CGTN Türk Dış Haberler Servisi

Almanya’da Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri yüzde 28,6 ile genel seçimi önde tamamladı. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Bavyera eyaletindeki ortağı (CSU), böylece Almanya'da yaklaşık 4 sene sonra yeniden iktidara gelecek. Resmi sonuçların pazartesi günü açıklanması ve CDU lideri Friedrich Merz'in Almanya'nın yeni başbakanı olması bekleniyor.

Almanya’da seçim sonuçlarının belli olmasının ardından açıklama yapan Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian, yeni dönemde Berlin yönetimi ile stratejik ortaklığı güçlendirmek için çalışmaya hazır olduklarını ilan etti. “Almanya ve AB küresel etkiye sahip aktörlerdir ve Çin, Almanya ve AB’nin bu rolü oynamasından memnuniyet duymaktadır.” diyen Lin Jian, Pekin yönetiminin Avrupa’nın “stratejik özerkliğini” desteklediklerini vurguladı.

Batı medyası tartışıyor: Trump’ın vergileri Çin’i güçlendirecek mi? Batı medyası tartışıyor: Trump’ın vergileri Çin’i güçlendirecek mi?

Merz, Scholz döneminden daha sert

Pekin’den gelen işbirliği çağrılarına rağmen Merz liderliğinin açıklamaları ikili ilişkilerin eski başbakan Olaf Scholz döneminden daha zorlu olacağı izlenimini veriyor. Nitekim Sholz yönetimi iktidar ortağı Yeşillerin şahin politikalarına rağmen Çin menşeili elektrikli araçlara getirilen ek vergilere karşı çıkmış ve 5G alt yapısında Çinli firmalarla işbirliğini tercih etmişti. Buna karşın Friedrich Merz son yıllarda Çin konusunda eleştirel üslubuyla öne çıktı.

Nisan 2023'te, Alman parlamentosunda Merz liderliğindeki CDU/CSU grubunun hazırladığı bir pozisyon belgesi, Çin'in yükselişini "21. yüzyılın merkezi, çığır açıcı meydan okuması" olarak tanımladı ve Pekin'i "hegemonik bir strateji" ve "Çin merkezli bir dünya düzeni" izlemekle suçladı. Ocak 2025'in sonlarında Merz, Berlin'deki bir dış politika konuşmasında daha da ileri giderek Çin'i Rusya, İran ve Kuzey Kore ile birlikte "otokrasiler ekseni" olarak bir araya getirdi ve Alman şirketlerini Çin'e yatırım yapma konusunda uyardı. Merz, "Alman sanayisinin tüm üyelerine, Çin'e yatırım yapma kararının büyük risk taşıdığını söylüyorum" dedi.

Trump faktörü denklem değiştirebilir

Almanya’nın müstakbel başbakanı Friedrich Merz’in seçim zaferi öncesinde duyurduğu Çin politikasını ne derece hayata geçirebileceği ise belirsiz. Zira Almanya’nın yeni döneminde en önemli meydan okuma Çin’den değil Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) geliyor.

Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açıklama yapan Merz, Trump’ın Avrupa politiakasını ve Washington’ın müdahalelerini anımsatarak “Washington'dan gelen müdahaleler, Moskova'dan gördüğümüz müdahalelerden daha az dramatik, sert ve nihayetinde çirkin değildi. Dolayısıyla iki taraftan da öylesine büyük bir baskı altındayız ki şu anda benim mutlak önceliğim Avrupa'da bir birlik oluşturmak." ifadelerini kullandı. ABD Başkanı Donald Trump'ın geçen hafta yaptığı açıklamalardan sonra ABD yönetimin, Avrupa'nın kaderine büyük ölçüde kayıtsız kaldığının açık olduğunu savunan Merz, bu nedenle Haziran sonundaki NATO zirvesine doğru nasıl ilerleyeceklerini çok merak ettiğini belirterek, "Hala mevcut haliyle NATO'dan bahsediyor olacak mıyız? Ya da çok daha hızlı bir şekilde bağımsız bir Avrupa savunma kabiliyeti oluşturmak zorunda kalmayacak mıyız? Dolayısıyla bu benim mutlak önceliğim" şeklinde konuştu. Friedrich Merz, "Mutlak önceliğim Avrupa'yı güçlendirmek olacak. Böylece ABD'den bağımsızlığımızı elde edebiliriz.” diye ekledi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa’ya karşı izlediği politikanın Çin-Avrupa yakınlaşmasını beraberinde getirebileceğini dile getiren araştırma merkezi Rhodium Grup  “Değişim Rüzgarı: Seçimlerden sonra Almanya’nın Çin politikası” başlıklı raporunda şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yeni ABD yönetiminin (Avrupa’yı) Çin’den daha büyük tehdit görmesi durumunda Berlin’in korunma moduna geçmesini ve diğer Avrupa başkentleri ile birlikte Pekin ile bir tür uzlaşı arayışına geçmesini bekleriz. Avrupa, Pekin’in daha fazla yatırım yapma, yeşil teknolojilerin geliştirilmesinde işbirliği ve Putin’i kontrol altında tutmak için nüfuzunu kullanma söz karşılında pazarlarını Çin’e açık tutmayı teklif edebilir. Açık olmak gerekirse, Avrupa’nın Çin’e yönelmesi için çıtanın hala çok yukarılarda olduğuna inanıyoruz. Şu anda Çin’in ikili ekonomik ilişkiler ve Rusya konusunda Avrupa’nın endişelerini ele almaya hazır olduğuna dair işaretleri görmüyoruz. Buna karşın ABD tarifeleri, Ukrayna’ya desteğin sonlandırılması, Grönland’ın kontrolünü ele alma ve AB’nin dijital düzenlemelerini zayıflatma gibi transatlantik ilişkilerdeki bir bozulma Almanya ve Avrupa’nın jeopolitik hesaplamalarını derinden etkileyecektir.”