kurum senet hazırlıyor bu senet Londra’da paraya çevriliyordu.
Çin’e yapılan afyon ticaretiyle Çinlilerin bu maddeye olan bağımlılığı arttıkça artıyordu. 1805-1839 yılları arasında Çin’e gönderilen afyon miktarı 3 bin 159 sandıktan 40 bin 200 sandığa çıktı. Bu arada afyonun zararlı etkileri de Çin içerisinde tartışılmaya başlanmıştı. Bazı tahminlere göre 1830’larda kıyı bölgelerinde yaşayan genç erkeklerin neredeyse yüzde 90’ı afyon bağımlısı olmuştu.
Afyon ticaretinin ekonomik etkileri de muazzamdı, Çin’de büyük bir gümüş ve bakır sıkıntısı yaşanmaya başladı. O dönemde denizaşırı ticaret gümüşle, perakende ticaret ise bakırla yürütülüyordu. Çin açısından avantajlı giden ticaret İngilizlerin ‘zehir’ satışıyla dezavantajlı hale gelmişti. Ülkede başlayan gümüş sıkıntısı bir ekonomik krize dönüşmek üzereydi. İmparator Daoguang, 24 Temmuz 1832’de afyona karşı savaş başlatma kararı aldı.
Çin’de afyon karşıtı geniş bir çevre oluşmuştu. Bunlar imparatoru da etkilemiş ve afyon ticaretini yasaklama kararının alınmasına etki etmişti. Bu çevre, afyonun imparatorluğu zayıf düşürmek isteyen yabancıların bir aracı olduğunu tespit etmişti.
Zehir, denize döküldü
İmparator, Lin Zexu adlı üst rütbeli bir memuru olağanüstü yetkilerle donatarak afyon sorununu çözmek üzere Kanton’a gönderir. Lin, Kanton’da halkın afyon kullanımını engellemek üzere tedbirler alır. 1600 kişiyi afyon kullanma suçuyla tutuklayan Lin, 14 ton afyona ve 43 bin afyon çubuğuna el koyar. Çin’e afyon sokulmasına aracı olan Çinli iş adamlarını hizaya çeken Lin onlar aracılığıyla yabancı tüccarlardan da bu işe bir son vermelerini ister.
İngilizlerin buna yanıtı Kanton’daki temsilcileri Charles Elliot eliyle olur. Elliot, donanmasıyla yabancıların bulunduğu mahalleye demir atarak bayrak çeker. Afyon satışı yapan tüccarlarını korumak için İngilizler silaha sarılmıştır. Bunun üzerine Lin, yabancıların bulunduğu mahalleyi kuşatır. Kuşatmanın üçüncü gününde İngilizler ellerindeki afyonu teslim etmeye karar verir. Elliot, Çinlilere 21 bini aşkın afyon sandığını teslim eder. Lin Zexu teslim aldığı afyonu denize döker.
İngilizler Çin’e yönelik zehir ticaretinde pes etmeyecekti. İngiliz tüccarlar Hong Kong adasını üs haline getirir. Buradan Çin anakarasına çıkarak bir köylüyü öldürürler, Çinli yetkililerin suçlunun teslim edilmesi isteğini de reddederler. İngilizler savaş filosunu çoktan yola çıkarmıştır.
Birinci Afyon Savaşı
4 Temmuz 1840’ta 22 savaş, 27 nakliye gemisi 3600 piyadeden oluşan İngiliz güçleri Çin anakarası açıklarında belirdi.
İngilizler ateşli silah teknolojisi, askeri doktrin ve eğitim üstünlüklerini savaş alanlarında kanıtladı. Kendisini ‘Göksel İmparatorluk’ olarak adlandıran Qing hanedanlığının ordusu üst üste yenilgi aldı. Ağustos 1842’de İngilizler, Çin’in eski başkenti Nanjing’e ulaştı. 29 Ağustos’ta Nanjing anlaşması imzalandı. Buna göre Çin, İngiltere’ye 22 milyon gümüş dolar tazminat ödeyecek, beş Çin limanı dış ticarete açılacaktı. Ancak anlaşma, afyon ticaretini serbest bırakmıyordu.
Bu anlaşma Çin tarihçilerince ‘Birinci Eşitsiz Anlaşma’ olarak tanımlanır, Afyon Savaşları’nın ilki olan bu savaş Çin açısından ‘aşağılanma yüzyılı’nın başlangıcı olmuştur.
Ancak İngiltere’nin elde ettiği bu imtiyazlar dış ticaret açığını kapatmaya yetmedi. Hong Kong üzerinden afyon kaçakçılığı devam etse de satışın tamamen serbest hale gelmesi gerekiyordu. İngiltere, ikinci bir savaşın bahanesini yerde ararken denizde buldu.
Arrow Olayı ve İkinci Afyon Savaşı
8 Ekim 1856’da Kanton Valisi Ye Minchen, Arrow adlı bir korsan gemisine el koydu. Geminin mürettebatı Çinli olmasına rağmen Arrow, Hong Kong’a kayıtlıydı ve İngiliz bayrağıyla dolaşıyordu. İngiltere’nin Kanton konsolosu Harry Parkes, validen tazminat talep etti ve aksi halde donanmanın harekete geçeceği tehdidini savurdu. Valinin bu istekleri kabul etmemesi üzerine İngiliz donanmasının topları Kanton’u dövmeye başladı.
‘Fırsattan’ istifade etmek isteyen Fransa da savaşa katıldı. Fransızlar, bir misyonerin Çin’de öldürülmesini bahane ederek İngilizlerle birlikte hareket etti. Sömürgecilerin argümanı, Çin’e medeniyet götürmekti. Ama işe Kanton’u yağmalayarak başladılar, Batı medeniyeti buydu çünkü…
Mayıs ayında İngiliz-Fransız kuvvetleri Çin’in başkentine doğru harekete geçti. Beijing’e giden yolları kontrol eden kaleler yıkıldı ve Temmuz 1858’de Tianjin Anlaşması imzalandı. Anlaşmaya savaşa katılmadığı halde Rusya ve ABD de dahil oldu. Bu anlaşmaya göre, Hristiyan misyonerler ülkenin her yerinde istedikleri gibi faaliyet yürütebilecekler, 11 liman daha yabancı gemilere açılacaktı. Çin, yabancı mallardan sabit yüzde 5’lik bir vergi alacaktı. Afyon da bu anlaşmayla yasallaştı.
Ertesi yıl, anlaşmanın onaylanmış suretlerini değiştirmek için Beijing’e giden İngiliz heyeti anlaşmadan memnun olmayanlar tarafından tutuklandı. İngiliz-Fransız kuvvetleri bu olay üzerine yeniden harekete geçerek 5 Ekim 1860’ta Yasak Şehir’e ulaştı. Lord Elgin komutasındaki İngiliz kuvvetleri Çin imparatorunun Yazlık Sarayı’nı önce yağmaladı ardından da yakıp yıktı.
‘Aşağılanma Yüzyılı'nın anıtı
Yazlık Saray, aşağılanma yüzyılının bir anıtı gibidir. Ancak aşağılanma henüz bitmemişti. 23 Ekim 1860’ta Çin imparatorluğu, müttefiklere savaş tazminatı ödedi ve 24 Ekim’de de ‘Beijing Anlaşması’ imzalandı. Yasak Şehir’de imzalanan bu anlaşmaya göre Tianjin Anlaşması’na ek olarak bir liman daha yabancılara açıldı ve Hong Kong’un karşısındaki topraklar da İngilizlere bırakıldı.
Çin’de afyon bağımlığı bu anlaşmadan sonra katlanarak arttı. Dört yıl sonra, Büyük Britanya’nın Çin’e sattığı mallar, bu ülkeye ithalatın sekizde yedisini oluşturuyordu. Çin’e afyon ithalatı 1859’da 58 bin sandıktan 1879’da 105 bin sandığa çıkmıştı.
‘Beijing’ Anlaşması, Çinlilerin afyon bağımlılığı kadar önemli bir sonuca yol açmıştı: Çin’in yarı sömürgeleştirilmesi. İngiltere, Fransa ve Almanya Çin’i nüfuz bölgelerine böldü. Rusya, Çin’in bazı bölgelerini işgal ederken ABD de bu ülkede ayrıcalıklı bir konum elde etmişti.
Çin Halk Cumhuriyeti tarafından aşağılanma yüzyılı olarak adlandırılan bu dönem, halk ayaklanmalarıyla, aydın hareketleriyle aşılmaya çalışılacak ancak Çin, daha ağır saldırılar karşısında kalacaktı. Aşağılanma yüzyılı, Mao Zedung önderliğindeki devrimle son bulacaktı.
Yalnızca Çin halkı değil bütün doğu halkları, sömürgecilik ve emperyalizmin bir yüzyıl boyunca özel karı için bir halkı zorla zehirlediğini unutmamalıdır. İnsan hakları ve özgürlük perdesi altında bugün iğrenç suçlar işleyen emperyalistler bu mirası atalarından almıştı. Çin’i medeniyete açma yalanıyla perdeledikleri zorla zehirleme programı tarihin yazdığı en önemli suçlardan biridir.