İran’ın cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı ve önemli devlet yetkililerinin, kendilerini taşıyan helikopterin düşmesi sonucu ölmeleri gündemdeki yerini koruyor. Elbette akıllara gelen ilk soru, olayın kaza mı yoksa sabotaj mı olduğu yönünde. İster kaza olsun ister sabotaj, İran açısından çok ciddi ihmaller, yetersizlikler, eksiklikler var. Madde madde sıralayalım… Birincisi, olayın hemen ardından, daha kaza mı, sabotaj mı, saldırı mı, suikast mi olduğu anlaşılmadan, arama kurtarma ekipleri olay mahalline varmadan, İran’ın, üstüne basa basa kaza demesi kafalarda soru işaretleri yarattı. İkincisi, olaydan hemen sonra, İranlı yetkililer, önce helikopterin sert iniş yaptığını açıkladılar. Açıklamalarda cumhurbaşkanının sağ olduğu öne sürüldü. Hatta bazı açıklamalarda, cumhurbaşkanının kazadan sonra bir otomobile binerek, yola devam ettiği söylendi. Aynı saatlerde en üst düzeyden, İran halkına “dua edin” çağrısı yapıldı ve “İran'da devlet yönetimi aynen devam edecektir” denildi. Bu iki açıklama bir anlamda, cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyetin öldüğünün, başka sözlerle ifade ve itiraf edilmesiydi aslında. Üçüncüsü, İran; süreç yönetimi, kriz yönetimi, iletişimi yönetimi açısından başarısız bir sınav verdi. Açıklamalar birbirini izledi, birbiriyle çelişti, hatta sosyal medya üzerinden yapılan bazıları birkaç saat sonra silindi. Dördüncüsü, İranlı yetkililerin, olaydan sonra, cumhurbaşkanını taşıyan helikopterin ABD yapımı, 1979 model olduğunu açıklamaları, ABD ambargosu nedeniyle yedek parça sıkıntısı çekildiğinden helikopteri modernize etmekte güçlük çektiklerini itiraf etmeleri dikkat çekiciydi. Çünkü nükleer çalışmaları ve silah teknolojisiyle övünen, ABD karşıtlığında başı çeken bir devletin, ABD teknolojisine bu denli bağımlı olması, ülkenin cumhurbaşkanını ABD yapımı, üstelik de eski ve yeterli bakımdan, onarımdan yoksun bir helikopterle resmi geziye yollaması, İran’ın imajını hayli hırpaladı. Beşincisi, "İran, niçin yakın ilişkileri olan Rusya’dan veya Çin’den helikopter almadı da, ABD malı helikopteri kullanmayı sürdürdü" sorusuna tatmin edici yanıtlar gelmedi. Altıncısı, ABD’de başkan ve başkan yardımcısı aynı uçağa güvenlik nedeniyle binmezken, değil dev ölçekli şirketler, orta ölçekli şirketler bile iş gezilerinde tüm tepe yöneticilerini aynı uçağa bindirmeyip farklı uçaklara bindirerek kendilerince önlem alırken, İran’ın cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı ve başka üst düzey yöneticilerini aynı helikoptere bindirmesi büyük bir hataydı. Yedincisi, ABD’nin açıkladığına göre İran, olay sonrası, olay yerine kendi olanaklarıyla ulaşamayınca, ABD’den yardım istemiş. ABD, teknik ve lojistik nedenlerle yardım edemeyeceğini söylemiş. Bu da İran açısından sıkıntı verici bir durum. Sekizincisi, olay yerine, İran ulaşamadı. Türkiye’nin yolladığı Akıncı İnsansız Hava Aracı (İHA) ulaştı. Bu durum, İran’ın çok övündüğü İHA ve SİHA’larına ilişkin ciddi soru işaretlerini akıllara getirdi. Dokuzuncusu, olaydan iki gün sonra, İranlı üst düzey bir yetkili, helikopterin düştüğü sırada hava koşullarının olumsuz olmadığını söyledi. Sözün özü, ister kaza olsun ister sabotaj (ki kaza değil, sabotaj olduğunu düşünüyorum), İran açısından son derece olumsuz bir tablo söz konusu. Rejim aynen devam eder, ülke içinde farklı odaklar çekişir ancak yönetimde kaos olmaz. Fakat İran’ın özellikle dış dünyadaki itibarı, caydırıcılığı, imajı hayli örselenmiştir. YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN