7 Ekimde Hamas’ın  İsrail’e düzenlediği saldırı sonrasında yaşanan  gelişmeler Ortadoğu’yu da bir savaşın eşiğine  getirmiş durumda. Küresel ve bölgesel güçler bölgede olası bir savaş ve çatışmanın getireceği risklerden endişeliler; ancak ABD gibi kimi güçler ise bölgede büyük bir askeri yığınak yaparak yangına körükle gitmektedir. Kuşkusuz, Çin, son günlerde  Ortadoğu‘da yaşanan gelişmelere temkinli yaklaşmakta, meselenin bir bölgesel savaşa dönüşmemesi için özellikle çatışmaların insani boyutunu daha ön plana çıkararak masumların hayatını kaybetmemesi için elinden gelen diplomatik çabaları göstermektedir. Bu bağlamda, Beijing yönetimi, geçen hafta bölgeye özel bir temsilci atamıştır.  Çin’in özel temsilcisi Büyükelçi Zhai Jun, geçtiğimiz hafta pazar günü Mısır’da düzenlenen Kahire Barış Zirvesine Çin adına katıldı. Zirvenin ardından yaptığı basın toplantısında Çin’in sivillere zarar veren her türlü eyleme ve uluslararası hukuku ihlal eden her türlü uygulamaya karşı çıktığını ve  bunları kınadığını söyleyerek  ilgili tüm taraflara, durumun daha da kötüleşmesini ve hatta kontrolün kaybedilmesini önlemek ve daha ciddi bir insani felaketi önüne geçmek  için sakin kalmaları ve itidalli davranmaları çağrısında bulundu. Zirve ardından Çin’in özel temsilcisi Zhai Jun, Arap Birliği Genel Sekreteri ile görüştü ve  Arap ülkelerinin başkentleri arasında mekik diplomasisi gerçekleştirdi. Ancak Ortadoğu‘daki gelişmeler kuşkusuz Çin’in bölgedeki çıkarlarını da tehdit etmektedir. Her şeyden önce, Filistin sorunu özelinde  Çin’in geleneksel olarak Ortadoğu politikası Filistin meselesini destekleme üzerine kuruludur. Tüm Soğuk Savaş dönemi boyunca Arafat ve Filistin Kurtuluş Örgütü Çin tarafından her zaman desteklenmiş ve muhatap alınmıştır. Buna karşın Çin, 1950’den itibaren Siyonizm’i emperyalizmin bir parçası,  bir versiyonu olarak her zaman görmüştür ve kınamıştır. Buna rağmen ,Çin’in Ortadoğu‘da İsrail’le özel ve stratejik ilişkileri vardır. Özellikle askeri teknoloji konusunda İsrail’le yakın ilişkilere sahip olan Çin, ABD’den alamadığı kimi teknolojileri İsrail üzerinden tedarik etmeye çalışmaktadır. Zaman zaman bu durum ABD ile İsrail arasında da gerginliğe neden olmaktadır. Çin’in İsrail’le olan ilişkilerinde diğer bir husus ise Deniz İpek Yolu kapsamında Hayfa Limanı’nın Çin’e kiralanmış olmasıdır. İsrail’in en stratejik limanlarından birisi olan Hayfa limanının Çin’e kiralanması ABD tarafından çok sert bir şekilde eleştirilmiş ve tepki gösterilmiştir. Öyle ki, bu kiralamadan sorumlu tutulan Netanyahu ile ipler kopma noktasına gelmiştir. Öbür taraftan Çin bölgedeki en en stratejik ortaklarından birisi olan İran’ın da bu süreçte İsrail’in hatta ABD’nin hedefi olması ve olası bir İran ya da onun desteklediği gruplarla Lübnan’da ve Suriye’de çıkacak bir çatışmanın Çin’i de zor durumda bırakacağı açıktır. Dolayısıyla, Kuşak ve Yol Girişimi, Filistin sorunu, İsrail ile olan stratejik ilişkiler, İran ile  olan stratejik ilişkiler ve bu ilişkilerin geleceği  Çin’in Ortadoğu bölgesinde yaşadığı en önemli sınamadır. Hangi tarafa destek verirse versin öbür tarafın kaybı Çin diplomasisinin kaybı anlamına geleceği için Çin bölgeye çok dikkatli bir şekilde yanaşmakta ve ağırlıklı olarak diplomatik bir dil ve yöntem tercih etmekte ve kullanmaktadır. Bu bağlamda, geçtiğimiz hafta basında çok yer alan Çin’in Doğu Akdeniz’e altı savaş gemisi gönderdiği iddiası da bizzat Çin tarafından yalanlanmıştır. Çin’den gelen açıklamaya göre “Orta Doğu'ya savaş gemileri konuşlandırmasının, ülkenin rutin eskort misyonu ve bölgeye yaptığı dostane ziyaretlerin bir parçası olduğunu, mevcut İsrail-Filistin çatışmasına bir müdahale olmadığı” söylenmiştir. Sonuç olarak, Çin, Filistin halkının meşru ulusal haklarını geri kazanma yönündeki haklı davasını güçlü bir şekilde destekliyor ve başkenti Doğu Kudüs olan ve tam egemenliği olan, 1967 sınırlarına dayalı bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını destekliyor.