Avrupa Parlamentosu (AP) seçim sonuçları, genişçe bir genelleme ile “aşırı sağın zaferi” olarak yorumlanıyor. Elbette oylarını artıran partileri “aşırı sağ” diye nitelemek doğrudur.
Ancak neden-sonuç ilişkisi kurmadan ve “aşırı sağın” neden yükseldiğini analiz etmeden konuyu “faşizm geliyor” darlığıyla yorumlamak da yanlıştır. Çünkü “aşırı sağın” kazanması kadar, hangi ekonomi-politik çizginin kaybettiği de önemlidir.
AP’de 2019 - 2024 değişimi
Cumhuriyet gazetesinin bugün birinci sayfasından verdiği Avrupa Parlamentosu 2019 (705 sandalye) - 2024 (720 sandalye) seçim kıyaslaması grafiğine göre değişim şöyle:
Sol grup 1 sandalye kaybetmiş (37-36).
Sosyalistler ve Demokratlar 4 sandalye kaybetmiş (139-135).
Yeşiller 18 sandalye kaybetmiş (71-53).
Liberaller ve Merkez 23 sandalye kaybetmiş (102-79).
Hristiyan Demokratlar 10 sandalye kazanmış (176-186).
Aşırı sağcı denilen
Muhafazakarlar ve Reformistler 4 sandalye kazanmış (69-73).
Aşırı sağcı denilen
Kimlik ve Demokrasi grubu 9 sandalye kazanmış (49-58).
Bir gruba dahil olmayanlar ise 38 sandalye artırmış (62-100).
Görüldüğü üzere
asıl kaybedenler Avrupa’yı yöneten Liberal, Merkez, Yeşil ve kısmen Sosyal Demokratlardır.
Ukrayna, ekonomi ve göç kaybettirdi
Peki liberal, merkez, yeşil ve kısmen sosyal demokrat yönetenler neden kaybetti? Hepsi birbirine bağlı üç temel neden olduğu anlaşılıyor:
1) ABD’nin Ukrayna savaşına destek verdiler.
2) Yönettikleri ülkelerin ekonomileri sıkıntıda.
3) Göç sorunu.
Oylarını artıran partilerin ise neredeyse tamamı
ABD’nin stratejisine eklemlenerek Ukrayna’ya destek vermeye itiraz ediyorlar. Ukrayna’nın askeri ve ekonomik olarak desteklenmesine karşı çıkıyorlar.
Oylarını artıran partilerin bir bölümü
Rusya’ya yaptırımları onaylamıyorlar, çünkü bunun ekonomiye faturası olduğunu belirtiyorlar.
Oylarını artıran partilerin neredeyse tamamı mevcut
göç politikasına karşı çıkıyor, bunun ekonomiden demografik değişime bir çok sorun doğurduğunu savunuyolar.
Görüldüğü üzere üç konu da birbirine bağlı.
ABD stratejisine eklemlenerek Ukrayna’ya destek vermek Avrupa ekonomilerini vurdu, Polonya başta bazı ülkeler Ukraynalı göçmenlerden rahatsız.
Asya, Ortadoğu ve Afrika kaynaklı göçler de son tahlilde emperyalist ABD’nin işgalciliğinin sonucudur.
ABD’nin ve ona eklemlenen Avrupa’nın Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve Afrika’daki işgal ve müdahaleleri küresel göç krizinin asıl nedenidir. Bu nedene itiraz etmeden ve bu nedeni değiştirecek politikalar savunmadan salt yabancı düşmanlığı yapmak elbette aşırı sağcılıktır, ırkçılıktır, neofaşizmdir. Göç sorunu üzerinden oylarını artıran partilerin bir kısmı o nedene itiraz ediyor, bir kısmı ek olarak o nedeni değiştirecek politikalar savunuyor ama önemli bir kısmı da ne yazık ki sadece yabancı düşmanlığı, renk düşmanlığı, din düşmanlığı yapıyor.
Çare: Stratejik özerklik
Avrupa’yı ABD’nin stratejisine eklemleyerek Ukrayna cephesinde kan kaybettirenler liberal, merkez, yeşil ve kısmen sosyal demokrat iktidarlardır. Bu emperyalist tutumları nedeniyle bu partiler de fiilen aşırı sağcıdır!
Ve daha önemlisi, bu
iktidar partilerin ekonomi-politikaları nedeniyle Avrupa’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı yükselmektedir: Müziğinden edebiyatına kaba bir Rus karşıtlığı bu iktidarların yönetiminde oldu. Avrupa’ya girmeye çalışan göçmenler bu iktidarların yönetiminde baskı görüyor ve kovuluyor. Türkiye başta kimi sınır ülkelerle fon karşılığı anlaşma yaparak “tampon” oluşturanlar da bu iktidarlardır. Uluslararası hukuku ayaklar altına alarak Rus varlıklarına el koymayı tartışanlar da bu iktidarlardır. ABD’nin savaş aygıtı NATO içinde Rusya’dan Çin’e küresel bir savaş stratejisine soyunan da bu iktidarlardır. Rusya’dan ucuz enerjiyi kesip ABD’den pahalı enerji alarak ve Ukrayna’yı fonlayarak ekonomiyi bozan ve bunun faturasını şirketlere değil halka kesen de bu iktidarlardır.
Kısacası
Avrupa'yı yönetenler, ABD’ye verdikleri savaş desteği ve bunun ekonomi ile göçe faturası nedeniyle oy kaybettiler. “Aşırı sağ yükseliyor” korkusu üzerinden pozisyonlarını korumaya çalışarak değil, ABD stratejisinden koparak tabloyu düzeltebilirler. Çare, stratejik özerkliktir, Avrupa güvenlik mimarisinin inşası konusundan ABD’yi çıkartmaktır, ABD’den bağımsız Çin ve Rusya’yla ilişki yürütmektir.
Mehmet Ali Güller
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN