AUKUS Paktı JAUKUS Paktı’na dönüşüyor!
Barış Adıbelli
Uluslararası politika açısından son 15 gün gerçekten oldukça yoğun geçti. İsrail’in İran’ın Şam’daki konsolosluğunu bombalamasıyla başlayan süreç İran’ın yanıt olarak İsrail topraklarına saldırı düzenlemesi ve ABD’de Beyaz Saray’da Pasifik bölgesinde yeni bir ittifakın temellerinin atılmasıyla devam etti. Tüm dünyanın pür dikkat takip ettiği İsrail-İran gerginliği maalesef Asya-Pasifik bölgesindeki gelişmeleri de gölgeledi. Pasifik’te sular giderek ısınmaktadır. 21.yüzyılın büyük jeopolitik hesaplaşması Orta Doğu’da değil aksine Asya-Pasifik bölgesinde gerçekleşecektir.
10 Nisan’da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Tayvan eski Cumhurbaşkanı ve Kuomintang eski başkanı Ma ile Pekin’de görüşmesinden saatler sonra Washington’da ABD Başkanı ile Japonya Başbakanı Kishida bir araya geldiler. Pekin’de ve Washington’daki her iki görüşmede de Asya-Pasifik ya da ABD’nin deyimiyle Hint-Pasifik bölgesinin geleceği açısından oldukça önemliydi. Bilhassa, ABD ile Japonya arasında 1960 yılında imzalanan tarihi ikili güvenlik anlaşmasının yeniden masaya yatırılarak günümüz koşullarına uyarlanması kabul edilmesi dikkat çekiciydi Bu bağlamda, ABD ile Japonya arasında 70 anlaşma imzalandı. Esas gelişme 11 Nisan’da Beyaz Saray’da ABD, Japonya ve Filipinler arasında düzenlenen üçlü görüşmeydi. (Üçlü görüşme ayrı bir yazıda ele alınacaktır) Bu görüşme aslında Pasifik bölgesinde yeni bir üçlü ittifakın kurulmakta olduğunu haber veriyordu.
Japon Başbakanı Kishida, Washington’a çantası dolu gelmişti. Ajandasında Rusya, Çin ve Kuzey Kore’nin oluşturduğu sözde tehditler ve bu tehditlere karşı alınacak önlemler vardı. ABD, son dönemde Japonya’ya oldukça önem veriyor. Yakında AUKUS’a dahil edileceği söyleniliyor. Ayrıca Japonya ile NATO bir ittifak zemininde bir araya getirilmeye çalışılıyor. NATO bünyesinde ve Japonya'da birer temsilcilik ofisinin açılması için çalışılıyor. Muhtemelen bu yıl ABD’de yapılacak olan NATO zirvesinde bu konuda nihai adım atılacak. ABD, Japonya’ya o kadar önem veriyor ki Başbakan Kishi’da’nın Kongre ortak oturumunda konuşması bile sağlandı. Shinzo Abe’den sonra Kishida, Amerikan Kongresinde konuşan ikinci Japon başbakan olma onuruna erişti.
16 Aralık 2022’de Başbakan Kishida, Japonya'nın savunma yeteneklerini güçlendirmek için üç güvenlik belgesini (Ulusal Güvenlik Stratejisi, Ulusal Savunma Stratejisi, Ulusal Savunma Stratejisi ve Savunma Gücü Geliştirme Planını onayladı. Kishida’ya göre yeni önlemlerin Japonya'nın "karşı saldırı yeteneklerine", yani acil bir durumda ve belirli koşullar altında başka bir ülkenin topraklarına doğrudan saldırı yeteneğine sahip olmasını sağlayacak hükümleri içeriyordu. Bunun yanında Japon Başbakanı savunma ve maliye bakanlarına Japonya'nın savunma bütçesini 2027 yılında mevcut GSYİH'nın %2'sine çıkarmak için fon sağlama talimatı verdi.
Tüm bu gelişmeleri ABD memnuniyetle karşıladı. Özellikle, Japonya’nın savunma bütçesini artırması Pasifik’te yeni bir silahlanma sürecini başlatacağını göstermektedir. 1910-1945 yılları arasında Japonya'nın silahlanması ve militarist politikalarının komşularına ve Asya halkına yaşattığı acılar hala tazeliğini korumaktadır.
Çok ilginç bir şekilde son dönemde Japonya’nın ABD ile geliştirmiş olduğu güvenlikçi politikalar, Tokyo’nun bölgede söylemini de değiştirmiştir. Pasifik’te düzenin sağlanması ve muhafazası konusunda kendisine görev biçen yeni bir Japonya ortaya çıkmıştır. Hatta kendisini hala 1945 öncesinde sanan bir Japonya var. Öyle ki Tayvan’a bakışı bile ABD’den farklı. Japonya, Tayvan’ı eski sömürgesi olarak görmektedir. Bir başka deyişle Kishida’ya göre en güvenli Tayvan, Japonya’nın himayesinde olan Tayvan’dır. O halde sorulması gereken en önemli soru Japonya’nın nihai hedefi nedir? Bir başka deyişle Japonya, Hint-Pasifik bölgesinde ABD’nin adına düzeni sağlama, bölgede güç dengesini oluşturma ve Tayvan’ı koruma nihai hedefi olabilir mi? Cevap gayet basit: Hayır! Japonya’nın amacı tekrar Japon imparatorluğunu ayağa kaldırmaktır. Bu nedenle, Japonya, ABD’yi açıkça Makyavellist bir yöntemle kullanmaktadır. Özellikle, Çin ve Kuzey Kore tehditleri bahane edilerek anayasanın 9.maddesini değiştirmeye çalışmaktadır.