Zülal Çelik
BMGK, Gazze’de acil ateşkes, esirlerin bırakılması ve insani krizin önlenmesini talep eden karar tasarısının ABD tarafından 5. kez veto edilmesi, uluslararası toplumda büyük yankı uyandırdı. ABD'nin bu tutumu, yalnızca Filistin meselesinde değil, küresel güvenlik mekanizmalarının işlevselliği üzerinde de tartışmaları alevlendirdi. Çin, bu tür krizlerin çözümü konusunda Küresel Güvenlik İnisiyatifi’ni (CGI) bir kez daha gündeme getiriyor.
ABD'nin vetoları ve tepkiler
BMGK'de dün, Gazze için sunulan ve 14 üyenin desteğini alan karar tasarısının ABD tarafından veto edilmesi, Filistin'deki insani krizin çözümüne yönelik umutları bir kez daha zayıflattı. Filistin'in BM Daimi Gözlemcisi Yardımcısı Majed Bamya, veto kararına sert tepki göstererek, "Şiddeti engelleyen bir tasarının reddedilmesi için hiçbir rasyonel gerekçe olamaz." dedi. Tasarının mimarları arasında yer alan Cezayir, Ekvador ve İsviçre gibi ülkeler de bu veto nedeniyle hayal kırıklıklarını dile getirdi.
UNRWA eski yöneticisi Dr. Lex Takkenberg, CGTN Türk’e verdiği bir röportajda, İsrail’in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının derinleşen bir insani kriz yarattığını ve soykırım niteliği taşıdığını belirtti. Takkenberg, durumun sadece bir savaş olmadığını, Filistin halkına yönelik bir etnik temizlik planı olduğunu vurguladı.
Takkenberg, İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Güney Afrika ile Türkiye gibi ülkelerin bu konuda aktif olduğunu belirtti. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin süreçte yavaş kaldığını ifade ederek, ABD’nin BM’de yaptığı vetoların bu mekanizmaları daha da etkisiz hale getirdiğini söyledi.
ABD’nin veto politikası, daha önce de Çin’in eleştirilerinin hedefi olmuştu. Çin’in BM Daimi Temsilcisi Fu Cong, ABD’nin veto hakkını sıklıkla kullanmasının, Güvenlik Konseyi’nin etkinliğini ciddi şekilde baltaladığını belirtti. Fu Cong, “ABD’den sürekli silah akışı olmasaydı, çatışmalar bu kadar uzun sürmezdi.” diyerek, uluslararası toplumun ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Peki Çin, küresel arenada hangi çözüm önerisini sunuyor?
Çin’in Küresel Güvenlik İnisiyatifi: Çok taraflı çözüm önerisi
Çin, mevcut güvenlik krizlerine çözüm getirmek ve uluslararası güvenlik mekanizmalarının etkisini artırmak amacıyla Küresel Güvenlik İnisiyatifi’ni savunmaya devam ediyor. 2014 yılında, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in liderliğinde ortaya atılan bu inisiyatif, dünya çapında güvenlik tehditlerine karşı daha koordineli bir yaklaşım benimsenmesini amaçlıyor. Çin, sadece bölgesel değil, küresel bir güvenlik yapısının kurulmasında aktif rol oynamayı hedefliyor. Bu strateji, ülkelerin egemenlik haklarına saygı gösterilerek, çok taraflı bir güvenlik anlayışının güçlendirilmesini savunuyor. Özellikle bölgesel çatışmaların çözülmesinde Çin’in önerdiği bu inisiyatif, güvenlik ve barış için uluslararası iş birliğini artırmayı hedefliyor.
İnisiyatifin etkisi özellikle şu başlıklarda dikkat çekiyor:
Ortadoğu'daki Anlaşmazlıklar: Çin, İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesinde ara buluculuk yaparak, 2023 yılında tarihi bir anlaşmaya –Pekin Anlaşması- zemin hazırladı. Bu girişim, Çin’in barışçıl diplomasi vizyonunu somutlaştırdı. 20 Kasım’da Riyad’da Pekin Anlaşması’nın ikinci takip toplantısı yapıldı.
Gazze ve Filistin: Çin, Gazze'deki insani krizin çözümüne yönelik uluslararası iş birliğini güçlendirme çağrısında bulunarak, ABD'nin veto politikalarının güvenlik yapısını zayıflattığını vurguladı.
Afrika ve Yemen: Çin, Afrika'da terörizm ve iç savaş gibi güvenlik tehditlerine karşı insani yardımlar sağladı ve Yemen’deki iç savaşın sona erdirilmesi için diplomatik çabalarda bulundu.
Dengeli güvenlik anlayışına çağrı
Çin’in Küresel Güvenlik İnisiyatifi, ABD’nin tek taraflı politikalarına karşı bir denge unsuru oluşturmayı hedefliyor. BMGK’daki vetoların yarattığı tıkanıklık, bu tür alternatif yaklaşımların gerekliliğini gözler önüne seriyor. Fu Cong’un dediği gibi, “Uluslararası toplum, birlikte hareket etmezse güvenlik ve barış konularında ilerleme sağlamak mümkün olmayacak.”
Çin’in bu çabaları, uluslararası güvenlik krizlerinin çözümünde yeni bir paradigma oluşturmayı amaçlıyor. Küresel güvenliğin yalnızca askeri çözümlerle değil, barışçıl diyalog ve çok taraflı iş birliğiyle mümkün olduğu fikrini destekliyor. ABD'nin Güvenlik Konseyi’ndeki vetolarıyla derinleşen krizlere karşı Çin’in sunduğu bu vizyon, dünya barışı için umut vadediyor.