Dış haberler

Batı’nın “jeopolitik fallarına” karşı Rusya ve BRICS gerçeği

Rusya’nın ev sahipliğinde yapılacak BRICS Zirvesi öncesinde Küresel Güney ve Batı arasındaki ilişkilerin gerilimi dikkat çekiyor. Batı’nın Küresel Güney’i izole etmeye dair her büyük kampanyası BRICS dalgasının büyümesini beraberinde getiriyor.

Gökhun Göçmen

Rusya’nın 2014’te Kırım’a dönük harekatı sonrasında dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Moskova yönetimin artık uluslararası toplumdan dışlanacağını ve “parya” yani dışlanmış devlet olarak anılacağını ilan etmişti. ABD’nin bu planı Rus ordusunun 2025 yılında Suriye’ye girmesi ile boşa çıktı ve Vladimir Putin uluslararası sistemin merkezinden itilmek şöyle dursun askeri gücü sayesinde denklem kurucu statüye yükseldi.

Rusya’yı küresel sistemin çeperlerine itme kampanyası Rus ordusunun Ukrayna’ya başlattığı harekat ile yeniden ısıtıldı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği ve NATO’dan müteşekkil “Kolektif Batı’ya göre bu kez Moskova sert biçimde izole edilmesinin yanında bir yanda Ukrayna verilen askeri destek ile bataklığa saplanacak ve yaptırımlarla çöküşe sürüklenecekti.

Batı’nın Rusya’ya dair ekonomik çöküş ve askeri hezimet beklentisi boşa çıkarken, bugünlerde tüm dünya Rusya’nın ev sahipliğindeki BRICS Liderler Zirvesi’ni merakla bekliyor. Zira Rusya’nın da oyun kurucu olduğu BRICS artık eski dünyanın hükümlerinin geçerli olmadığına inanan ve güçleri oranında küresel sistemde temsil edilmek isteyen ülkelerin buluşma platformu haline gelmiş durumda.

“Rakamlarla BRICS”

Dünyadaki 10 büyük petrol üreticisinden 6’sını yan yana getirmesi, küresel nüfusun yarısına ev sahipliği yapması, değerli madenlerin yüzde 60’ına sahip olması ve tahıl üretiminin yüzde 40’ını gerçekleştirmesi platformun gücü hakkında ipucu verirken, uzmanlar gelecekte denklemin Batı aleyhine daha da dramatik biçimde değişebileceği uyarısında bulunuyor.

BRICS grubunun dünya GSYH’sindeki payı henüz G7 ülkelerinin payının yarısından biraz fazla olsa da yıllık büyüme ortalamaları hesaba katıldığında yakın gelecekte tablo tersi yönde değişebilir. Nitekim Dünya Bankası İstatistikleri’ne göre 1990 ve 2022 arasında G7 ülkeleri yüzde 1,5 büyürken BRICS üyeleri için bu oran yüzde 4,5 olarak kayıtlara geçti.

Batı’nın BRICS falları neden tutmadı?

Batılı ülkeler Rusya için yaptıkları benzer tahminleri BRICS’in kuruluşunda da tekrarlamışlardı. BRICS’i kuran Çin ve Hindistan gibi ülkelerin birbiriyle anlaşmazlık içinde olduğunu vurgulayan Batılara göre platformun ömrü uzun süreli olmayacaktı.

Gelinen noktada BRICS bırakalım dağılmayı 2024 başı itibarıyla Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya ile genişlerken, Suudi Arabistan onay sürecinin ardından platforma dâhil olacak. Türkiye ve Azerbaycan’ın da aralarında bulunduğu 40’tan fazla ülke ise BRICS’e katılım için irade beyanında bulundu.  Kısacası Batı’nın “jeopolitik falları” yine tutmadı.

Batı’nın BRICS’in hakkında yanılgısının en büyük nedeni Küresel Güney’in iç çelişkilerine yapılan vurguya karşın ortak arzuların küçümsenmesi. Çin ve Hindistan’ın sınır anlaşmazlıkları nedeniyle “kan davasına” sürükleneceğine ya da ekonomik rekabet nedeniyle köprüleri tamamen atacağına dair inanç günün sonunda Batı dünyasının stratejik körlüğü ile noktalandı. Oysa BRICS içindeki tüm ülkeler, Batı’nın duymak istemeyeceği biçimde küresel sistemin reforme edilmesini ya da kendi çıkarları uyarınca değiştirilmesini talep ediyor. Bu nedenle örneğin Ukrayna krizi sırasında BRICS ülkeleri yeni bir güvenlik mimarisine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak Rusya karşıtı bildirilere imza atmazken, ekonomi alanında da doların ABD dış politikasının bir sopası olarak kullanılmasına karşı çıkıyor. Tam da bu nedenle BRICS’in hedefleri arasında ortak para birimi oluşturmak da yer alıyor. 2023’te Güney Afrika’da beyan edilen bu niyet yerel paralarla ticaretin yükselmesi ile ortaya çıkan dolarsızlaşma eğilimini de yaygın hale getirecek.

Dünya genelinde üretimin Asya’ya kaymasına karşın Dünya Ticaret Örgütü ve Uluslararası Para Fonu gibi örgütlerde Batı’nın tartışmaya kapalı hegemonyası değişmedikçe ya da dünya genelinde yeni bir güvenlik mimarisi inşa edilmedikçe BRICS’in yoluna devam edeceği muhakkak. Kesin olan diğer bir husus ise Batı’nın jeopolitik fallarında yanılacağı.