Acımasız işgal yıllarının, sert iç savaşın, büyük insan kayıplarının ve ağır yoksulluğun yaşandığı Çin Halk Cumhuriyeti, kurulduğu 1949’dan bu yana geçen kısa zamanda nasıl dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri oldu? Çin Halk Cumhuriyeti 75 yılda yoksulluğu sıfırladı, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi oldu, yeni teknolojide lider ülke durumunda, eğitimden spora, kültürden sanata küresel ölçekte başarılara imza atıyor… Peki bu başarının sırrı ne? Çin’in beş bin yıllık kökleri mi, Çinlilerin çalışkanlığı mı, coğrafyasının avantajı mı? Elbette bunlar da etkendir. Ama Çin’den daha eski tarihsel kökleri olan ülkeler var, Çinliler kadar belki onlardan daha çalışkan halkları olan ülkeler var, coğrafyası Çin kadar avantajlı ülkeler var ama bu ülkeler Çin kadar gelişemedi 75 yılda… Çin Halk Cumhuriyeti’nin başarısı, sosyalizme, “Çin’e özgü sosyalizm”e dayanmaktadır. Emperyalist kapitalizmin ağır baskısı karşısında sosyalizmde ısrar edebilmek ve kararlı bir şekilde sürdürebilmek ise ancak ve ancak güçlü devrim partisiyle, Çin Komünist Partisi’yle (ÇKP) mümkündü.

ÇKP’nin büyük başarısı

1 Temmuz 1921’de kurulan ÇKP, işgale karşı mücadele ve iç savaşın ardından 1949’da devrim yaptı. Üstelik dünyanın en zor devrimlerinden biriydi… Çünkü ağır işgal altındaydı ülke, halkı afyonla uyutulmuştu, emperyalistler açtıkları kafelere “Çinliler ve köpekler giremez” diye tabela asacak kadar baskın, azgın ve küstahtı. Çin’in kaynakları acımasızca sömürülüyordu… İşte ÇKP bu şartlar altında ve onbinlerce üyesinin yaşamı pahasına, sosyalizm bayrağı altında mücadele etti ve Çin halkını esaretten kurtarıp, devrimle ayağa kaldırdı. Ve ÇKP, yine sosyalizm bayrağı altında, dünyanın neredeyse en yoksul ülkesi olan Çin’i, 75 yılın sonunda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline getirdi. Mesele elbette sadece toplam ekonomiyi büyütmek değildir, mesele o ekonomiyi olabildiğince adil paylaştırabilmektir, halkın mutluluğuna dönüştürebilmektir. Ki asıl başarı da budur.

Atlantik Konseyi’nin beş saptaması

103 yaşındaki ÇKP, bilimsel sosyalizmde ısrar ederek, kurucu değerleri koruyup geliştirerek, halkın içinde kök salarak, Çin’e özgü sosyalizm pratiğini insanlığın önüne bir başarı modeli olarak getirdi. Kimi solcular “Çin’e özgü sosyalizm”e dudak büker, sosyalizmden saymaz, hatta bazıları da Çin’i kapitalist görür. Peki kapitalizmin kalesi durumundaki emperyalist ABD nasıl görmektedir Çin’i, ÇKP’yi? Asıl önemlisi budur bence… Örneğin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 2020’de ÇKP’yi “baş tehdit” ilan etmişti. Yani Washington için ÇKP, asıl mücadele edilecek kuvvetti. Çünkü ABD biliyordu ki Çin’i altetmenin yolu ÇKP’yi zayıflatmaktan geçiyor. Emperyalist ABD’nin ÇKP’yi “baş tehdit” ilan etmesi büyük derslerle doludur. Bitmedi. Anımsayın, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin işbaşı yapması sırasında Atlantik Konseyi’nin yayınladığı 85 sayfalık “Daha uzun telgraf” raporunda şu beş önemli saptama yer alıyordu: 1) Xi Jinping, Çin’i Marksizm-Leninizm’e döndürdü. 2) ÇKP, Xi Jinping önderliğinde “piyasa reformlarını” durdurdu. 3) Özel sektör ÇKP kontrolü altında. 4) Çin, artık statüko gücü değil, revizyonist (düzen değiştirici anlamında) güçtür.

ÇKP’nin SBKP dersleri

Bu çok önemli raporun bir diğer saptaması da şuydu: 5) ÇKP, SSCB’de neyin yanlış gittiği üzerine çok iyi çalıştı ve önemli dersler çıkardı. Doğru. SSCB’yi kuran Bolşevik Parti’nin (SBKP), devrimin çökmesine ve ülkenin dağılmasına engel olamaması derslerle doludur. ÇKP daha Mao Zedung döneminde SBKP’deki hataları görüyor ve uyarıyordu. Sonuçta SBKP’deki Leninizm ve Stalinizm yavaş yavaş terkedildi, “yeni burjuva” sınıfı oluştu ve adım adım partiyi ele geçirdi. (SBKP’nin on binlerce yetişmiş kadrosunun II. Dünya Savaşı’nda ölmesi, ne yazık ki yeni burjuva sınıfın partiyi ele geçirmesini kolaylaştırdı.) Kısacası devrim partisi niteliği açısından tablo şudur ve sosyalizm mücadelesi için büyük derslerle doludur: SBKP, Lenin ve Stalin’i terk ettikçe devrimciliğini kaybetti, sosyalizm inşasını zayıflattı, yeni burjuva sınıfa teslim oldu ve en sonunda SSCB ne acı ki dağıldı. ÇKP ise Mao’dan vazgeçmediği, devrimde/devrimcilikte ısrar ettiği ve sosyalizm pratiğini ülkenin şartlarına uygulayabildiği için Çin’i güçlü, gelişmiş ve halkı mutlu bir ülke haline getirdi. YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN