“İsrail’i hiçbir devlet soykırımla suçlayamaz” dediler, suçlandı. “İsrail Uluslararası Adalet Divan’ına dava edilemez” dediler, edildi. “Divan davayı kabul etmez” dediler, etti. “Bir şey çıkmaz” dediler, “ilk ara karar” çıktı. Şimdi de “ama ara kararda ateşkes çağrısı” yok diyorlar… Doğru ateşkes çağrısı yok ama “İsrail’in soykırım yaptığına dair makul kanıtlar bulunduğunun” kararlaştırılması az şey mi? İlk ara kararı inceleyeceğiz ama önce başta işaret ettiğim tablonun neden gerçekleştiğini belirteyim: Çünkü dünya değişiyor, tek kutuplu dünyada değiliz, çok kutuplu dünya inşa oluyor… Dünyayı hâlâ eskisi gibi okuyanlar için, evet İsrail mahkemeye verilemezdi, mahkeme reddederdi, mahkemeden bir şey çıkmazdı vb. Ama dünya değişti ve İsrail’i “hesap vermeye zorlayan” yeni dengeler ve güç ilişkileri var artık…

Çok kutupluluğun getirileri 

Elbette bu güç ilişkileri ve yeni dengeler herkes tarafından anlaşılabilmiş değil. Kimileri için de “çok kutupluluk” yararsız. O nedenle “çok kutupluluğun dünyaya ne faydası var” diye soruyorlar. Yanıtı geliyor: “Çok kutupluluk şartlarında Afrika Fransa’yı kovabiliyor” örneğin. “Tamam da çok kutupluluğun bölgemize ne faydası var” diyorlar sonra. Yanıtı geliyor: Çok kutupluluk şartlarında İran ve Suudi Arabistan barışıyor örneğin. Çok kutupluluk nedeniyle ABD eskisi kadar at oynatamıyor örneğin. Bu kez “iyi de çok kutupluluğun Türkiye’ye ne faydası var peki” diyorlar. Onun da iyi kötü yanıtı var aslında: İktidarın Atlantikçiliğine rağmen, Türkiye çok kutupluluk şartlarında, Rusya ve İran’la işbirliği yapıyor, bu ilişkiye dayanarak Azerbaycan işgal edilmiş topraklarını yıllar sonra kurtarabiliyor örneğin… Elbette bunlar “tek kutupluluğun” mahvettiği dünyayı düzeltmeye yetmez ama çok kutupluluk sayesinde Küresel Güney’in nefes aldığını, başını kaldırabildiğini, emperyalist ABD ve AB’ye karşı dik durmaya başladığını da görmeliyiz.

Ateşkes yok ama askeri operasyonlara kısıtlama var 

Gelelim Uluslararası Adalet Divanı’nın ilk ara kararına… Evet, memnuniyetsizlerin belirttiği gibi ilk ara kararda “ateşkes” yok, bu elbette eksiklik ama buradan hareketle bardağın dolu tarafını görmezlikten gelemeyiz. Zira ilk ara kararla Uluslararası Adalet Divanı çok önemli iki sonuca varmış oldu: İsrail’in soykırım işleme niyetinde olduğunu ve soykırım yaptığına dair makul kanıtların bulunduğunu saptadı. Evet, ilk ara kararda ateşkes yok, askeri operasyonların tamamen durdurulması talebi kabul görmedi ancak tedbir kararları, İsrail’in askeri operasyonlarının ölçeğini ve biçimini kısıtlıyor. Öte yandan ilk ara kararda “ateşkes” bulunmaması, örneğin Chicago Üniversitesi Profesörü John Mearsheimer’e göre zaten normal. “Çünkü” diyor Mearsheimer: “İsrail Hamas ile savaş halinde ve mahkeme Hamas’a İsrail’e karşı askeri harekatlarını durdurma emri veremez. Fakat Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’e söylediği şey, saldırılarını Hamas’a odaklaması ve sivil halkı hedef almaması gerektiği. Ne de olsa soykırım suçlaması Hamas’a değil İsrail’in Gazze’deki sivil halka yaptıklarıyla ilgili” (harici.com.tr, 29.1.2024).

Kararlar bağlayıcı 

Divan altı tedbir açıkladı. Tedbir kararlarından dördü 15’e 2, ikisi 16’ya 1’le çıktı. İsrail’in atadığı yargıç bile altı tedbirden ikisi lehinde oy verdi! Altı tedbirin altısına da karşı çıkan tek yargıç, Ugandalı Julia Sebutinde’ydi. Uganda’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Adonia Ayebare, “Yargıç Sebutinde’nin Uluslararası Adalet Divanı’nda verdiği karar, Uganda hükümetinin Filistin’deki duruma ilişkin tutumunu temsil etmemektedir” dedi (TRTHaber.com, 26.1.2024). Çünkü Uganda, BM’deki oylamalarda Filistin lehine tutum almıştı. İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nın ilk ara kararındaki tedbirleri aldığına dair bir ay sonra rapor vermek zorunda. Zira Divanın kararları bağlayıcı nitelikte. Divan kararlarının uygulanmasında, BM Güvenlik Konseyi yetkili. Eğer uyulmazsa, Güvenlik Konseyi hükmün yerine getirilmesini sağlayacak tavsiyeler, önlemler kararlaştırabilir. Elbette son tahlilde İsrail BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı karara da uymayabilir ama bu kez “diplomatik izolasyon” sorunuyla karşı karşıya gelir… DİVANIN ARA KARARINI KALDIRAÇ YAPABİLMEK İşte meselenin asıl önemli yanı budur. Yani başta işaret ettiğimiz süreci buraya kadar getirebilen yeni güç dengeleri, süreci ilerletmeyi de zorlayabilir, zorlamalıdır. Dahası, Küresel Güney, çok kutupluluk şartlarında Uluslararası Adalet Divanı’nın kararını “iki devletli çözümü” mecbur edecek bir kaldıraca dönüştürmelidir. Bunun koşulları mevcuttur. Çünkü 7 Ekim, Filistin meselesi açısından bir milattır ve bu nedenle ilk günden beri şöyle yazıyoruz: “İki devletli çözüm” yeniden gündem, “iki devletli çözüm” Aksa Tufanı’yla küllerinden doğdu, “iki devletli çözüm” artık kaçınılmaz, Küresel Güney Filistin’i kabul ettirecek, adım adım Filistin devleti… Mehmet Ali Güller

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN