Türküler beni çok dinlendirir, sadece dinlendirmekle de kalmaz, çağrışımları zihnimi açar. Bugünlerde bir türkü kaldı dilimde. Bu türküyü, ilk defa Ruhi Su’nun davudi sesi ile dinlemiştim. Son günlerde ise, Ali Seçkiner Alıcı ve Cem Erdost İleri’nin güzel düeti hep kulağımda. Hazreti Şahın Avazı. ‘Hazreti şahın avazı Turna derler bir kuştadır Asası Nil deryasında Hırkası bir derviştedir Nil deryası umman oldu Sarardı gül benzim soldu Bakışı aslanda kaldı Dövüşü dahi koçtadır Nerde Pir Sultan’ım nerde Özümüz kaldı darda Yemen’den öte bir yerde Daha Düldül savaştadır.’ Çağrışım, psikoloji ile iyi kötü haşır neşir olanlar için önemli bir eylem. İnsanın, kendisini ve çevresini anlaması içinde önemli bir başlangıç noktası. Evet bu coğrafyada, kavga ve savaş hiç bitmedi. Rivayete göre de, ilk burada başladı. Adem ve Havva’nın ilk iki oğlu Kabil ve Habil'dir. Kabil çiftçi, Habil ise çobandır. Yine rivayet odur ki, Kabil Habil’i kıskanmış ve tarihteki ilk cinayeti işlemiştir. (Çağrışım: Öldürenin yerleşik hayata geçip, sermaye ve toprakla kurduğu ilişki dikkat çekici.) Bugün bu kardeşlerden biri, diğerinin topraklarına göz koyduğundan yine zalimlik yapmaya devam ediyor. Peki, bu kardeşler kavga ederken, Adem ve Havva’dan geldiğini inanılan diğer kardeşler ne yapıyor? Asıl sormamız gereken soru bu galiba. İşte belki de, savaşın yeni bir cephesi de bu. Aslında, Filistin ile İsrail arasında bir savaş olduğunu söylemek zor. Bir yanda, dünyanın en önemli sermaye gücü ve buna bağlı bir hegemonya oluşturan gelişmiş bir savaş sanayisine sahip bir devlet, diğer tarafta en önemli silahı, yer altı mağaraları ve su borusundan bozma roketler olan bir halk. Sapanları ile taş atan 10-15 yaş arası militanları da unutmayalım. Yoksa İsrail'in eski Başbakanı Yair Lapid tarafından linç yiyebiliriz. Ne demiş 31 yıllık ‘gazeteci’ eski başbakan: "Uluslararası medya objektif olursa Hamas'a hizmet eder. İki tarafı da gösterirse Hamas'a hizmet eder." Yani Lapid’e göre, uluslararası medya objektif olup, ‘İsrail’in yıllardır devam ettirdiği işgali anlatırsa, son haftalarda çoluk çocuk demeden öldürdüğü sivilleri gösterirse, Hamas’a hizmet edermiş. Pek iyi belki de tersinden sormak lazım. İsrail’in yaptıklarını görmezden gelerek objektif olmayanlar, bu gerçeği okuyucusuna, izleyicisine anlatmayanlar kime hizmet eder? Lapid’in çağrısına uyan kişi, bırakın kendine gazeteci demeyi, kendine nasıl insan diyebilir? Bu duygunun, herkes için evrensel ve anlaşılabilir olduğunu düşünüyorum. Çünkü her akşam evime gittiğimde ve çocuklarıma sarıldığımda, gözümün önüne Filistinli çocukların görüntüleri geliyor, boğazım düğümleniyor ve eminim ki dünyanın birçok yerinde, onurlu ve ahlaklı her insan benzer duyguları yaşıyordur. Tıpkı, bu sabah okuduğum The Times’ın iddiasında olduğu gibi. Times’a konuşan kaynak, BBC çalışanlarının kurumun yaptığı yanlı yayınlardan çok rahatsız olduğunu, kiminin bu durumu kaldıramayarak ücretsiz izin aldığını, kiminin ise tuvaletlerde gizli gizli ağladığını iddia etmiş. Yani İsrail’in eski başbakanın istediği gibi, gerçeği ters yüz etmek isteği o kadar da kolay değil, Avrupa’nın başkentlerinde bile! Aslında, uzun zamandır egemenlerin tarihi değiştirme kaygısı, bugün onlar açısından kısmen daha kolay. Bilgi ağları, geleneksel ve yeni medya bu işte harika bir rol oynuyor. Egemen sınıflar açısından örnek vermek gerekirse, Spartacus isyanı aslında ters yüz edilmesi gereken bir efsanedir. Ama o zamanlar, bilgi ağı bugün olduğu gibi egemenlerin elinde değildi. O zaman bilgi ağı dedikodular, masallar, efsaneler ve mitlerdi. Bilgi ağı halkın belleği üzerinden yürüdüğü için, manipülasyon yapmak neredeyse imkansızdı. Oysa bir de şöyle düşünelim; eğer Spartacus isyanı sırasında bu gün ki yeni medya olsaydı muhtemelen egemenlerin trolü gazeteciler şöyle paylaşımlar yapacaktı. ‘Trakyalı cani, Capua kentini kana boğdu, sıra Roma’da’, ya da ‘Açlığını bahane edip onlarca masumu öldürdü’. Dünya’da köleliğe ilk başkaldırı efsanesi Spartcus’u bir kahraman değil de, Trakyalı bir cani olarak yazacaktı. İsrail hükümetinin, Filistin politikasındaki yanlışları, İsrail’de yaşayan duyarlı ve ahlaklı insanlar tarafından, Hamas’ın son eylemine kadar haftalardır, Tel Aviv meydanlarında protesto edildi. İşin daha da ilginç olan yanı, Tel Aviv’de haftalardır bu gerçek söylenirken, İsrail’in sivilleri öldürmesine, savaş suçu işlemesine tepki gösterenler, Avrupa’da, ABD’de gözaltına alınıyor hatta tutuklanabiliyor. Göçmen ise, sınır dışı ediliyor, futbolcu ise, kontratı sona eriyor, sanatçı ise, konseri iptal ediliyor. ‘Medeniyetin’ ve ‘demokrasinin’ başkentlerinde oluyor tüm bunlar. Filistin bayrağı açmak suç sayılıyor. Rusya’nın, Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyonda, onlarca hata yapmış olabilir. Ama hiç bir zaman savaş suçu sayılacak eylemler yapmadı. Sivillerin olduğu hastaneleri bombalamadı. Ancak tekrar hatırlamak gerekiyor ki, savaşın bir başka cephesi de medya. Bugün hala, BBC ve benzer kuruluşların haber sitelerinde ‘Rusya Mariupol’da çocuk hastanesine saldırdı’ yalanını görebilirsiniz. Hâlâ diyorum çünkü bu olayın gerçek olmadığı, sedyede taşınan hamile kadının bir Instagram fenomeni olduğu ve saldırının bir film senaryosu olduğu artık bilinen bir gerçek. Ama işin acı tarafı, artık bu gerçeği internetteki arama motorlarında bulamıyorsunuz. Çünkü artık bir savaş aygıtı olan yeni medya, size sadece kendi istediği haberleri veriyor. Örneğin, popüler video paylaşım sitesinde, Ukraynalı neonazilerin kendi halkına yaptıkları vahşet videolarını bulamıyorsunuz çünkü onların algoritmasına göre, onlar neonazi katilleri değil halk kahramanları. Genel Yayın yönetmenliğini yaptığım CGTN Türk, tüm bu algı operasyonlarından uzak durarak, olup biteni egemenlerin sizin üzerinize boca ettiği, ‘bilgi’ den farklı olarak, ‘Farklı Bak’ sloganı ile size yeni bir enformasyon kaynağı olmayı hedefliyor. Tüm bu cehennemin içinde, ‘Turna’ kuşunun kanadına takılıp gidebileceğiniz ummanlar olduğunu, Yemen’in ötesinde umudun tükenmediğini, Düldüllerin hala savaştığını gösterecek bir pencere açıyoruz. Son olarak, güzel türküler dinleyin, zihniniz açılsın. Ve her gün, CGTN Türk’e bakmayı unutmayın.