Aslı Ağırdil

2024 ABD başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump, ikinci kez başkanlık koltuğuna oturdu. Trump’ın göreve dönüşü, özellikle ABD-Çin ilişkileri açısından kritik bir dönemin kapılarını aralıyor. Çin’in küresel arenada artan etkisi ve Asya-Pasifik bölgesindeki stratejik gelişmeler, Trump’ın ikinci dönem politikalarının şekillenmesinde belirleyici olacak. Peki, Çin’le ABD arasındaki ilişkiler nasıl bir seyir izleyecek? Çin’in yükselen gücü karşısında Trump’ın Asya-Pasifik stratejisinde ne gibi değişiklikler olacak? 

İstanbul Gedik Üniversitesi ASEAN Merkezi Başkanı Sibel Karabel, CGTN Türk’e değerlendirmelerde bulundu.

İbre Kamala'yı gösteriyordu, ancak seçmen Trump dedi

ABD başkanlık seçimlerinde anketlerin Kamala Harris'i gösterdiği ancak seçim süresince yürütülen kampanyalar göz önüne alındığında, Trump'ın kazanma ihtimalinin daha yüksek göründüğünü söyleyen Karabel şunları ifade etti:

Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinde, eğer seçim anketlerine bakmış olsaydık, ibrelerin Kamala Harris’i gösterdiğini söylemek mümkün olurdu. Ancak seçim propagandaları ve seçim süresince yürütülen kampanyalar, ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'ndeki seçmen davranışları ve nabzı göz önüne alındığında, Trump’ın gerçekten daha şanslı olduğu aşikar gibi görünüyor

Hazine Bakanı Şimşek'ten Çin çıkarması: Orta Koridor Girişimi için kritik adımlar atıldı Hazine Bakanı Şimşek'ten Çin çıkarması: Orta Koridor Girişimi için kritik adımlar atıldı

Şimdi, bazı etmenler var. Amerikan seçmeninin başkanlık seçiminde önem verdiği belirli unsurlar bulunuyor. Bu konularda, aslında Kamala Harris ve Trump arasındaki münazaralarda ve seçim yarışının başa baş gittiği durumlarda öne çıkan birtakım başlıklar oldu. Bunlardan bir tanesi göç, göç yasağı ve dış göç mevzusuydu; bir diğeri ise kürtaj meselesiydi. Özellikle Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında, belirli temsili değerlerin bir takım Demokrat değerleri olarak kabul edilmesi ve Cumhuriyetçi değerlerinin de muhafazakâr değerler olarak kabul edilmesi şeklindeki zemin sürdürülüyor.

ABD seçimlerini etkileyen faktör: Çin politikası

Karabel, Trump ve Kamala'nın Çin'e karşı uygulayacağı politikaların seçmenler üzerindeki etkisinin seçim sonuçlarını şekillendirdiğini savundu ve şunları aktardı:

Çin politikasında, Trump seçim kampanyası boyunca ve Kamala Harris de televizyondaki münazarasında Çin politikalarını ele almıştı. Trump, önceki seçimde olduğu gibi yine aynı şekilde, temelde 'Önce Amerika' mottosunun arkasında durarak, ardından Çin’e yönelik tarifelerin olağanüstü bir şekilde artırılacağına yönelik vaatlerde bulunmuştu. Başkan olması durumunda, bu tarifelerin %60 ile %100 arasında ciddi oranlarda artırılacağını söylemişti.

Kamala Harris ise, Biden yönetiminin Çin politikasında olduğu gibi, daha hedefe yönelik tarifelerle Çin’e karşı bir politika izleyeceğini ifade etmişti. Şimdi, bu genel değerlendirme, Amerikan seçimlerini etkileyen faktörler.

'Tayvan'a silah satışı Trump döneminde çok artmıştı'

Karabel, Tayvan meselesinin son derece önemli bir konu olduğuna dikkat çekti ve Tayvan'a silah satışlarının dikkatle izlenmesi gerektiğini belirtti.

Amerika-Çin ilişkilerinde ticaret ve ekonomi, hikayenin sadece bir parçasıdır; ilişkinin dinamiğini, yani bütününü oluşturan bir parçadır. Güvenlik anlamında, özellikle Asya-Pasifik'teki ülkelerle, Amerika Birleşik Devletleri'nin müttefiki olarak gördüğü ülkelerle ilişkiler ne derece ilerleyecek? Tayvan meselesi çok önemli bir konu. Tayvan’a silah satışlarının gözlemlenmesi gerekiyor; önceki dönemlere kıyasla çünkü Trump döneminde gerçekten çok artmıştı.

Kongrede çıkarılan yasalar ve yasa önerileri, Çin’le ilgili, Kongre’deki bu Çin’e karşı tutumda bir partiden konsensüs devam edecek. Bu, yani Demokrat ya da Cumhuriyetçi çoğunluk olması fark etmez, Çin konusu gerçekten Amerikan Kongresi’nin karşılıklı bir partiden konsensüsü olduğu nadir konulardan bir tanesidir. Nasıl ilerleyeceği önemli. Tabii ki de, dış politikayla ilgili Trump’ın ekibi kim olacak? Örneğin, Biden’ın ekibindekilerle, Trump’ın ekibindekiler, özellikle Asya-Pasifik işlerinden sorumlu birim kim olacak, kimlerden teşkil edilecek ve danışmanlar ne yönde ilerleyecek, bu da önemli. Ama şunu unutmamak lazım; Trump’ın, genel olarak Amerikan başkanlarının ilk 100 günü çok önemlidir. Ve ilk 100 gününde uzmanlar, düşünce kuruluşları, Amerikan başkanının neler yaptığını tek tek maddelerle sunarlar ve bu dönemde şuna işaret edildiği düşünülür: Çalışma dönemi, aslında sonraki politikalarına ışık tutacaktır.

Orta halli haneler zarar görecek

Karabel, ABD'nin Çin'e karşı öngördüğü tarifeleri uygulaması durumunda, gayrisafi hasılada yaklaşık %0,6'lık bir gerileme yaşanabileceğini belirtti ve bu durumda enflasyonist baskıların da yeni bir baskıya dönüşmüş olacağını vurguladı:

Yönetim, %60 öngördüğü tarifeleri uygularsa, Amerika’daki orta halli hane halkından yıllık olarak 1.700 ile 2.600 dolar arasında bir kayıp olacağı öngörülüyor. Orta ve uzun vadede ise gayrisafi hasılada yaklaşık %0,6’lık bir azalma, bir gerileme yaşanabileceği tahmin ediliyor. Bu, sadece çalışmaların bir tanesidir. Bunun çok önemli sebeplerinden biri de aslında bu tarifelerin, doğrudan federal devlete ithalatçı tarafından ödeniyor olmasıdır. Dolayısıyla burada Çin’i cezalandırmış olmuyor, aynı zamanda var olan enflasyonist baskıları da yeni bir baskıya dönüştürmüş oluyor.

'Çin, ABD ile ilişkilerini yapıcı bir şekilde sürdürmek istiyor'

Çin'den Trump'ın başkanlığına dair gelen ilk tepkinin, ilişkinin daha yapıcı ve kazan-kazan şeklinde devam etmesi yönünde olduğunu söyleyen Karabel, Çin'in özellikle bu durumu savaş olarak nitelendirmekten hoşlanmadığını belirtti:

Çin'den gelen ilk açıklamaların seyrine baktığımızda şunu görüyoruz: Bir defa, Çin'den Başkan Trump'ın başkanlığı kesinleştiği vakit gelen ilk açıklama şu oldu: "Biz kazan-kazan, yapıcı bir şekilde ilişkilerimizi sürdürmek istiyoruz." Açıkça ifade ediliyordu. Dolayısıyla, Çin'den gelen ilk tepki, Trump'tan gelecek hamleler ne olursa olsun, ilişkinin daha yapıcı ve kazan-kazan şeklinde devam etmesi yönünde bir çaba olduğunu işaret ediyor.

Çin, özellikle bu durumu "savaş" olarak nitelendirilmekten hoşlanmadı. Çin'den gelen açıklamalar, hem akademi içinde hem de üst düzey temsilciler arasında, bunun bir savaş olarak adlandırılmak istenmediğini ve Çin'in tercih ettiği bir yöntem olmadığını vurguluyor.

'Her ülke kendi ekonomik menfaatini korumak zorunda'

ABD’nin Çin’den ithal ettiği mallara uyguladığı tarifelerle Çin’in yaptığı misillemeler arasında çok ciddi bir ilişki olduğunu söyleyen Sibel Karabel, bu durumun Çin’in kendi ekonomisini korumak amacıyla gerçekleştirdiğini dile getirdi:

'Şimdi, Çin'in dış politikasına baktığımızda, eğer Kuşak ve Yol İnisiyatifi'nden bahsediyorsak, Çin'in kıtalar arası yatırımlarından yalnızca yatırım yapmaktan değil, aynı zamanda üretim merkezlerini kıtalar arasında taşımasından söz ediyoruz. Dolayısıyla, bu Çin mottosuna, Çin'in içeriğinde üretimi artırarak ekonomik büyüme ajandasını tersine çeviren bir durum da eklenmiş oluyor. Çin, her defasında bu korumacılık önlemlerinin kullanılması gerektiğini dile getiriyor ve bunu çeşitli temsilcileri aracılığıyla ifade ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Çin'den ithal ettiği mallara uyguladığı tarifelerle Çin'in yaptığı misillemeler arasında çok ciddi bir ilişki olduğunu görebiliriz. Bu misillemeler, Çin'in kendi ekonomisini korumak amacıyla ve hedefe yönelik bir şekilde yapılmıştır.

Her ülke, kendi ekonomik ve ulusal menfaatini korumak zorundadır. Çin'in tepkilerine baktığımızda, Çin'in bir kalkınma ajandası ve ekonomik büyüme programı olduğunu unutmamalıyız. Özellikle Kuşak ve Yol İnisiyatifi, bir uluslararasılaşma projesidir. Dolayısıyla, Amerika Birleşik Devletleri'nin uyguladığı korumacılık politikaları, Çin'in bu ajandasına tamamen ters bir yön veriyor. Bu bağlamda, Çin'in vereceği tepkilerin özenle ve dikkatle seçilmiş olacağını tahmin etmek oldukça kolay olacaktır.'