Avustralya’nın eski başbakanlarından Paul Keating, ülkesi için tarihi bir uyarı yaptı. Keating, ABD ve İngiltere’yle imzalanan AUKUS anlaşmasının Avustralya’yı hedef haline getirdiğini belirtti. (cumhuriyet.com.tr, 9.8.2024)

AUKUS anlaşması, 2021’de ABD ve İngiltere’nin Avustralya’yla imzaladığı ve bu ülkeye nükleer denizaltı satışını esas alan bir anlaşmaydı.

Bu anlaşmayı ele aldığım yazılarımda vurguladığım yönü ise şuydu: ABD ve İngiltere, AUKUS ile Avustralya’yı Çin’e karşı nükleer üs haline getirmeye çalışıyor.

İşte Eski Avustralya Başbakanı Paul Keating de tam olarak bu yönü üzerinden anlaşmayı eleştiriyor ve ülkesini uyarıyor.

Keating’in uyarılarını maddeler halinde incelersek: 

Bölgesel gerilimin kaynağı: ABD silahları

1)AUKUS anlaşması, Avustralya’yı ‘nükleer güce ulaşmadan önce nükleer denizaltılara sahip ülke’ konumuna getirmesi nedeniyle, gelecekte bölgedeki gerilimi artırabilir.” 

Keating haklı. Anlaşmanın önceliği, Avustralya’yı bir nükleer güç yapmak değil, hızla nükleer denizaltılarla donatmak. Peki ABD ve İngiltere Avustralya'yı kime karşı nükleer denizaltı ile donatıyor? Çin’e karşı.

Dolayısıyla ABD ve İngiltere aslında Avustralya’ya denizaltı satmış olmuyor, Çin’e karşı kendi denizaltılarını bölgeye göndermiş, parasını da Avustralya’dan çıkarmış oluyor. Böylece Avustralya’nın da hem Çin’le hem de diğer bölge ülkeleriyle arasını bozmuş oluyor. 

Askeri kontrol, siyasi kontrol 

2)AUKUS’un asıl amacı Avustralya üzerinde askeri kontrol oluşturmak. Sonunda ne olacak biliyor musunuz? Avustralya, ABD’nin 51. eyaleti haline gelecek. ABD’nin arkasında sarkan bir çift ayakkabı olmamıza gerek yok.

Keating haklı. ABD bu tür anlaşmalarla önce askeri kontrol, ardından siyasi kontrol uygulayarak ülkeleri fiilen eyaleti haline getiriyor. Bu tür özel silahlarını yerleştirdiği ülkeleri bölgesinde hedef haline getirerek de kendisine iyice bağımlı yapmış oluyor.  

İncirlik’teki B61’ler

Benzer durum ABD-Türkiye ilişkilerinde de var.

ABD, Adana’daki İncirlik Üssü’ne B61 nükleer bombalar yerleştirmiş durumda. İhtiyaç halinde Türk savaş uçaklarıyla atılacak. Kime atılacak? Rusya’ya! Ancak bombaların kullanılmasında Türkiye’nin hiçbir yetkisi yok, kumanda ABD’de!

Sorun şu ki bu bombalar fiilen Türkiye’yi hedef haline getiriyor. Olası bir genel nükleer savaşta, Türkiye, topraklarındaki nükleer bombalar nedeniyle, “ilk hedef” haline gelmiş olacak. 

Türkiye’nin Rusya’yla, Avustralya’nın Çin’le stratejik bir sorunu yok, tersine pek çok konuda çıkar ortaklıkları var. Ancak ABD, Türkiye’yi Rusya’ya, Avustralya’yı Çin’e karşı bir “nükleer askeri üs” olarak kullanmak istiyor. Haliyle nükleer askeri üs olarak iki ülke iyi ihtimalle “pazarlık konusu” olacaktır, kötü ihtimalle “askeri hedef” olma riski kazanacaktır.

ABD silahları ABD çıkarları için

Anımsayalım: Washington Soğuk Savaş’ta Rusya’ya karşı Türkiye’ye Jüpiter füzeleri yerleştirmişti. Rusya da buna yanıt olarak Küba’ya füze yerleştirmeye kalkınca ABD ile Rusya arasında kriz çıkmıştı. Washington ile Moskova arasında yapılan pazarlıklar neticesinde, Rusya Küba’daki, ABD de Türkiye’deki füzelerini çekmişti.

Sorun şu ki Ankara bu durumu füzeler çekildikten sonra öğrenmişti!

Kısacası, ABD’nin ülkemizi genel nükleer savaşta askeri hedef haline getirecek B61 nükleer bombaları, hızla Türkiye’den çıkarılmalıdır! 

ABD’nin bu tür özel silahları, yerleştirildikleri ülkeleri değil, ABD’nin çıkarlarını korumaktadır. Daha önemlisi de ABD’nin çıkarları korunurken, silah yerleştirilen ülkelerin kendi çıkarları yok sayılmaktadır!

Mehmet Ali Güller