Lübnan’da gerçekleştirilen siber/teknolojik saldırılar devam ediyor. İlk günde büyük çoğunluğu Hizbullah mensuplarına örgüt tarafından dağıtıldığı söylenen çağrı cihazları patlatıldı. Bunların nasıl bir yöntemle küçük birer bombaya dönüştürüldüğüne dair büyük bir kısmı komplo teorisine benzeyen hikayeler dinlerken ertesi gün de (Çarşamba) telsizler başta olmak üzere neredeyse bütün elektronik aletler patlatıldı.

Batı medyası ve büyük ölçüde onun güdümünde haber yapan Türk basını eylemin mükemmelliğini köpürtürken Hizbullah’ın ve hatta Hizbullah’ı esas destekleyen/ayakta tutan İran’ın kâğıttan kaplan olduğu tezini yaymaya başladı. İşin içinde Hizbullah ve özellikle İran olduğu zaman Türkiye’deki siyasal İslamcılarla kendisini Atatürkçü diye tarif edebilen bazı laik kesimler de bu analizlere alkış tutabiliyor.

İsrail Hizbullah'a saldıracak mı?

Hizbullah’ın kâğıttan kaplan olmadığı, kendilerini "Direniş Ekseni" olarak adlandıran ve İran’ın liderliğinde hareket eden grupların tartışmasız en güçlüsü olan Hizbullah’ın hiç de hafife alınamayacak derecede güçlü ve dişli bir rakip olduğunu en iyi İsrail biliyor. Arap devletlerinin hemen hemen hiçbirisinden görmediği direniş ve savaşma kabiliyetini bu Arap örgütünden gördü bugüne kadar ve giriştiği her çatışmada şu veya bu şekilde geri adım atmak zorunda kaldı.

En son 2006 yılında savaşmışlardı ve o zaman da İsrail şimdilerde Gazze’de yaptığı gibi elindeki hava gücünü en ağır şekilde kullanarak Hizbullah’a saldırmış, çoluk çocuk, sivil-asker-militan demeden herkesi hedef almış, epeyce insan öldürmüş ama kendisi de önemli kayıplar vermiş, Hizbullah da İsrail yerleşim yerlerini (Tel Aviv dahil) elindeki füzelerle vurmaya başlayınca geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e saldırısıyla başlayan ve birinci yılına yaklaşan çatışmalar daha doğru bir ifadeyle Gazze soykırımı devam ederken Hizbullah ile İsrail arasında da düşük yoğunluklu bir çatışma sürüp gidiyordu. Bunun kapsamlı bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği ise tartışılageldi. Her defasında bu tartışmalara İsrail’in tavırları damga vurdu. Hesaba göre İsrail güneyde Gazze’de Hamas’ın kökünü kazıyacak, rehineleri kurtaracak ve ardından da Hizbullah’a yüklenecekti. Hatta savaşı İran’a kadar genişleterek ve Amerika’yı da işin tam içine çekerek Ortadoğu'da büyük bir ‘temizlik’ yapacaktı…

Evdeki hesap çarşıya uymadı. Hamas’ın bitirilmesi bir tarafa, bu örgüte ciddi bir darbe vurulup vurulmadığı şüpheli. Netanyahu hükümeti Gazze soykırımı yüzünden İsrail kurulduğu tarihten bu yana ilk defa Batılı kamuoyları ve hatta bazı Batılı hükümetler tarafından da şiddetle eleştiriliyor. Amerika liderliğinde sürdürülen tek kutuplu dünya düzeni çoktan tarih oldu ve çok kutupluluğu savunan güçler BRICS vd. gibi ciddi örgütlenmelere gittiler.

Böyle bir dönemde Amerika ne Hizbullah ne de İran ile savaş istiyor. Öte yandan İran ve Hizbullah da topyekun savaştan ziyade İsrail’e karşı uzun soluklu yıpratma savaşı stratejisini benimsemiş durumdalar. İran zamanın lehine işlediğini, Batı’nın gücünün azaldığını, çok kutuplu dünyada Kolektif Batı’nın artan bir oranda dengelendiğini ve hatta yakında nükleer silah sahibi olacağını (eğer halihazırda olmamışsa) hesaplıyor. Amerika ise bu bölgede enerjisini, mali kaynaklarını ve insan gücünü boşuna harcadığından şikayetçi.

Böyle bir ortamda meydana gelen Lübnan siber saldırıları, tam olarak siber kategoride değilse de ne anlama geliyor? Gazze’de savaş amaçlarına ulaşamadığı için ağır eleştiri altındaki İsrail hükümeti savaşı genişleterek şansını denemek ve Hizbullah veya İran ile patlayacak bir savaşta sebep ne olursa olsun sonucun değişmeyeceğini yani Amerika ve İngiltere’nin tam kadro yanında olacağını düşünerek savaş çıkartmak istiyor olabilir mi?

Eğer bu elektronik saldırıların ardından toptan bir saldırıya geçerse, ki bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz, o zaman Hizbullah’a çok büyük zarar vermiş olduğu varsayımıyla hareket ediyor olacaktır. Ayrıca bunun böyle olduğunun teyidini Amerika ve İngiltere’den de almış olması gerekecek. Savaşlar belirli varsayımlar üzerine başlatılır ancak hepimizin bildiği bir şey vardır ki, savaşı başlatmak göreceli olarak daha kolay, bitirmesi ise oldukça zordur. Haziran ayının sonlarında sanki İsrail-Hizbullah savaşının çıkmak üzereymiş gibi göründüğü günlerde yazdığım yazıda ifade ettiğim üzere (https://www.cgtnturk.com/hizbullah-israilin-midesine-oturabilir) Hizbullah pek kolay lokma olmayabilir ve İsrail’in midesine oturabilir.

Üstelik bu defaki savaş 2006 yılındaki gibi sadece İsrail-Hizbullah arasında da kalmayabilir. İran savaşa doğrudan katılmadan da Direniş Ekseni güçleri vasıtasıyla İsrail’e ciddi darbeler vurabilir. Birkaç gün önce Yemen’deki Husilerin hipersonik bir füzeyle iki bin kilometreyi aşkın bir mesafeden Tel Aviv’i vurduklarını, İsrail’in çok köpürtülen hava savunma sisteminin bu tek füzeyi durduramadığını unutmamak lazım. İsrail ile Hizbullah arasında patlak verecek bir savaşta Husiler armut toplamayacaklardır. Hamas’ın üzerindeki yük hafifleyince onlar da İsrail kuvvetlerine nokta hedefli saldırılar düzenleyeceklerdir. Kısacası bu iş İsrail açısından pek çantada keklik gibi durmuyor. Birkaç gün içinde muhtemelen ne olacağı iyice belirginlik kazanır.