CGTN TÜRK DIŞ HABERLER SERVİSİ

NATO Zirvesi, ittifaka üye 32 ülke ile zirveye davet edilen Ukrayna, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda liderlerinin katılımı ile başladı. Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington’da başlayan zirvenin açılış konuşmasını NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg yaptı. Stoltenberg yaptığı konuşmada NATO’nun temeli olan Kuzey Atlantik Anlaşması ile barışın korunduğu iddia etti.

“75. yıl dönümümüzde rahatlıkla şunu söyleyebiliriz, NATO sadece en başarılı ve güçlü ittifak değil, aynı zamanda tarihin en uzun ömürlü ittifakıdır." diyen Stoltenberg, konuşmasının devamında ittifakın üyelerinin birbirlerine gelenekler ve değerler aracılığıyla bağlı olduğunu savundu. NATO Genel Sekteri’nin ardından kürsüye çıkan ev sahibi ABD Başkanı Joe Biden da benzer değerlendirmelerde bulunduktan sonra “Hiç olmadığımız kadar güçlüyüz” ifadesini kullandı.

Washington’da düzenlenen zirvede liderler diplomatik nezaket gereği ittifakın gücünü ve birliğini öne çıkaran değerlendirmelerde bulunmalarına karşın yaşanan gelişmeler NATO’nun “en güçlü döneminin” çok uzağında olduğunu kanıtlıyor.

Putin’in açıklamaları Çin’de nasıl yankılandı? Putin’in açıklamaları Çin’de nasıl yankılandı?

Biden’dan yüksek beklentiler

NATO’nun geleceğini belirsiz kılan konuların başında örgütün taşıyıcı sütunu olarak görülen ABD’nin durumu yer alıyor. Öyle ki uluslararası toplum yaşı ve sağlık durumu itibarıyla “berrak bir zihne” sahip olmadığı iddia edilen Biden’ın NATO zirvesinde hangi mesajları vereceğinden ziyade kürsüde anlam bütünlüğü olan cümleler kurabilmesine odaklandı. Böylesine “yüksek beklentiler” eşliğinde başlayan NATO’nun gelecek zirvelerine ise eski ABD Başkanı Donald Trump’ın damga vurması muhtemel.

Yaklaşan ABD seçimleri için yapılan anketlerde rakibi Biden’ın önünde görünen Trump, NATO’nun tutkulu biçimde benimsediği Rusya’ya diz çöktürene kadar savaşın devam etmesi politikasına karşı çıkarak, Beyaz Saray’a çıktığı ilk gün bu krizi bitireceğini iddia ediyor. Trump’ın verdiği sözü yerine getirip getiremeyeceği hususunda haklı olarak güçlü itirazlar bulunsa da kesin olan Ukrayna’ya desteğin eskisi gibi devam etmeyeceği. Zira Donald Trump, Ukrayna lideri Voledimir Zelenski’yi bir lider olarak değil her geldiğinde ABD’den para alan bir “işadamı” olarak tanımlıyor.

NATO’ya içeriden sert mesajlar

ABD’de sandıktan çıkacak sonuç kadar Avrupa’nın siyasi ikliminde yaşanan değişim de NATO üzerindeki kara bulutların habercisi olarak yorumlanabilir. Avrupa genelinde Transatlantik düzenine şüpheyle bakan aşırı sağın yükselişine ek olarak Fransa gibi AB’nin motoru olarak kabul edilen ülkelerde solun parlamentoda çoğunluğu sağlamayacak şekilde kazandığı zafer süreci karmaşık hale getirebilir. NATO’nun Asya’ya doğru genişlemesine itiraz eden ve Avrupa’nın stratejik özerkliğini savunan Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un NATO’dan bağımsız bir güvenlik mimarisi inşa etme girişimleri de bu bağlamda not edilmelidir.

NATO’ya üye Avrupa ülkelerinin içişlerindeki sorunlar kadar Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı Macaristan’ın devralması da ittifakın sorunlar listesinde göze çarpıyor. Nitekim Macaristan Başbakanı Victor Orban, Ukrayna krizinin çözümü için Kiev’i ziyaret etmesinin ardından Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmekle kalmadı aynı zamanda diplomasi turunun bir sonraki ayağı olarak NATO’nun hedef belgelerinde her geçen yıl daha fazla yer alan Çin’i ziyaret etti. Başkent Beijing’de Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping ile görüşen Orban, Alman medyasına verdiği demeçte “Çin’in barış, ABD’nin savaş planı var” sözleri ile 75. yılındaki NATO’ya “içeridenéen sert mesajı veren lider olarak kayıtlara geçti.