Moldova'da dün yapılan cumhurbaşkanı seçiminde hiçbir aday yüzde 50'nin üzerinde oy alamadı, bu nedenle seçim ikinci tura kaldı.

Moldova Merkez Seçim Komisyonunun verilerine göre, yurt dışındaki seçmenler dahil, yaklaşık 3 milyon seçmenin bulunduğu ülkede katılım oranı yüzde 51.68 oldu.

Oyların yüzde 99'unun sayılmasının ardından:

Mevcut Cumhurbaşkanı Maya Sandu yüzde 42,21 oyla birinci sırada yer aldı.

Gagauz Türklerinden, Moldova Sosyalistler Partisinin (PSRM) adayı Aleksandr Stoyanoglo yüzde 26.15 oyla ikinci oldu.

Bizim Parti'nin adayı, eski Baltsi Belediye Başkanı Renato Usatiy yüzde 13.77 oy aldı.

Eski Gagauz Yeri Özerk Bölgesi Başkanı İrina Vlah yüzde 5.42 oy aldı.

İkinci tur seçim, 3 Kasım'da gerçekleştirilecek. En fazla oy alan adaylar Maya Sandu ve Aleksandr Stoyanoglo cumhurbaşkanlığı için yarışacak.

Maya Sandu Batı yanlısı, Aleksandr Stoyanoglo ise Rusya yanlısı tutumlarıyla biliniyor.

Cumhurbaşkanı seçimiyle aynı gün, Avrupa Birliği'ne (AB) katılım amacıyla anayasada değişiklik yapılması için referandum düzenlendi.

Oyların yüzde 99'u sayıldıktan sonra, referanduma katılanların yüzde 50.31'i "Evet", yüzde 49.69'u ise "Hayır" oyu verdi.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri hala riskli, ancak AB referandumunu az bir farkla da olsa Batı yanlıları kazandı.

Yapılan itirazlar

Moldova Komünist Partisi, ‘ihlaller nedeniyle’ Avrupa entegrasyonuna ilişkin seçimlerin iptal edilmesi çağrısında bulundu ve resmi başvuruda bulunacaklarını açıkladı. 

Parti lideri Vladimir Voronin, Moldovalı diplomatlar tarafından Batı ülkelerindeki oy verme merkezlerinde büyük miktarda oy pusulası doldurulduğunu iddia etti. 

Aynı şekilde, muhalefetteki Zafer Bloku lideri Ilan Şor da, seçimlerin iptali için resmi başvuruda bulunacaklarını söyledi. Şor ayrıca önemli bir bilgi daha verdi, muhalif görüşlü vatandaşların haklarını savunmak için sokaklara çıkabileceğini söyledi ve kolluk kuvvetlerine Sandu hükümetinin emirlerini yerine getirmemeleri çağrısında bulundu.

İhlal iddiaları

Moldova’da muhalifler, hükümetin seçim sürecinde bazı ihlallere imza attığı görüşünde. Seçimler sırasında oy verme merkezlerinde elektrikler kesildi, Merkezi Seçim Komisyonu'nun internet sitesi periyodik olarak çöktü ve birçok Moldovalı, daha önce orada bulunmamalarına rağmen, AB'de oy vermiş göründükleri yönünde itirazlarda bulundu. Bütün bunlar, muhalefetin hükümete yönelik ihlal iddialarını yöneltmesine neden oldu.

Öte yandan, AB referandumuna ilişkin Pazartesi sabahı saatlerinde yayınlanan sonuçlara göre, verilerin yüzde 91,08'inin işlenmesinin ardından vatandaşların yüzde 53,54'ünün Avrupa entegrasyonuna karşı oy kullandığını, yüzde 46.46'sının ise bunu desteklediğini gösteriyordu. Ancak kısa bir süre sonra Merkezi Seçim Komisyonu ajanslarının haber akışlarında tamamen farklı rakamlar görünmeye başladı.

Daha sonra açıklanan yüzde 99.5'lik oy sayımındaysa, Moldova'nın AB'ye katılımını destekleyenler aniden sembolik olarak yüzde onda biri oranında öne geçti (yüzde 50,46’ya yüzde 49.54)

Bu ani değişim de, muhalefetin ihlal iddialarına kaynaklık eden verilerden.

Ülke ikiye bölünmüş durumda

Cumhurbaşkanı Maya Sandu, oy kullanırken "Vatandaşların kendi geleceklerini bağımsız olarak belirleyebilmeleri, Moldova'nın barış ve özgürlük içinde gelişmesi için oyumu verdim” demişti.

Sandu'nun bağımsızlık vurgusu, Moldova siyasetinde uzundur devam eden Rusya tartışmasının bir yansıması.

ABD ve AB yanlısı Moldovalılar, ülkenin 'Rus etkisinden' kurtulmasının yolunun, anayasadaki tarafsızlık statüsünden vazgeçip AB ve NATO üyeliğinden geçtiğini savunuyor.

Rusya yanlısı Moldovalılar, Gagavuz Türkleri ve Transdinyesterliler ise, Batı'yla yakınlaşarak ülkelerinin Batı tarafından sömürüye açılacağını, Rusya'ya karşı savaşa sokulacaklarını ve LGBTİ gibi kavramlar eliyle 'geleneksel aile yapılarının' bozulacağını savunuyor.

İkinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı ve AB entegrasyonuna dair seçimlerin sonuçları, ülkenin kelimenin tam anlamıyla ikiye bölündüğünü gösteriyor.

ABD Elçiliği ise, devam eden bu tartışmanın aktif bir parçası. Seçimlerden çok kısa bir süre önce, elçilik sayfasından yapılan paylaşımda kullanılan “ABD ve Moldova hükümeti, Rusya'nın nüfuz çabalarını ortaya çıkarmak ve ilgililere yaptırım uygulamak için el ele çalışıyor” ifadeleri, bunu doğrular nitelikte.

AB ise, sonuçlar henüz açıklanmadan ‘Rus parmağını’ tespit etmişti. AB dış politika sözcüsü Peter Stano, Brüksel'deki bir brifingde Moldova'daki seçimlerin ‘benzeri görülmemiş baskı koşulları’ ve ‘Rusya ve vekillerinin gözdağı altında’ gerçekleştiğini söyledi.

Avrupa entegrasyonu konusundaki referandum ‘resmen’ zaferle sonuçlansa da, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması, Sandu’nun imajına vurulan bir darbe olarak değerlendiriliyor. 

Sandu, "Moldova halkı iradesini ifade etti ve vatandaşların çoğunluğu Avrupa yolunu destekledi" dedi. Ancak, Transdinyester ve Gagavuzya’da ise AB referandumuna karşı büyük oranda boykot uygulandı. Bu da, ülkenin AB rotasının şimdiden büyük engellerle karşı karşıya olduğunun göstergesi. 

Moldova nüfusunun yarısı, ülkenin AB rotasına karşı çıkıyor. Bu karşıt yarının çoğunluğunu ise, Moldova merkezi hükümetle ciddi problemlere sahip Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi ve Transdinyester oluşturuyor.

İkinci turda muhalefet, bir bütün olarak Moldova Sosyalistler Partisinin (PSRM) adayı Aleksandr Stoyanoglo’yu destekleyecek. Bu durum Sandu’nun koltuğunu sallantıya soksa da, beklentiler yine de Sandu’nun kazanacağı yönünde. 

Gürcistan’da ‘rejim değişikliği’ planları

Moldova’daki seçimleri eleştiren bir diğer isim, Gürcistan Başbakanı İrakli Kobahidze oldu.

"Hepimiz Moldova'daki seçimleri izledik ve hiçbir demokratik sınav geçilmedi. Seçimlerden önce, başkan adayları sudan sebeplerle birer birer yarıştan çekildi. Böyle bir seçim süreci sonrasında Moldova, Gürcistan'ın önünde gösteriliyor" diyerek AB’nin ülkesine uyguladığı siyasi yaptırımlara sitem etti. 

Gürcistan liderinin Moldova’daki seçimlerle ilgili konuşması anlamlı. Zira Moldova’da bölgesel bir nitelik kazanan bu hesaplaşmanın benzeri, uzun süredir Gürcistan’da da yaşanıyor. 

Gürcistan’ın Avrupa entegrasyonunu destekleyenler ise 20 Ekim Pazar günü Tiflis Özgürlük Meydanı'nda ‘Gürcistan Avrupa Birliği'ni seçiyor’ sloganıyla binlerce kişinin katıldığı bir miting düzenlendi. Mitinge, Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili de katıldı. 

Mitingde yapılan çağrılarda, vatandaşlar bu ayın 26’sında düzenlenecek parlamento seçimlerinde sandık başına gitmeye ve ‘Avrupa yanlısı dört partiden herhangi birine’ oy vermeye çağrıldı.

Gürcistan’da iktidardaki ‘Gürcü Rüyası’na karşı dört büyük muhalefet koalisyonu mücadele ediyor: Eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili'nin ‘Birlik’ koalisyonu (‘Birleşik Ulusal Hareket’, ‘Strategy Aghmashenebeli’, ‘Avrupa Gürcistan’), bankacı Mamuka Khazaradze'nin ‘Güçlü Gürcistan’ koalisyonu (‘Lelo’ partisi, ‘Halk için’ ve ‘Özgürlük Meydanı’ hareketi), medya yöneticisi Nika Gvaramia'nın ‘Değişim Koalisyonu’ (‘Ahali’, ‘Girgçi’, ‘Droa’ partileri) ve eski Başbakan Giorgi Gakharia'nın ‘Gürcistan İçin’ hareketi.

Bütün bu koalisyon güçlerini ortaklaştıran en önemli nokta ise, hepsinin AB yanlısı bir çizgi izlemeleri. Bu nedenle, AB’yi desteklediğini söylese de yabancı acenteler yasası, LGBTİ karşıtı kanunlar ve Ukrayna savaşı ile Rusya’yla ilişkiler konularındaki tutumu nedeniyle ‘Avrupa dışından’ sayılan Kobahidze’yi 4 gün sonraki seçimlerde kolay bir sınav beklemiyor.

Muhalefet, rejim değişikliği konusunda çok kararlı.

Gürcistan ile Moldova, AB’nin Ukrayna ile birlikte entegrasyon süreçlerini başlattığı ülkelerden. AB için bu entegrasyon, bu ülkelerin politikalarının AB ile uyumuyla doğru orantılı hesaplanıyor. Yani henüz AB’ye girmeseler bile, bir gün birliğe katılabilmeleri için ‘AB değerlerinin’ uygulanması gerekiyor. Bu çizgiden uzaklaşmak ise ‘AB hayalinin’ uzaklaşmasıyla sonuçlanıyor. 

Aynı anda eski Sovyet ülkeleri olan ve yine aynı anda Batı destekli renkli devrim kuşağında bulunan bu ülkeler, ekonomik zorluklar, savaş riski, NATO üssü haline getirilme gibi risklerle karşı karşıya. ‘AB’cilik - Rusya’cılık’ eksenindeki tartışmanın altında bu gibi riskler yer alıyor. Belirlenecek rota, beklenen ‘büyük savaşta’ bu ülkelerin yerlerini alması demek.

Ancak, mevcut durumda bu üç ülkeye dair karşımıza çıkan tablo şu şekilde:

Savaşla boğuşan, Batı’dan gelen askeri ve mali yardımların Avrupa ve ABD’liler tarafından her gün daha fazla sorgulandığı bir Ukrayna, 

AB ile Rusya arasında denge tutturmaya çalışan, bunu yaparken ulusal güvenliğe ilişkin aldığı kararların AB tarafından tepkiyle karşılandığı, ‘AB hayalinden’ gittikçe uzaklaştırılan bir Gürcistan,

Ülkenin yarısının bambaşka hayallere sahip olduğu, savaş bölgesinin dibinde, bir özerk ve bir kendi kendine bağımsızlık ilan eden devlete sahip bir Moldova…

Bu üç ülke de ciddi ekonomik zorluklarla karşı karşıya. Bu ülkelerin halkları ise, AB hayalinin karın doyurmayacağını günden güne daha net bir şekilde görüyor. Aynı Avrupa’nın diğer halkları gibi.

AB’nin ise yaşanan zorluklara rağmen Moldova ve Gürcistan’dan vazgeçmeye hiç niyeti yok.

Bütün bunlar, özellikle bu iki ülkede yakın gelecekte ciddi boyutta yeni toplumsal olayların yaşanacağını gösteriyor.