Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in son Fransa ziyaretinde, “Bugün dünya çok sayıda sorunla karşı karşıya ve uluslararası durum kritik bir kırılma noktasında. Fransa ve AB’nin, her zamankinden daha fazla Çin’le ilişkilerini geliştirmesi gerekiyor zira Avrupa’nın geleceği buna bağlı” demiş olması çok şey anlatıyor. Yaklaşık bir yıl önce, Nisan 2023’te Çin’e giden Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığının azaltılması ve Taiwan meselesi hakkında Çin’i memnun eden açıklamaları da anımsanırsa yaşlı kıtanın kadim ülkeyle ilişkilerinde yeni köprüler kurulacağını düşünmek mümkün. Çin-Avrupa ilişkileri denilince sömürgecilik, işgal, yağma ve savaş gibi kavramlar sık sık karşımıza çıksa da kültürel yakınlaşma bağlamında çok önemli adımlar atıldığı, barış rüzgârlarının estiği yumuşama dönemleri yaşandığı da bir gerçek. Bu çerçevede öne çıkan isimse, geçen 11 Mayıs’ta 414. ölüm yıldönümünde anılan İtalyan Cizvit misyoneri ve bilim insanı Matteo Ricci (1552-1610) oluyor. Çin kültürel yaşamının en yüksek çevrelerinde kabul gören ilk Batılı olan Ricci, 16. yüzyıldaki keşiflerin ve Avrupa’nın diğer kıtaları Hristiyanlaştırma arzusunun sonucu olarak Çin’e gelmişti ama bu devasa ve her bakımdan zengin ülkeden çok etkilendi ve bu etkiyi Avrupa’ya iletti.

“Her türlü şeref payesini hak ediyor” 

Mezarı halen Beijing’de bulunan, 1982’yi “Matteo Ricci Yılı” ilan eden Çinliler tarafından büyük saygıyla anılan, 2001 yılında 1601’de Beijing’e kesin olarak yerleşmesinin anısına Hong Kong ve Beijing’de kutlamalar yapılan, 2010’da bu kez 400. ölüm yıldönümü için etkinlikler gerçekleştirilen bu İtalyan misyoner Çin’e 1582’de 30 yaşındayken Macao’da ayak basmıştı. Kısa sürede Çin dili ve yazı sistemini öğrenmiş, astronomi ve takvim bilimi konusunda yeni bilgiler edinmek isteyen imparatora hizmet için Yasak Şehir’e giren ilk Batılı olmuştu. Katoliklik ile Konfüçyüsçülük arasındaki bağlar üzerine çalışmalar yaptı, Öklid’in “Elementler”ini Çinceye, Konfüçyüs klasiklerini Latinceye çevirdi. Macao dışında kalıcı bir Cizvit misyonu kurmak amacıyla Guangdong’da faaliyetlerde bulunan, bu arada Çince karakterlerle Çin merkezli bir dünya haritası ve Portekizce-Çince sözlük hazırlayan Ricci, ilk olarak Marco Polo’nun yazdıklarından öğrendiği Çin’i yakından tanımak için büyük çaba gösterdi. Avrupa’nın uyanışı, Çin’in uyanışını da tetikliyor ve Matteo Ricci buna büyük katkı sağlıyordu. Amin Maalouf, “Labirent” kitabında şöyle yazıyor: “Benim naçizane bakış açıma göre, bu adam her türlü şeref payesini hak etmektedir. Matteo Ricci’nin yaşamının ve eserinin, gezegenin en büyük uygarlıklarını birbirine yaklaştırmak ve uzlaştırmak konusunda bir insan tarafından girişilmiş en iddialı denemeyi temsil ettiğine inanıyorum.”

2022’de “Aziz” ilan edildi

Öncelikli görevi Hıristiyanlığı yaymak olmasına rağmen Çin’in binlerce yıllık tarihine, sanatına, edebiyatına, felsefesine hayran olan, iki inanç sistemi ve iki uygarlık arasında kesişim kümeleri arayan, bu nedenle de sapkınlıkla suçlanarak Katolik Kilisesi’nin hışmına uğrayan Ricci’nin, “Aziz” mertebesine ancak 2022’de ulaşabildiğini belirteyim. Çin teolojisine, Tanrıyı “Tianzhu” (Göğün Efendisi) olarak tanımlamak gibi (bizdeki “Tanju” ismi de buradan gelmektedir) katkılarda da bulunan Matteo Ricci öldüğünde Ming Hanedanlığı kanunlarına göre ancak Macao’da gömülmesi gerekiyordu. Ancak Cizvitler, Çin’e yaptığı katkılar nedeniyle Beijing’de bir cenaze töreni yapılması ve defin için özel bir izin talep etti. İmparator “Büyük Batı’nın Bilge Adamı” için bu izni verdi ve yabancı dostlarının sonsuza dek Beijing’de yatması için kolaylık sağlayarak bir Budist tapınağını tahsis etti. Mezar halen Beijing’in Haidian bölgesinde bulunuyor ve kalabalık topluluklar tarafından ziyaret ediliyor. Tunca Arslan YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN