Kübra Karasu - Aslı Ağırdil

The Economist dergisiÇinli şirketler Küresel Güney’i kazanıyor” başlıklı kapak dosyasında Çin’in bölgedeki operasyonlarının giderek belirginleştiğini duyurdu.  

Dergi, “Çinli şirketlerin küresel güneydeki satışları, Japon çokuluslu şirketlerin satışlarını çoktan geride bıraktı. Mevcut eğilimlere göre, 2030 yılına kadar Avrupa firmalarının önüne geçecekler ve Amerikan firmalarıyla aynı seviyede olacaklar.” ifadelerini kullandı.

CGTN Türk’e konuşan Prof. Dr. Melih Baş; Küresel Güney, Çin ve Batı arasındaki ilişkiyi  değerlendirdi.

"ABD'nin ve Avrupa Birliği'nin derdi pazar kaybı"

Prof. Dr. Melih Baş küresel ticaret savaşlarıyla karşı karşıya olduğumuzu belirterek şunları söyledi:

"Küresel Güney ile ABD'nin ve Avrupa Birliği'nin derdi, pazar kaybı. Dünya mal ihracatından alınan paylarda özellikle Kovid-19 döneminden sonra Çin grafiklerde üste çıkmış, Avrupa düşüşte, ABD ılımlı düşüşte, Japonya da ciddi bir düşüşte. Dolayısıyla, küreselleşmeyi pek savunan ABD ve Avrupa Birliği şirketleri şimdilerde korumacılağa girmeye başladılar."

"Çin malı diye tabir edilen bir aşağılama vardı"

Melih Baş, 'ucuz Çin malı' algısını şöyle değerlendirdi:

"Ucuz Çin malları diye tabir edilen bir aşağılama vardı. The Economist'in tespit ettiği gibi artık Çin dünyadaki birçok tüketicinin nitelikli ürünlerine yönelik üretimleri çok başarıyla yürütüyor. Çin'in yaptığı doğrudan yatırımlar istihdam yaratıyor, teknolojik gelişmelerine katkıda bulunuyor. Dolayısıyla batılı ülkelerin daha önceden küreselleşme bağlamındaki Kuzey-Güney ilişkileri formatından çok farklı bir yapıyla karşı karşıyayız."

"ABD, Avrupa Birliği ve Japonya korkuyorlar"

Baş, Çinli şirketlerde 'kazan kazan' ilişkisi olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:

"Batı'nın küreselleşmeden anladığı eşitsiz bir  ilişki, yani kazan-kaybet ilişkisi. Çinli şirketlere baktığımızda kazan kazan ilişkisini görüyoruz. Yani karşılıklı her iki tarafın da kazandığı bir ilişki görüyoruz. ABD, Avrupa Birliği ve Japonya tam olarak bundan korkuyorlar. Yani yeni bir uluslararası ekonomik ilişkiler modeli geliyor diye korkuyorlar. Çok uluslu firmalar kendi ülkelerinden çalışanları işgören olarak getirdikleri zaman burada başka bir amaç daha vardır. Kendi çalışma kültürlerini de getirmek. Örneğin, Çinlilerin Asya kökenli felsefeye dayalı disiplinli çalışma sistematikleri, eğer bizim Türkiye'deki firmalara ve işçilere örnek olacaksa bunun zararı yok, faydası var. Çünkü maalesef biz, Batı kültürünün kültürel emperyalizminin etkisi altında Asyalı kimliğimizi unuttuk. Kendimizi Avrupalı sanıyoruz. Avrupa'nın iki yüzü olduğunu bazen unutuyoruz."

"Hem ekolojik, hem estetik hem de ekonomik"

Baş son olarak şunları kaydetti:

İş dünyası OVP'de umduğunu bulamadı İş dünyası OVP'de umduğunu bulamadı

"Çin Halk Cumhuriyeti'nin planlarında benim dikkatimi çeken ve takdir ettiğim bir husus; daha estetik, daha güzel bir yaşam dolayısıyla hem ekolojik, hem  estetik, hem de ekonomik. İnsanlığın en önemli kalemi sağlıktır. Çin'in ihracatında olsun doğrudan yatırımlarında olsun çok ucuz fiyatlı tıbbi cihazlarla ilgileniliyor ve düşük maliyetli iklim dostu teknolojiler kullanıyor."