Sosyalist reform, dışa açılma ve modernleşme inşası üçlü sütununa dayanan
Deng Xiaoping Düşüncesi’nin hayata geçmesinin 45. yılı…
Peki 1978’de başlayan reform ve dışa açılmanın 45 yıllık sonuçları nedir?
Çin’in 1978 yılındaki Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH) 149,5 milyar dolardı. 2022’de ise GSMH 18.1 trilyon dolara çıktı. Yani 44 yılda 121 kat artmış oldu.
Bunun ne anlama geldiğini daha iyi görebilmek için, ABD’nin aynı dönemdeki ekonomik büyüklükleriyle kıyaslamak gerekir.
ABD’nin 1978 yılındaki GSMH’sı 2,352 trilyon dolardı, yani Çin’in 1978’deki GSMH’sının yaklaşık 16 katıydı. ABD’nin 2022’deki GSMH’sı ise 25.4 trilyon dolar, yani Çin’in 2022’deki GSMH’sının sadece 1,4 katı.
Sonuç olarak 44 yılda ABD ile Çin arasında makas kapanmış durumda. Satınalma Gücü Paritesine göre ise Çin’in ekonomik büyüklüğü ABD’yi geçmiş durumda.
Sizleri sayılara boğmak istemiyorum. Ticaret verilerinden patent sayısına kadar onlarca önemli veri karşılaştırmasına göre ABD ile Çin arasında makas kapanmış durumda. Bazılarında da Çin ABD’yi geçmiş durumda.
İşte 1978’de başlayan reform ve dışa açılmanın somut sonucu budur. Bu sonuç, yine somut olarak
800 milyon Çinlinin yoksulluktan kurtarılması ve 1,5 milyar nüfuslu Çin’in 2021 yılında “orta halli refah toplumu” hedefine ulaşması demektir.
Devrim olmasaydı, reform da olmazdı
Peki bu başarı, sadece 1978’de başlayan reform ve dışa açılma programının başarısıdır mıdır? Baştan belirtelim, kesinlikle değildir.
1949 devrimi olmasaydı, 1978 reformu olmazdı.
Batı, bu devamlılığı yok saymaya uğraşıyor. 1978’i bir başlangıç gibi göstererek,
reformları devrimden koparmaya ve bu yolla Marksizm, Leninizm, Mao Zedung düşüncesinin üzerini örtmeye çalışıyor.
Oysa Çin Halk Cumhuriyeti’nin Batı’nın sömürgesi ve yarı sömürgesi olduğu dönemlerden çıkarak dünyanın en büyük ekonomisine dönüşmesi, öncelikle devrimin sonucudur. Devrim olmasaydı, sonrasında reformlar da olmazdı.
Birbirinin devamı dönemler
1949’dan 2023’e Çin’de bir kopukluk yok, birbirine bağlı, birbirinin üzerinden yükselen, öncekini kapsayarak aşan dönemler var. Çin’in başarısının en önemli nedeni bu “kapsayarak aşma” dönemleridir.
Özetleyecek olursak:
1949’dan
Mao’nun öldüğü 1976’ya kadar olan dönem, “
Marxizm-Leninizm ve Mao Zedung Düşüncesi” dönemi diye nitelenir.
1978’den başlayarak 1993’e kadar süren dönem ise “
Deng Xiaoping Düşüncesi” dönemi olarak nitelenir. Bu dönem, yukarıda da belirttiğimiz gibi üç sütun üzerinde yükselir: Sosyalist reform, dışa açılma ve modernleşme inşası.
1993-2003 dönemi ise “
Jiang Zemin Üç Temsil Düşüncesi” dönemi diye nitelenir; “üretici güçlerin gelişme talebini”, “ilerici kültürün gelişme yönünü” ve “en geniş halk kitlesinin temel çıkarlarını” temsil eder.
2004-2012 dönemi ise “
Hu Jintao Bilimsel Gelişme Görüşü” dönemi diye nitelenir. Özellikleri ise şöyledir: “Öncelik: gelişme”, “çekirdek: her şey insan için anlayışı”, “temel talep: kapsamlı ve sürdürülebilir kalkınma”, “temel yöntem: bütüncül yaklaşım.”
2013’te başlayan dönem ise “
Xi Jinping Düşüncesi” dönemidir ve 14 prensipten oluşan “yeni çağda Çin karakterinde bir sosyalizm doktrini” ile temsil edilir.
ABD’nin ÇKP’yi merkezi tehdit ilan etmesinin anlamı
ÇKP önderliği ile temsil edilen bu dönemler, birbirinin devamı olan ve birbirinin üzerinde yükselen dönemlerdir.
Kabaca
Mao dönemini inşa,
Deng ve sonraki iki dönemi gelişme ve Xi dönemini de yükselme dönemi olarak sınıflandırabiliriz.
Ve sayılarla ifade edecek olursak, şöyle söylemeliyiz:
İnşa sırasındaki yüzde 6 büyümeler olmasaydı, gelişme dönemindeki yüzde 9’lar yakalanamazdı.
Tüm bu süreç, Çin halkına liderliğiyle Çin Komünist Partisi’nin büyük başarısıdır. Öyle olduğunu da en iyi ABD görmektedir.
Dönemin
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 2020’de Çin Komünist Partisi’ni “merkezi tehdit” ilan etti.
Joe Biden yönetiminin işbaşı yapması sırasında Atlantik Konseyi’nin yayımladığı 85 sayfalık “Daha uzun telgraf” raporunda şu dört saptama yer alıyordu:
1) Xi Jinping, Çin’i Marksizm-Leninizm’e döndürdü.
2) ÇKP, Xi Jinping önderliğinde “piyasa reformlarını” durdurdu.
3) Özel sektör ÇKP kontrolü altında.
4) Çin, artık statüko gücü değil, revizyonist (düzen değiştirici) güçtür.
ABD’nin Çin’den çok ÇKP’yi ve onun liderliğini hedef almasının anlamı ortada.
Çünkü:
Bugün 130. doğum gününü kutladığımız büyük devrimci öğretmen Mao Zedung’un hayaleti hâlâ Atlantik’i ürkütüyor!