Trump geliyor!...
Barış Adıbelli
2024 yılı, dünya için seçim yılı. 70 küsür devlette bu yıl seçimler yapılacak. ABD de bu yıl seçimlerin yapılacağı ülkelerden biri. Ukrayna, Taiwan, İsrail, Gazze derken ABD tam gaz seçimlere gidiyor.
Bu hafta Amerikan siyaseti için oldukça hayati gelişmelerin yaşandığı bir hafta oldu. Cumhuriyetçi Parti’den aday olan eski Başkan Trump'ın 6 Ocak Kongre baskınından sorumlu olmadığına ve oy pusulalarında yer almasında herhangi bir sorun olmadığına ilişkin Yüksek Mahkeme’nin verdiği karar ve “Süper Salı” adı verilen aynı anda bir çok eyalette yapılan ön seçimleri kazanması, “Trump aday olamaz, yargı bunu engeller şeklindeki” beklentiyi de boşa çıkardı.
Trump'ın bir şekilde yargı engeline takılacağı beklentisi ile seçim kampanyasına devam eden Biden ve ekibi Yüksek Mahkeme’nin verdiği kararla büyük bir şok yaşadı. Bu şoku sadece Biden ve ekibi değil aynı zamanda Trump'ın uzatmalı muhalifi Cumhuriyetçi Parti’den diğer başkan aday adayı olan eski South Carolina Valisi ve eski BM Büyükelçisi Nikki Haley de yaşadı. Neredeyse hiçbir eyalette ön seçim kazanamayan ama her şeye rağmen seçim yarışına devam etmeye çalışan Nikki Haley, Süper Salı yenilgisinden sonra seçim kampanyasını durdurmak zorunda kaldı.
Nikki Haley’in seçim kampanyası aslında Trump'ın adaylığının bir şekilde yargı tarafından engelleneceği ve tek aday adayı olarak da kendisinin kalacağını ve otomatikman da partinin resmi adayı olacağı beklentisi üzerine kuruluydu. Öyle ki iki dönem Valilik yaptığı kendi eyaleti olan South Carolina’da bile ön seçimi Trump'a büyük bir farkla kaybetmesine rağmen seçim yarışından çekilmemişti. Bu durum Amerikan medyasında dahi tartışmalara neden olmuş, hiçbir ön seçim kazanmadan bir seçim kampanyası yürütülmesinin beyhude bir çaba olduğu sürekli vurgulanmıştı. Ancak Nikki Haley, yargının bir gün Trump'ı seçimlerden yasaklayacağı beklentisi içinde olduğunu ekranlardan açıkça belirtmişti. Nikki Haley, Cumhuriyetçi Parti’nin Trump’ın olası yasaklanmasına karşı partinin adaysız kalmaması için adeta bir can simidi olduğunu iddia ediyordu. Ancak dikkat çeken husus, Haley’in yargının Trump’ı devre dışı bırakacağı konusundaki kendinden emin duruşuydu. Bu kadar emin olması, bir beklenti içinde olması… Sanki birileri Nikki Haley’in kulağına “adaylıktan sakın çekilme, yargı Trump'ın ipini çekecek” şeklinde fısıldamıştı.
Trump, başından beri kendisine karşı büyük bir komplonun kurgulandığını hemen her fırsatta söylemiş, seçim kampanyasını da bunun üzerine inşa etmişti. Gerçekten Amerikan iç siyasetinde bugüne kadar hiç yaşanmamış olayların yaşandığı görüldüğünde Trump'ın da bu konuda haklı olabileceği ortaya çıkıyor. Nikki Haley olayı gerçekten Amerikan siyasi tarihinde belki de ileride üniversitelerde Siyaset Bilimi dersinde okutulacak en önemli konulardan bir tanesi olacaktır.
Biden destekçisi ana akım medya adeta sinekten yağ çıkarırcasına Nikki Haley’i adaylıkta tutma adına her türlü propaganda faaliyetinde bulundular. Öyle ki, Nikki Haley’in kazandığı birkaç ön seçimi sürekli ön planda tutarak Trump'ın onlarca kazandığı eyaletleri görmezden geldiler. Dolayısıyla, Nikki Haley’in adaylığı Trump'a karşı komplonun bir parçası mıydı yoksa Haley gerçekten Cumhuriyetçi Parti’den bir başkan aday adayı mıydı? Bu önümüzdeki günlerde çok tartışılacak bir mesele olacak!
Nikki Haley, Süper Salı ön seçimlerini kaybettikten sonra yaptığı açıklamada "Amerika'nın geri çekilmesi nedeniyle dünyamız yanıyor. Ukrayna, İsrail ve Taiwan'daki müttefiklerimizin yanında durmak ahlaki bir zorunluluktur. Eğer daha da geri çekilirsek, daha az değil, daha çok savaş olacak" şeklinde konuşarak kendisinin başkanlık etmeyeceği bir ABD’nin geri çekilen ve savaşlara kapı açan bir ABD olacağına işaret etmiştir. Görüldüğü üzere, Nikki Haley, Gazze'de hayatını kaybeden binlerce Filistinlinin adını dahi anmadı.
Kuşkusuz, Hindistan'dan Amerika'ya göçen bir ailenin Hint kökenli çocuğu olarak Nikki Haley’in seçimde bu kadar ısrar etmesinin arkasında son dönemde ABD'de yıldızı parlayan ve giderek güçlenen Hint lobisinin de etkisi büyük. 2020 seçimlerinde Hint kökenli Kamala Harris’in ABD'nin ilk kadın başkan yardımcısı olması, ardından İngiltere'de Hint kökenli Rishi Sunak’ın Başbakan olarak atanması(seçimle gelmedi!) Nikki Halley'in ABD Başkanı olması için önemli bir moral motivasyon olmuştur. Özellikle, son dönemde Biden'ın gerek sağlığı gerekse yaşı üzerinden yapılan tartışmalarla Kamala Harris’in 2024 seçimlerinde başkanlığa aday olması konusunda bir kamuoyu oluşturulması adına Hint lobisi çok büyük faaliyette bulundu. Son bir aydır bunlar Amerikan basınında yazıldı, çizildi, tartışıldı. Hatta Başkan Yardımcısı Kamala Harris üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğunu bile söyledi. Zaten dikkat edilirse son haftalarda Kamala Harris’in kamuoyu önünde görünürlüğü oldukça artmış durumda. Hala, Kamala Harris seçeneğinin demokratların önünde durduğunu da hatırlatalım. Son olarak, Trump ise Nikki Haley hakkında hiçbir şekilde değerlendirme yapmıyor. Galiba seçmenleri kızdırmamak için böyle bir karar alınmış.
Trump'ın talihsizliği şuydu; kimi hangi göreve atadıysa daha sonra bu görevden ayrılan insanların hepsi Trump'a düşman oldu. Başkan yardımcısından tutun da bakanlara, büyükelçilere, danışmanlara kadar Trump'a karşı kitap yazanları mı ararsınız, medyada ifşalarda bulunanları mı ararsınız, devlet mahremiyetinde kalması gereken bilgileri saçıp dökenleri mi ararsınız… Dolayısıyla, hiçbir Amerikan başkanının yaşamadığı bir süreci Trump yaşadı.
Peki Trump neler diyor? Trump, 2024 seçimlerini Biden ile bir rövanş olarak görüyor. Trump, dış politikada Çin ile mücadeleye devam edeceğini, içeride ise büyük bir rövanşın yaşanacağını ve çok sayıda bürokratın görevden alınacağını daha şimdiden söylemeye başladı. Anlaşılan 2025 yılı ABD’de büyük bir tasfiyenin yaşanacağı yıl olacak gibi.